Kafesteki adam: Hüsnü Mübarek

YAYINLAMA: 03 Ağustos 2011 / 20.00 | GÜNCELLEME: 03 Ağustos 2011 / 20.00

Eskiden beri Batı basınında veya bizim gazetelerde Mısır’la ilgili bir haber yayınlandığında hep, “Yarı resmi Al-Ahram Gazetesi”ne göre diye başlardı.
Hep merak ederdim, ‘yarı resmi’ ne demektir diye?
Gazeteler ya bağımsızdır, ya da değildir. ikisinin ortası olmaz ki!
Böyle düşünürken aklıma hep o munzır hikaye gelirdi: Hani, kızını istemeye gelen aileye, babanın ‘Kızımız birazcık bakiredir” demesi gibi!..
                                                                         ***
Mısır, tarihin derinliklerin gelen muhteşem bir ülke.
Firavunların mabedi daha iyi pazarlanabilse, dünyanın en büyük turizm merkezi olabilecek potansiyele sahip…
Ama pislikten geçilmiyor, bir kez gidenler bir daha gitmeye tövbe ediyor, zaman zaman da kanlı saldırılar meydana geliyor.

Dün bütün dünya Hüsnü Mübarek’i demir bir kafesin içinde izledi. Demir kafesin içine ne konur? Tehlikeli, yırtıcı hayvanlar konur, öyle değil mi?
Oysa Hüsnü Mübarek’in ahı gitmiş vahı kalmış, yatağa 2.80 uzanmış, dişleri sökülmüş, kimseye zarar verecek durumu yok.
Bizim gazetelerimize göre Mübarek kanser, Batı basınına göre kalb hastası, Mısırlılar’a göre ise turp gibi, hasta numarası yapıyor.
O halde neden kafese konuyor?
Hazretleri sağlığında rakiplerini, yarı resmi mahkemelerde yargılatırken, mahkeme salonuna kafes içerisinde getirtirmiş.
Eh, etme bulma dünyası, şimdi kafese girmek sırası Hüsnü Mübarek’te!

                                                                           ***
Hüsnü Bey’i kafeste gören, Tahrir Meydanı’nda oğlunu kaybeden baba Saeeda Hassan Abdul Raouf, Associated Press’in muhabirine yaşlı gözlerle şöyle haykırıyor:
“Onu kafeste gördüm ya, 22 yaşındaki oğlumun ruhunun rahatlayacağını, kanının soğuyacağını düşünüyorum.”
Daha bunun gibi konuşan başka babalar da var, hepsi sonsuz nefret söylemi içindeler. Yargının biran önce bitmesini ve Mübarek’in asılmasını istiyorlar.

                                                                             ***

Hüsnü Mübarek, Tahrir Meydanı’ndaki protestolardan sonra 11 Şubat’ta istifa ettiği tarihe kadar 850 Mısırlı’nın ölüm emrini vermekle suçlanıyor. Bir de inanılmaz miktarda yolsuzluk yaptığı iddia ediliyor. Hatta rakam da veriliyor, 70 milyar dolarcık!
Şu önemli bilgiyi vermeliyim: Liderlerin, önemli devlet adamlarının yolsuzlukları dünyada iki ayrı bağımsız kuruluş tarafından izleniyor. Bunlar işinin son derece ehli, paranın kuruşunun bile nereye gittiğini izleyebilen, itibarlı, saygın kuruluşlar, enstitüler. İşte 70 milyar dolar bunların açıkladığı rakam. Ama sözde kalmayacak, istenirse, paraların nerede olduğunu bilen, işini ciddiyetle yapan kuruluşlar. Tabii yalnız Hüsnü Bey izlenmiyor, başkaları da izleniyor. Sırası gelenin başı belaya giriyor!
                                                                               ***
Şimdi aynı oyunu Beşar Esad oynuyor.
Oysa önünde canlı ve çok taze bir örnek var.
Ama o, Hüsnü Bey’in başına gelenlerin kendi başına geleceğini kabul eder mi, düşünür mü? Hüsnü Bey, Saddam’ın başına gelenlerin bir gün kendi başına geleceğini hiç düşünmüş müdür?
İnsanlar kötü şeyleri kendilerine ne layık görürler, ne de düşünürler!
Merak ediyorum, yarın kafesteki Hüsnü Mübarek için yarı resmi Al Ahram gazetesi ne yazacak?



Kafesteki adam: Hüsnü Mübarek