Kan ve petrol

YAYINLAMA: 25 Ağustos 2013 / 20.00 | GÜNCELLEME: 25 Ağustos 2013 / 20.00

CHP’yi Irak gezisinde izleyen Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş’a Bağdat’ta, Kılıçdaroğlu onuruna verilen yemekte bir siyasetçi şöyle diyor:

Hayatımın büyük bir bölümünü Saddam’la mücadele için harcadım. Saddam döneminde insanların hali iyiydi.”

Libya halkı Kaddafi’nin özlemi içinde, “Deli doluydu ama halimiz şimdikinden çok iyiydi” diye yakınıyor.

Suriye’yi söylemeye gerek var mı? Daha önce de  yazmıştım, Halep’te konfeksiyon fabrikası bulunan bir sanayici, tesislerini kapatarak canını kurtarmak için Gaziantep’e kapağı atmıştı. Sonra fabrikasının yağma edildiğini, makinalarının Türkiye’de satıldığını duyunca, geri dönmenin hayal olduğunu, hırsızların herşeye hakim olduğunu söylemişti. (Bugün gelinen noktada şuna inanıyorum ki, Suriye’deki düzenin bozulmasının ana nedenlerinden biri Esad’ın mezhepsel olarak yüzde 10 ile yüzde 90’ı yönetmesiydi!)

Batı, Irak’ın nükleer silahlanmasını engellemek, gizli  tesisleri (!) ortaya çıkarmak ve ülkeye demokrasi getirmek için 1.5 milyon insanın hayatıyla birlikte ülkenin tarihinin perişan olmasına sebep olmuştu.

Ne güzel, şimdi Irak demokrasi ile yönetilen bir ülke oldu, değil mi!.. Keza, Libya’ya da Fransızlar, ülkenin petrolünü ucuza kapatmak karşılığında son sitem demokratik bir yönetim kurdular!..

Suriye’de de Saddam ve Kaddafi gibi bir diktatör vardı, petrol yoktu, ama stratajik konumu nedeniyle oraya da çağdaş bir demokrasi oturtulmak isteniyor! Gerçi henüz netice alınmadı fakat eli kulağında, artık kimyasalla etnik temizliğe başladıkları için nüfus çabuk tükenecek!..

Lübnan’da patlayan bombaların sayısı her gün artıyor. Mısır malum. Suudi Arabistan’la Katar birlikte hareket ederken görülen lüzum üzerine ayrıldılar! İran, her yerde hazır ve nazır! Saymadıklarım Kral, Emir, Sultan, Şeyh Hazretlerinin hepsi geceleri uykusuz geçiriyor. Azıcık dalsalar bile kabus görüp yataktan fırlıyorlar!

Posta koyacaksan, zavallı Esad’a değil, Amerika’ya, Obama’ya koyacaksın! Hatta, BM Güvenlik Konseyi’nin 5 (büyüğüne) Daimi Üyesine “Ortadoğu’nun kanını ve petrolünü içenler” diyeceksin…

Vuran mı yiğit, vur diyen mi? Vur diyen.


Bu kez Abbas galiba yolcu!..

Başbakan Erdoğan’ın genişletilmiş il başkanları toplatısında söylediklerine göre bu kez belediye başkan adaylarının isimleri 15 Eylül’den başlayarak 30 Eylül’e kadar açıklanıp bitirilecekmiş. CHP’nin de aday adaylarının başvuru tarihini erken açıklamasının nedeni galiba bu olsa gerek, istihbaratları iyi çalışıyor!

En çok merak edilen büyükşehir. Araştırmalarım aday konusunda bir sürpriz olmayacağını gösteriyor. Yani, adı konuşulan, bilinenlerden birisi aday olacak.

Ben, adaylar arasındaki çekişmenin partiye zarar vereceği düşünülerek son anda yine ne şiş yansın ne kebap diyerek Asım Bey’in üzerinde karar verilebilir diye düşünüyordum. Ama duyumlarım Erdoğan’ın bu ismi kesin olarak kafasından sildiği şeklinde. Zaten kendisinin de son zamanlardaki hal ve tavrı bunu doğruluyor.

Çevresinde seveni de kalmadı. İlçe belediye başkanları ile arası bozuk. Özellikle halkın sevdiği Tahmazoğlu’ndan hiç hazzetmediğini biliyorum. Önemli sivil toplum örgütleri ile de papaz! Severoğlu için kaç kez ‘yine ganne oldu!’ diye hedefine almadı mı?

Cemaata yakın olanlar hariç sanayicilerle de arası hiç iyi olmadı.

Neyse, bu konuda yazacak daha çok şey var, konuya dönersek, kim başkan olacak? İsmi geçenlerden Mehmet Büyükekşi’nin kayınpederi, kesinlikle politika olmaz, deyince o defter kapandı. Fatma Şahin’e parti merkezinde başkan yardımcılığı verilerek hizmetinin devam etmesinin sağlanacağı vurgulanıyor. Potansiyel adaylardan Hüseyin Çelik’e de fazla şans verilmiyor.

Bu koltuğu en çok isteyen, hatta dayanamayıp erken reverans da yapan Ahmet Uzer’in parti teşkilatı tarafından istenmediği, sempatik bulunmadığı, halk tarafından da benimsenmediği için aday gösterildiği taktirde oy kaybına sebep olacağı belirtiliyor.

Geriye iki şanslı aday kalıyor.

Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, çalışkanlığı ve işbilirliği sayesinde Türkiye’nin en önemli yatırımcı belediye başkanlarının en önde geleni oldu. Öyle ki, Çevre Bakanı Bayraktar, “Antep’te Tahmazoğlu’nun yaptıkları görüp diğer illere öneriyoruz” derken, Maliye Bakanı Şimşek de, “Şahinbey’in nakdi bizden daha çok” iltifatında bulundu.

Dışı eli içi bizi yakar’ Marka Şehir Gaziantep’in yüzde 70-80’i gecekondu olduğu gerçeği düşünülürse, Tahmazoğlu’nun adaylığı çok güçlü görünüyor.

Diğer isim Nejat Koçer.

Koçer’de çok çalışkan, sorumluluğuna haiz, geniş ve etkili bir çevresi olan vizyon sahibi, karizmatik, prezentabl bir işadamı. Gaziantep Sanayi Odası başkanlığı, milletvekilliği ve Bütçe Plan Komisyonu üyeliği gibi çok önemli görevlerden engin tecrübeler edindi.

Gaziantep, Ortadoğu’nun çok önemli bir şehridir. Henüz değil ama çok yakın gelecekete en önemli merkezi olacak. Ortadoğu’da savaş ve barış asla bitmez. Ama ticaret bütün hızıyla sürecektir. İşte bu coğrafyada bütün finansman ve ticaret en istikrarlı olması beklenen merkezde toplanacak. Buna da en uygun adayın Gaziantep olduğu bir gerçek.

Böylesine büyük bir sanayi, ticaret ve finansman merkezi projesinin liderliğini büyükşehir belediyesinin yapabileceğini bildiğim için bu yükün altından altından Koçer’in başarıyla kalkabileceğini düşünüyorum.

Ancak, Koçer’in il ve ilçe teşkilatları ile temasının, parti tabanına yakınlığının derecesi arzu edilen seviyede olmadığı ifade ediliyor.

Elit bir ‘Beyaz Antepli’ ile ‘Tabanın Antepli’sinden birisinin ipi göğüslemesi bekleniyor.

İşin kısa özeti şu: Başbakan Erdoğan kararını verdi. İsim onun beyninde belli. Heyetler geliyor, heyetler gidiyor. Anketler yapılıyor. Sivil toplum örgütleri ile temas kuruluyor. Teamül yoklamaları ardı ardına yapılıyor.

Bunların hepsi başbakanın aklındaki isme dayanak oluşturmak için yapılıyor.

Yerel seçimler başbakan için bir anlamda güven oylaması şeklinde algılandığından ne kadar çok oy, o kadar başbakana güven var, olacak…

 

Kan ve petrol