Bülent Arınç olayı
Epey bir zamandır çoğu insanın ortak kanaatıydı, ‘kamplaşıyoruz’ fikri. Doğruydu ama artık bu geride kaldı, şimdi ‘zıtlaşıyoruz!’
Arada fark var, ‘kamplaşmak’ yani bölünmek işin yalın hali.‘ Zıtlaşmak’ bir birine karşı ters davranmak, karşıt olmak.
‘Zıtlaşmak’, bölünmenin 2’inci safhasıdır. Üçüncü safhada şiddet başlar, dördüncüsü ise savaşa götürür.
Bülent Arınç olayı bence son derece önemli. Nasıl sonuçlanacağı bize geleceksene Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte yönetimin alacağı şekil konusunda bir bilgi verecektir.
Arınç açıklamasında, ‘Futbol yalnız futbol değildir’ isimli kitaba atıfta bulunurken kamuoyuna bir şeyler anlatmaya çalıştı, sanki ‘Demokrasi yalnız demokrasi değildir’ demek istedi!
Bir kere şuna hemen karar verelim, Erdoğan’la Arınç’ın arasında öyle derin merin görüş ayrılığı falanyok, söz konusu bile değil. Hüseyin Çelik’in düşüncesi ‘Sevenlerin cilveleşmesi’ hiç değil! Radikal’de Cengiz Çandar doğrusunu bulmuş: Demokrasiye ilişkin ‘dalga boyu farkı’…
AK Parti’nin çekirdek kurucu kadrosundan ilk fire, Devlet Bakanı iken 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde aday olmayı reddeden Abdüllatif Şener oldu. O sıralarda Cumhurbaşkanı seçimi vardı. Nisan 2007’de başlayıp, 28 Ağustos 2007’de Abdullah Gül’ün seçilmesi ile neticelenmişti. O zaman garip şeyler olmuştu. Recep Tayyip Erdoğan, kendisi ‘adayım’ deseydi, o seçilecekti. Ama Abdullah Gül’ün adaylığını da açıkladığı günü çok iyi hatırlıyorum, pek de huzurlu değildi! Hem bu olay, hem Şener’in seçimlerde aday olmayıp daha sonar istifa etmesinin gerçek nedeni henüz tam bilinmiyor!..
Yine bir cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde Bülent Arınç’ın ‘porselenin çatladığı’ anlamına gelen çıkışı nelere gebe, göreceğiz.
Deniz Zeyrek’in özel haberine göre, tam bir hafta once Pazartesi günü bakanlar kurulu toplantısından sonar Bülent Arınç, hükümet sözcüsü olarak, basının önüne çıkarken Başbakanlık’tan eline şu not veriliyor: “Zaman gazetesinde çıkan haber sorulabilir. Öğrenci evlerine müdahale edileceği yönünde haberler doğru değil, hükümetin böyle bir planı yok…” Arınç da, daha kendi görüşlerini bile açıklama fırsatı bulamadan, Başbakanlık’ın resmi görüşünü kamuoyu ile paylaşıyor. Hepsi bu.
Ertesi günü Başbakan Erdoğan, Grup Toplantısı’nda Zaman’ın haberini doğrular mahiyette konuşuyor. BöyleceArınç, Gezi Parkı olaylarından sonar bir kez daha Başbakan tarafından zor durumda bırakılıyor, daha doğrusu açığa düşürülüyor!..
Ancak, bir başka güvenilir kaynak olayın hiç de yukarıda anlattığım gibi olmadığını iddiae diyor. Zaman’da haber yayınlandıktan sonar Arınç’ın internette yeralan
“Düpe düz asparagus bir haber. Bizim öyle bir yetkimiz yok, böyle bir düşüncemiz de yok” demeci yaşanan tatsızlığın başlangıcı oluyor. Sonra Arınç, Erdoğan’la görüşüyor ve umuyor ki, Başbakan Helsinki gezisi öncesi havaalanındaki basın toplantısında bu işi düzeltsin! Amatam tersi oluyor ve Erdoğan yangının üzerine körükle gidiyor. Arınç yine de resmi gezi sırasında bir ara bu konuyu bir şekilde halleder diyor. Beklentisi olmayınca, o da Belgrad’da TRT’ye porselenin çatladığını anlatıyor!
Bence bu işin detayına hiç kafa yormayın! Başka iddialarda ortaya çıkabilir, hiç önemli değil! Başbakan yarın Grup Toplantısı’nda ikinci firenin yolunu açabilir! Devrimler böyledir, once kendi insanlarını yer, geç bile kalındı!
Sizce, Başbakan Erdoğan, Bülent Arınç’ın bu çıkışı karşısında özür dilemek anlamında geri adım atar mı? Yani, daha iki gün once bu olayla ilgili gazetecilerin sorusuna, “Ben partinin genel başkanıyım, hükümetin de başbakanıyım” diyen Erdoğan’ın ‘Tek Adam’lıktan ‘takva sahibi’ alçak gönüllü, mütevazı bir insane hüviyetine bürüneceğine inanırmısınız?
Diğer taraftan Bülent Arınç’ın boyun eğip, ‘Tek Adam’ zihniyetine ve mutlak otoriteye sadakatını gösterecek bir eylemde bulunabileceğini beklermisiniz?
Ortada iki ucu pekmezli bir değnek var!
Sanki Bülent Arınç erken veda edecek gibi görünüyor! Ama bu erken veda Başbakan Erdoğan’a çok şey kaybettirebilir.