Bundan böyle daha dikkatli yaşamak gerekiyor
Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığının koordinesinde Gaziantep ve Diyarbakır Polisi gerçekten mükemmel bir iş çıkardılar ve uluslararası sayılabilecek bir başarıya imza attılar.Kaçırılan bir işadamını böyle 4 günde bulup sağlimen ailesine teslim etmek her türlü övgüye layıktır.
İçişleri Bakanı Muammer Güler’in “Ben olayla bizzat ilgileniyorum” demesi zaten işin çözüleceğini hissettirmişti.Bakanın bizzat ilgilenip de çözülemeyen bir olay olur mu?
Yeri gelmişken tekrarlayalım: Türk Polisi’nin isteyipte çözemeyeceği hiç ama hiçbir olay yoktur, olamaz da!..
Aslında Gaziantep Polisi, adam kaçırma konusunda deneyimli değildir. Çünkü, bu çapta bir kaçırma olayı daha önce olmadı.Mehmet Ali Yaprak olayını bununla eş tutmamak gerekir, çünkü o derin devletin operasyonu idi ve adamı gelip evinden alıp götürmüşlerdi.
Bir Oda Başkanı ile konuşurken, ben, “Fidye için kaçırdıklarını tahmin ediyorum. Suriye parmağından da şüpheliyim” dedim. O da, “Ben fidyeye benzetemiyorum. Keşke dediğin olsa, para verip kurtarırsın.Hayatına zarar verirler diye endişeleniyorum.İş dünyası kaygı içerisinde.Devletimize, Gaziantep Emniyeti’ne güveniyoruz” dedi.
Şimdi, buradan çıkarılacak dersler var. Gaziantep’in tipik bir Ortadoğu kenti olduğunu sık sık yazıyorum.Tekerlemem de var: Hama, Humus, Halep,Antep…Yeme içme, eğlenme, düşünce, biat kültürü, mentalite konularında o kadar çok benzerlik var ki…
Ama biz de ‘şiddet’ hiç olmamıştır.Her türlü haksızlığa, çarpıklığa ve adaletsizliğe rağmen Gaziantep genelde bir huzur kentidir.
Önceki sene Karşıya’da patlatılan araç ve ölen masum insanlar hepimizi çok tedirgin etmişti.Devamının geleceği endişesi vardı. Şimdi de adam kaçırarak fidye istenmesi hepimize Suriye gerçeğini tekrar hatırlatıyor.
Gaziantepliler’in kısa süre içerisinde yüzbinlerle ifade edilen Suriye vatandaşı ile aynı ortamda yaşamaya mecbur edilmesini mantığımla çözemiyorum. Bize böyle bir şey sorulmadı, fikrimiz alınmadı! Emrivaki yapıldı! Suriye’ye müdahale etmenin neticesini ya doğru dürüst hesaplayamadılar veya umurlarında değil! Ancak, her iki halde de bu kentte yaşayanlara en azından ‘yanlışlık’ yapıldığı kanaatındayım.
Bundan böyle işadamlarının daha dikkatli yaşamaları gerekiyor.Yalnız kendi ailelerinin huzuru için değil, bütün bir şehrin huzuru için de ‘kaçırılmalara’ karşı önlem alınmalı. Hayatın zorlaştığını, sınırda, önemli bir sanayi ve ticaret kentinde yaşamanın zorluklarıyla daha çok karşılaşacağımızdan, en azından ben eminim!..
Bir de dedikodulara değinmeden geçemeyeceğim. Çünkü bu şehrin alamet-i farikaların birisi dedikodusudur! Şireci, kaçırıldıktan sonra çoğu insan fidyeyi düşünmedi. Çünkü kaçırılma şekli fidyecilerin taktiğine uygun bulunmadı! Ahmet Şireci’nin eski bir sekreterinin yok olduğu veya öldürüldüğü, bunun onunla alakalı olabileceği, piyasaya yüksek miktarda faize para verdiği ve daha bir sürü ipe sapa gelmez dedikodu yapıldı. Fidyecierin yakalanması uzasaydı, dedikoduların cinsi ve nev’i de sürekli artacaktı! Bana kalırsa, bu çeşit dedikodulara meydan vermek kaçırılmaktan beter! Ama bu şehir böyle! Siz siz olun, dikkatli ve korunaklı yaşayın…
Sözler uçmasın diye…
Önceki gün Halk TV’de canlı yayında Celal Doğan varmış. Ben izleyemedim. Dün sohbet ettiğimiz arkadaşım, Büyükşehir Belediye BaşkanıCHP aday adayı Ökkeş Kıroğlu anlattı, o izlemiş.
Celal Doğan, kendi zamanında Gaziantep’e 545 Kürt işadamı getirerek, yatırım yapılmasına ve istihdamın artmasına yardımcı olmuş. Bu insanlar da kent kültürü ile kaynaşmış ve hiç zaman olumsuz bir olaya karışmamışlar.
Bunda ne var derseniz, yayıncılık dilinde Latince bir söz vardır: Söz uçar, yazı kalır, bunu sağlamak istedim.
Kıroğlu, Doğan’ı biraz durağan görmüş.Onun, canlı, hareketli ve heyecanlı haline alıştığımız için biraz yadırgamış.
Doğan, karizmasıyla, tecrübesiyle, donanımıyla siyasete devam etmeli.Bence en çok istifade edilebilecek döneminde.
Batı artık Doğu’ya özeniyor!..
‘Yetenek Sizsiniz’ yarışması dünyanın her yerinde büyük ilgi topluyor ve yoğun izleniyor.
Arap dünyasındaki versiyonu ‘Arabs Got Talent’a katılan AmerikalıJennifer Grout, bir anda dünya basınının gündemi oldu.
Jennifer, adı sorulduğunda anlayacak kadar bile Arapçası olmamasına rağmen, Arap müziğinin en klasik eserlerini mükemmel bir aksanla ve neredeyse yanlışsız söylüyor.
Yarışmanın ön eleme turunda Mısırlı efsanevi şarkıcı Ümmü Gülsüm’ün Baid Anak isimli şarkısını icrasıyla jüri üyelerini büyüleyen Jennifer, önce yarı finale, sonra da finale kaldı.
Muhteşem yorumunun yanı sıra ud da çalabilen Jennifer, müzisyen bir ailenin kızı olarak Boston’da doğmuş.Çocukluğunda keman ve piyano çalmayı öğrenmiş.Ardından değişim öğrencisi olarak Kanada’ya gittiğinde uda ve Arap müziğine merak salmış.
Ben Jennifer’ı youtube’da dinledim.Gerçekten inanması zor. Zannedersiniz ki, bu ses bir Arap’a ait! Yarışmanın finali 7 Aralık’ta yayınlanacak.Jennifer’ın kazanıp kazanamayacağı belli değil, ancak Arap dünyasının yüreğini şimdiden kazandığını söyleyebiliriz.Beni asıl ne etkiledi biliyor musunuz? Jüride bulunan Lübnanlı ünlü şarkıcı Nagva Karam’ın sözleri :
“Jennifer! Bir kelime bile Arapça konuşamıyorsun ama bazı Arap şarkıcılardan daha iyi söylüyorsun. Çok uzun bir süredir Batı'yı taklit ediyoruz ve ilk kez Arap dünyasıyla hiç alakası olmayan bir insan, Arapça konuşamayan Amerikalı bir kız, Arapça şarkılar söylüyor.”
Evet, bu haklı duygu çoğumuzda var!
Jennifer’ın, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından birisi olan ‘Şark Bülbülü’ Ümmü Gülsüm’ün bir şarkısını seçmiş olması da Arap dünyasını ayağa kaldırdı. Jennifer, belki finalde benim de koyu bir hayranı olduğum ‘kevkeb eş şark/şark yıldızı’ Ümmü Gülsüm’ün ‘Ala beled il mahbub’u, ‘ene fi’ntezerak’ı veya ‘‘emel hayati’ şarkısını okur!
Ümmü Gülsüm, gerçekten olağanüstü, mucize bir sanatçıydı. 1975 yılında vefat ettiğinde yalnız Mısır değil, bütün Ortadoğu yasa büründü. Cenazesine, Ortadoğu’nun bütün önemli devlet adamları ve dört milyonu aşan sevenlerinin ‘güle güle, güle güle ey sevgili şarkıcımız’ nidalarıyla katıldığı Kahire’deki törenin, Nasır’ın cenazesinden çok daha kalabalık olduğu bugün bile konuşulur.