Türkiye’ye dışarıdan bakınca…
Türkiye’nin Avrupa’da konuşulan önemli bir markası nedir?
Bilmeyenler için yazıyorum, Avrupa’nın bir numaralı ortak konusu ‘futbol’dur. Söylemeye gerek var mı, ‘şampiyonlar Ligi’ de işin kremasıdır.
İki günden beri İtalya resmen yasta! Juventus, Galatasaray’a yenilip elenince, sporseverleri teselli etmek gazetelere düştü! İtalyan gazeteleri hergün Türkiye’ye, Galatasaray’a, TT Arena’ya hakaret edip duruyorlar. Futbolu yakından takip eden benim gibiler için bu durum çok normal! ‘Karpuz kesmekle yürek soğumaz’ Atasözümüzü anlatmaya çalışıyorum yabancı dostlarıma iki günden beri!..
Juventus, gerçekten bir dünya devi. Anlam olarak Latince gençlik anlamına gelen Juventus, İtalya'da en geniş taraftar tabanına sahip kulüp olarak tanınır. 1926 yılından beri, Fiat'ın da sahibi olan Agnelli ailesinin kontrolünde olan Juventus, hiç maddi sıkıntı çekmediği için sürekli büyümüş, gelişmiş, İtalya’nın en güzel sportif tesislerine sahip olmuştur. Geçmişi başarılarla dolu bir dünya tıkımıdır. Halen UEFA Başkanı olan Michel Platini’de formunun zirvesindeyken 5 yıl Juventus forması giymişti.
Futbolun güzelliği, heyecanı, rekabeti işte burada gizli. Juventus, haliyle Galatasaray’dan daha kaliteli oyunculardan kurulu bir takım. Kağıt üzerinde her zaman favori! Ama sahaya çıkınca fark kaybolabiliyor. Galatasaray, Juventus’u eleyip Avrupa Ligi’ne gönderirken, kendisi Şampiyonlar Ligi’ne yükseliyor. Avrupa’nın en önemli 16 takımından birisi oluyor.
Maçı televizyondan izlerken, arkadaşlarıma Juventus’u elemenin tek çaresi, Cimbom’un kısmetinde yemeden atmak varsa, son dakikada golü bulmalı, dedim. Çünkü, erken gelecek bir gol, Juventus’un çamura yatmasına sebep olacaktı. Maçı izleyenler görmüştür, hakemin her düdüğüne itiraz edip baskı altına almaya çalışıyorlardı. Mağlup duruma düştüklerinde zaman olsaydı, ne yapar ederler, beraberlik golünü atarlardı. Beraberliğe yattıkları için zaman kalmadı!
Şimdi hiçbir şeyi hazmedemiyorlar! O sahada futbol mu oynanırmış!
Haklılar, çünkü Galatasaray çimin üzerinde oynarken, Juventus çamurla boğuşuyordu! Öyle mi!..
Yalnız İtalyanlar değil, Juventus’un Avrupa’nın hemen bütün şehirlerinde taraftarı olduğu için aleyhimize çok yayın yapılıyor.
İtalya’nın ünlü gazetelerinden Tuttosport, fair play’i, gazetecilik etiğini unutmuş, bakın nasıl saçmalıyor:
"Merci Michel (Teşekkürler Michel). Juventus, Platini'nin UEFA'sından da elendi.
Organizasyon ve tedbirsizliklerin gölgesinde, İstanbul'da utanç kupası.
Oyun alanının uygun olmamasından dolayı maç oynanmamalıydı, ama UEFA ısrarla oynattı.
Türk utancının resmi mührü, Avrupa'da kontrol edilemeyen kurum UEFA…”
Allahaşkına, Syneijder, son dakikada Bonucci’nin bacak arasından geçirerek, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi kalecilerinden birisi olan Buffon’un uzanamayacağı köşeye gönderdiği top gol olmasaydı da, direği yalayıp dışarı çıksaydı, ne Türkler’in utancı söz konusu olacaktı, ne de İstanbul’un organizasyon ve tedbirsizlik beceriksizliğinden dem vurulacaktı!
Diğer bir büyük gazete La Gazzetta A Dello Sport’da başka bir alem:
“Juventuslular öfkeli. Hakem ve UEFA, Antonio Conte'nin hedefinde: ‘Bu futbol değil.’ Maç, kar altında ve rezil bir sahada oynandı. Galatasaray üst tura çıkarken, altta kalanların protestosu başladı. Bata çıka, kaya kaya rezil sahada maç oynandı. Şampiyonlar'ın tarihine hayal kırıklığı olarak geçecek bir maç. Conte'nin takımı, korkunç bir deplasman hikayesi yaşadı.”
Bu haberleri okuyan Avrupalılar’ın bir kısmı bıyık altından gülüp, “Bu Galatasaray, Torino’da da Juventus’la berabere kalıp, galibiyeti kaçıran takım değil mi?” derken, bana göre az bir kısmı da hasetten kuduruyor!..
Ama hepsi de Galatasaray’ın adını günde 50 kez tekrar ediyor, İstanbul’dan, Türkiye’den sözediyorlar. Bence büyük reklam. Bunu parayla yapmaya kalksanız yüzmilyonlarca dolar tutar.
Galatasaray’ın tur atlaması, Juventus’tan iki maçta aldığı 4 puanla mümkün oldu. Ben bu başarının mimarı olarak İtalyan Teknik Direktör Mancini’yi görüyorum. Ne de olsa bir İtalyan. İtalyanlar’a karşı nasıl oynanacağını herhalde en iyi o bilir.
Teknik direktör çok önemli. Sergen’de Gaziantepspor’da aynı başarıyı yakalamadı mı? 3 maç kazandı, 9 puan. En dipten ortalara çıktı. Takım aynı takım değil mi? Tek açıklaması, teknik direktör farkı…
Gelelim olumsuz bir gelişmeye…
Oslo’da Norveç polisi THY uçağının içine eğitilmiş köpeklerle giriyor ve vatandaşlarımızı koklatıyor!
Yolcular tepki gösterince, “Nakit para çıkışını kontrol ediyoruz” diyorlar! Şaka gibi…
Bizim İçişleri Bakanlığı’da ‘Karşılık’ ilkesi gereğince Norveç pasaportlu yolculara aynı tavrı koyarak karşılık veriyor. Bu kez de Norveç’liler şikayetçi oluyor ama ciddiye alınmıyorlar.
Norveç polisi acaba bu uygulamayı, örneğin İtalyanlar’a veya İngilizler’e, Almanlar’a karşı yapabilir mi?
Sıkar biraz!..
Eğer kayıtdışı para trafiği varsa bunu yalnız Türk pasaportulular mı yapıyor? Bunun önlemi, uçağa polis köpeği sokarak, bütün yolcuları koklatarak mı alınır?
Yeniyorsun, hazmedemiyorlar!
Norveç polisinin yaptığına ‘Karşılık’ ilkesi çerçevesinde aynı tavrı sergiliyorsun, şikayet ediyorlar!
Aslında bunun için söylenecek Anteplice bir deyim var ama burası yeri değil!..