Gün demek bugünmüş…

YAYINLAMA: 16 Aralık 2013 / 18.00 | GÜNCELLEME: 16 Aralık 2013 / 18.00

Hakan Şükür, AK Parti’den istifa etti.

Yoruma girmeden önce  26 Kasım 2013 tarihinde yazmış olduğum yazıya bir göz atalım.

Artık öküz öldü, ortaklık bozuldu. Şimdi herkes tarafını belli edecek. Başı çeken AK Parti Kütahya Milletvekili İdris Bal oldu. Disiplin Kurulu’na verildi, ihraç edilecekti, istifa etti. Popüler isim Hakan Şükür de tarafını açıkladı. Aslında kendisinden böyle bir açıklama beklenmiyordu. Ama ‘ortaya çık’ emrini almış olmalı ki öyle davrandı. Gaziantep’te de benzer açıklamayı ailesi adına Bahaeddin Nakıboğlu yapmadı mı?

 

İdris Bal’ın istifası bir mesajdı. Alınmadı! Şimdi güçlü bir mesaj daha veriliyor. Hakan Şükür çok popüler bir isim. “Hadi bakalım…” demiş olmalılar ki, Hakan, kağıdı kalemi almış ve döktürmüş:

AK Parti son 11 yılda Türkiye'de çok önemli başarılara ve reformlara imza attı. Ancak dershanelerle başlayan süreçte takınılan anlamsız tavırlar pek çok vicdan ehlini rencide etti. Türkiye'de eğitimin halledilmesi gereken onlarca problemi varken, sanki sorunun tek kaynağı dershanelermiş gibi göstermek hakperest bir yaklaşım değildir. Bu yaklaşım tarzı partinin 11 yıldır temsil ettiği çizgiyle örtüşmemektedir. Daha önce, gösterilen tepkilerden ötürü bazı kararlarından dönme erdemi gösteren Sayın Başbakan'ın bu konudaki bütün ısrarlı anlatımlara, sitemlere ve taleplere kulaklarını tıkamasını anlayabilmiş değilim.

 

O Başbakan ki, Hakan’ı gerçekten çok seviyordu. Kimseye göstermediği değeri ona gösteriyordu. Haberi duyunca kimbilir ne düşünmüştür? Ama Erdoğan’ın kişiliği biliniyor, geri dörmek gibi bir tavır içine gireceğini düşünmek bile abesle iştigal olur.

Hakan Şükür’ün eline tutuşturulan kağıttan okuduğu şu vefasız, biraz da saygısız cümleler cemaatla iktidar partisinin arasının ne kadar açılığını bir kez daha gözler önüne seriyor:

 

Dershaneler konusunun samimi insanların taleplerine kulak verilerek olumlu bir noktaya geleceği ümidini bugüne kadar besledim. Bunu beklerken dershanelerin benim de bulunduğum bir ortamda KCK yapılanmasına benzetilmesi ve özür dilenmek bir yana bu açıklamalara Sayın Başbakan ve parti yönetimi tarafından bir tepki verilmemesi vicdanımı derinden yaralamıştır. Bu tartışmanın daha sonra başka alanlara çekilmesi de hiç hoş olmamıştır. Ben yirmi seneden fazla bir süredir hizmet hareketini ve Muhterem Hocaefendi'yi tanıyor ve seviyorum. Referandum başta olmak üzere milletin hayrına gördükleri bütün meselelerde hükümeti var güçleriyle destekleyen, kapı kapı dolaşıp insanları ikna eden, yurt dışından binlerce insanı fedakârca oy kullanmaları için taşıyan, AK Parti kapanmasın diye dualar eden bu samimi insanların şimdi düşman muamelesine tabi tutulması en hafif tabirle vefasızlıktan başka bir şey değildir.

 

Ok yaydan çıktı artık…

Geçen gün Fatih Altaylı, Habertürk’teki köşesinde yazmıştı. AK Parti grubunda 12 milletvekili varmış, Gülen Cemaatinin

Önümüzdeki günlerde başka istifalar da olacaktır mutlaka. Belki başka yaptırımları da gelecektir, cemaatın!

Yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve arkasından genel seçimler.

Huzursuz günler bekliyor Türkiye’yi. Bu arada, kavga sırasında  bilmediklerimi de öğrenebiliriz.

Ormana içinden bakmamak lazım, tepeden bakınca görünen bence çok yalın…

Erdoğan, “İktidar benim, seçimle geldim, ben yöneteceğim. Çok istiyorsan kur partini çık karşıma. Bitti!” diyor. Bence de haklı.

 

Bakalım Gaziantep’te kimler, hangi işadamları, sanayiciler, hayırseverler, partililer, milletvekilleri hangi tarafı tutacaklar?

Bitaraf olan bertaraf oluyor, unutmayın!..

 


 

Akıl mı? Para mı?

 

Okul arkadaşım, Cenap Erenben, Toronto’dan Pazar günü üzerinde düşüneyim diye bir fıkra yollamış. Okuduğu bir felsefe kitabının başında yer alıyormuş bu fıkra…

 

Rahiplerin toplantısında birden ışıklar saçılmış, odayı sanki beyaz bulutlar sarmış ve bir melek belirmiş. Rahiplerin liderine hitaben, “Senin özverili kişiliğin, hep topluma örnek halin nedeniyle Tanrı seni ödüllendirecek. Seç bakalım; zenginlik mi? Akıl mı? Güzellik mi?” demiş.

Rahiplerin lideri hiç tereddüt etmeden, duraksamadan tercihini söylemiş: “Akıl”. Melek, “Tamam, yerine getirildi” demiş ve geldiği gibi ışıklar içinde, bulutlarla beraber kaybolmuş gitmiş.

 

Odadaki diğer rahipler huşu içinde, biraz da gıptayla, dağılan bulutların arkasından, kendinden geçmiş dalgın durumdaki liderlerine bakarak, fısıltıyla, “Yahu, bir şeyler söylesene…” demişler.

Lider rahip içini çekerek, “Parayı istemeliydim…” demiş!

 

Fıkrayı okur okumaz Cenap’a hemen cevap verdim, “Olağanüstü bir fıkra, gerçek maalesef böyle! İnsan akıllandıkça doğruyu görüyor! Ama fırsat da kaçmış oluyor!..

 

Gün demek bugünmüş…