Hanedan Yönetimi

YAYINLAMA: 24 Ağustos 2011 / 20.00 | GÜNCELLEME: 24 Ağustos 2011 / 20.00

Tunus, Mısır, Libya…
Üçünün ortak paydası bir hayli çok. Ama beni asıl ilgilendiren en önemlisine İstanbul Sabah Gazetesi Başyazarı Erdal Şafak değinmiş.
“Üç diktatörlük de ‘Hanedan yönetimi’ne dönüşmek üzereydi” diyor.
                                                                                      ***
Tunus’ta Zeynel Abidin Bin Ali yerine oğlu Muhammed Bin Ali’yi hazırlıyordu. Hatırlayacaksınız, Tunus’tan apar topar tüymek için havalanında uçağa binmeye nazlanınca eşinin “Bin şu uçağa geri zekalı” dediği Bin Ali…
2005 yılında tüp bebek yöntemiyle dünyaya getirdikleri Muhammed 18 yaşına gelince babasından bayrağı devralacak, Muhammed’in annesi eski kuaför Leyla Trabelsi’de Osmanlı devrinde olduğu gibi padişah anası olacak, ülkeyi perde arkasından yönetecekti!
                                                                                     ***
Mısır’da Hüsnü Mübarek’in halefi oğlu Cemal’di.
fiafak’a göre Hüsnü Bey’i deviren görünürde olduğu gibi halk değil, kendisinden nefret eden orduydu!
Herneyse, şimdi baba oğul ‘kafeste’ yargılanıyor.
                                                                                     ***
Libya’da ise Muammer Kaddafi’nin ‘Doğal halefi’ olarak oğlu Seyfülislam gösteriliyordu. Gerçi, Kaddafi’nin çocukları çoktan Avrupa’nın altını üstüne getirmeye başlamışlar,isviçre’de büyük bir skandala sebebiyet vermiş; Libya,isviçre’yi diplomatik ilişkileri kesmekle tehdit etmiş, sonundaisviçre’nin özür dilemesiyle taraflar sakinleşmişti. Yani çocuklar bir anlamda zaten idareyi ele almıştı!
Modern, aydınlık, demokrat sıfalarının yakıştırıldığı Seyfülislam, eğer canlı yakalanabilirse, babası Kaddafi’yle, tabii o da canlı elegeçirilebilirse, birlikte La Haye’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde hesap verecek!
                                                                                     ***
Saddam’ın oğulları Uday ve Kusay’da yönetime ortak olmuşlar, Bagdat’daki kadınlar, ihaleler, kısaca zevk ve para onlardan sorulur olmuştu.
Ne oldu? Vücutlarına giren belki de yüzlerce kurşunla delik deşik edildiler!
                                                                                     ***
Yazımın başında söylediğim gibi bütün bunlar bana çok ilginç geliyor ama yadırgamıyorum!
Kimin elinde güç varsa, muktedirse aynı mantıkla hareket ediyor!
Ülkenin başkanı veya diktatörü olması şart değil; bir dernek başkanı, bir oda başkanı, bir cemiyet başkanı, bir bilmem ne başkanı aynı şeyi yapmaya tevessül ediyor.
Ama oluyor ama olmuyor!..

                                                               --------------------------------------------


                                             IMF Başkanı’ydı, tecavüzcü oldu ama aklandı

Ajanslar dün şu haberi geçti:
“New York Yüksek Mahkeme Yargıcı Michael Obus, geçtiğimiz Mayıs ayında tecavüz iddiasıyla hakkında dava açılan Strauss-Kahn'a yönelik cinsel saldırı suçlamalarını düşürdü.
“Manhattan'daki lüks bir otel odasında Gineli görevli Diallo'ya cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla 15 Mayıs'ta tutuklanarak cezaevine gönderilen 62 yaşındaki DSK, üç gün sonra IMF başkanlığı görevinden istifa etmişti. 20 Mayıs tarihinde kefaletle serbest bırakılarak ev hapsine konan IMF eski Başkanı, 1 Temmuz'dan beri tutuksuz yargılanıyordu.”
                                                                                      ***
Adam IMF Başkanıydı. Dünyanın en kudretli adamlarından biriydi. Gelecek sene Fransa Cumhurbaşkanı seçilebilmek için aday olmaya hazırlanıyordu. Tahminler de olacağı şeklindeydi.
Ama ne oldu?
Dünyanın en pespaye suçlaması ile elleri kelepçelendi, hakim karşısına çıkarıldı ve tutuklandı.
Sonrasında, IMF Başkanlığı’ndan istifa etmek zorunda kaldı. Savunmasız bir kadına karşı tecavüze yeltenmesi nedeniyle insanlar kendisinden nefret etti. Bütün saygınlığını kaybetti.
                                                                                      ***
Suçu kanıtlanmadığı halde, adamı arsız ve tecavüzcü kabul ettik, bizim tecavüzcü Çoşkun’la karşılaştırdık ve kararımızı verdik: Boynu vurula!
Hakim adamı akladı.
Kamu vicdanında aklandı mı bilmiyorum.
Ama, hakimin akladığı bir insanı dünya medyası yerin dibine batırdı.
Bakalım oradan çıkabilecek mi?

Hanedan Yönetimi