Ben de öyle düşünüyorum…
Dün Hürriyet Gazetesi’nin manşetinde ‘kadın’ vardı; kadınların dürüstlüğüne, başarısına , çalışkanlığına vurgu yapılıyordu.
Nobel ödüllü Grameen Mikrofinans Programı’nın Türkiye ayağını yürüten eski Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in eşi Zeliha Sapmaz Gürel, kadınları üretime teşvik etmek için 102 şubede 118 bin kadına 1000 ile 15 bin lira arasında kredi verdiklerini belirterek şöyle diyor:
“Beni en çok etkileyen, geri dönüşün yüzde yüz olması. Bunu yurtdışında anlattığımızda inanmıyorlar. Türk kadını borcuna sadık. Haksızlık yapmaz ve onda bir bozukluğa neden olmazsan her şeyine sadık aslında. İş hayatında da, siyasette de yolsuzluk olsun istemiyorsan kadınını yeniden dinamik hale getireceksin.”
Ben de böyle düşünüyorum. Gelecekte dünyayı kadınların domine edeceğine inanıyorum. Büyükşehir Belediyesine kadın elini değmesini istiyorum.
‘Kadın eli değmeli’ ifadesini çok kişi kullanıyor, bunlardan biri de Başbakan Erdoğan, hatta o daha çok kullanıyor.
Bu ifadeyle ne denmek istendiğini de biraz açmak lazım.
Ben şöyle anlıyorum: (Erkeklere göre…)
Anaç oldukları için daha merhametliler.
Daha dürüstler.
Vicdanlarının sesini daha çok dinlerler.
Kendilerine emanet edilen ne varsa sadaketle daha iyi korurlar.
Daha derli toplu ve düzenliler.
Haksızlıklara çok daha duyarlılar.
Borçlarına daha sadıklar.
Daha istikrarlılar.
Daha çalışkanlar.
Daha tutumlular.
Daha temiz ve çevreye duyarlılar.
Sorumluluk duyguları çok daha yüksektir.
Eminim bu listeye başkaları da benim düşünemediklerimi ekleyebilirler.
Şimdi, burada Şahin’e çok önemli ve tarihi bir görev düşüyor.
Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerinin en az yarısı kadın olmalı. Aksi halde, bütün bu söylediklerimiz havada kalır.
Bunun zor, çok zor olduğunu biliyorum. Ancak, Şahin’in nasıl ‘Şahin bir kadın’ olduğunu da biliyorum. TBMM’deki gözünü budaktan sakınmayan, cesur tavırlarını bütün Türkiye gördü. Yani, kimseden korkup çekindiği falan yok! İnandığını, aklına yatanı, kamu yararı olan ne varsa hemen uyguluyor.
O halde…
Ulusal gazetelerin Washington temsilcileri çok önemlidir. En statejik haberlerin kaynağı hep Washington mahreçli olagelmiştir.
Son zamanlarda Hürriyet ve Milliyet Gazetelerinin Washington temsilcileri Tolga Tanış ve Pınar Ersoy çok önemli haberlere imza atıyorlar.
Tolga Tanış’ın Washington’da mükemmel bir çevresi var. Hem Beyaz Saray’la iyi ilişkiler içinde, hem de düşünce kuruluşları ve yayıncılarla iyi bir network kurmuş.
Dünkü yazısını hükümete seslenerek, “70 milyonun rızkıyla oynuyorsunuz!” diye bitiriyordu.
Washington’u kızdıran sorunlar şunlar:
Ankara, El Kaide yanlısı gruplara karşı gerekli önlemleri almıyor, savsaklıyor! TIR’larla teröristlere gittiği iddia edilen silahlar, Washington’daki lobilerin ayaklanmasına sebep oldu.
Reza Zarrap gibi isimler İran’a yönelik ambargoları Türkiye’deki siyasilerden aldığı destekle deliyor. Nitekim, 17 Aralık operasyonu ile de bu kanıtlandı.
Yasin El Kadı gibi halen ABD’nin terör listesindeki isimlerin Türkiye’de ne işler yaptıkları anlaşılınca Washington’da felaket senaryoları yüksek sesle konuşulmaya başlandı. Türkiye’yi ciddi ciddi ‘terör listesi’ne alma çalışmaları yapılıyor.
Tolga Tanış, sorular yönelten yayın gruplarına, “Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğunu, Türkiye’yi terör destekçisi bir ülke saymanın gerçekçi olmadığı” ne kadar anlatsa da, gitgide artan derin iddialar karşısında bunaldığını söylüyor.
“Sadede gelirsek eğer…” diye başlayıp şöyle bitiriyor Tolga Tanış:
“Bu terör listesi tartışmasındaki gibi asla söz konusu olmayacak işler bu sıra neden Türkiye’nin başına geliyor biliyor musunuz? Bu bazı çevrelerin Türkiye’ye yönelik belden aşağı taktikleri yüzünden değil sadece. Bu aslında Ankara’yı yönetenlerin bitmek bilmeyen o saçma komplo teorileri ve her gün bıkmadan Türkiye’nin müttefiklerine ettikleri küfürler yüzünden oluyor.”
Bir Bakan vardı, sokuşturmadan konuşmayı beceremeyen, çok şükür o gitti!
Bir de Tanış’ın ifadesiyle, herkesin tanıdığı vasıfsız gazeteci ve eğitimsiz bir danışman var! Hemen her gün “Nasıl çaktım ama…” hazzıyla dolaşan serseri mayın sürekli ilişkileri törpülüyor.
Ankara’nın, terör finansmanıyla mücadele için kurulan Finansal Eylem Görev Gücü’nün listesinde yüksek riskli ülkeler arasında tutulmasının bile yeterince büyük bir utanç olduğu gözardı edilmemelidir.
İnanılır gibi değil!..