Dozaj artıyor!..
CHP’nin dünkü Grup Toplantısı’nda konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, dozajı her hafta artırıyor. Galiba yakında Maça As’ını zerkedecek! (Ölüm tanrısı Thanatos’ ithafen Maça As’ı adı verilen ölümcül uyuşturucu!) Durum onu gösteriyor!
Ben bir siyasinin rakibini bu kadar ağır kelimelerle, ifadeyle itham ettiğini hiç duymadım. Ekrandan işittiklerimi buraya yazamam!
Başbakan Erdoğan dün Almanya’da olduğu için AK Parti Grup toplantısı yapılamadı. Erdoğan dün akşam Berlin’de vatandaşlarımıza hitap ettikten sonra yurda döndü, bakalım bugün nasıl bir yanıt verecek, doğrusu çok merak ediyorum.
Başbakan Erdoğan’ın Almanya gezisi başarılı olmamışa benziyor! Çok ağır eliştiriler var. Erdoğan’a yöneltilen bazı sorular yenilir yutulur gibi değil! Yani, dün aynı saatlerde hem Berlin’de, hem de Ankara’da ağır iddialarla itham edildi.
Almanlar dün akşamki Erdoğan’ın vatandaşlarımıza hitaben yaptığı konuşmaya, yerel seçim konuşması olması nedeniyle propaganda yapıyor diye çok bozuldular!
Almanya’nın en büyük gazetesi Bild, olayı okuyucularına şöyle nakletti:
“Erdoğan Berlin’de bu akşam Almanya’daki taraftarları önünde Türkiye'deki yerel seçimler için seçim kampanyası yapmak istiyor. Resmî ziyaret nedeni olan Alman-Türk ilişkilerini canlandırmak, Erdoğan için sadece geri planda. Alman politikacıların kendisi hakkında iyi konuşmayacağını, kızgın olduklarını biliyor. Türkiye otoriter bir devlet olma yolunda. Taksim Meydanı’nda polisin göstericilere karşı zalim tutumunda da görüldüğü gibi Erdoğan giderek daha merhametsiz bir görüntü sergiliyor. Türkiye Avrupa’dan hiç bu kadar uzaklaşmamıştı. Bu bir trajedi!”
Märkische Oderzeitung gazetesi “Erdoğan bugün Berlin’e yıpranmış bir politikacı olarak geliyor. Bir zamanlar ülkesini Avrupa ile Asya arasında yeni bir jeopolitik merkez haline getirmek isteyen, güçlü kuvvetli adamdan geriye pek bir şey kalmadı. Buna rağmen Türkiye göz ardı edilemeyecek kadar büyük ve önemli. Erdoğan’a şunu çok açık bir şekilde göstermek gerek: Yakınlaşma sadece hukuk devleti ve demokrasi ilkelerini ayaklar altına almaması durumunda işler” derken, Frankfurter Allgemeine Zeitung da “Zor konuk” başlıklı yorumunda Erdoğan’ın Berlin ziyareti ile ilgili şu değerlendirmede bulundu:
“Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ten bu yana hiçbir politikacı Türkiye’de Erdoğan kadar derin bir iz bırakmadı. Onbir yıl önce göreve geldiğinden bu yana ülke eşsiz bir ekonomik canlanma yaşadı. Erdoğan ordunun baskın siyasi nüfuzunu kırarak reformlarla AB üyelik müzakerelerinin yolunu açtı. Ama bugün Berlin’i ziyaret eden Erdoğan, hayatının siyasi eserini yok etmek üzere. Alevileri dışlayıp topluma kendi dini değerlerini dayatmaya çalışıyor. 90’lı yılların sonunda ‘Halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmekten’ hüküm giyerek hapis yatan Erdoğan’ın karşıtları, onun ‘gizli bir gündeme’ sahip olduğu görüşünde. Erdoğan iktidarda geçen her gün daha da otoriter bir tavır sergiliyor. Eleştiriye tahammülü yok. Hiçbir ülkede Türkiye’deki kadar fazla gazeteci hapiste değil. Türkiye 2013 yılında AİHM’de insan hakları ihlalleri nedeniyle 118 davada hüküm giydi. Başına buyruk hükümet etme tarzıyla ‘Sultan’ yakıştırması yapılan Erdoğan’a yönelik öfke geçen yaz sokaklara taştı. Erdoğan bir despot gibi tepki gösterdi ve gösterileri polis gücüyle zalimce bastırmaya çalıştı. Göstericilere ‘çapulcu’, ‘kemirgen’ diye hakaret etti. Ama Erdoğan’ın sistemi sallantıda. Şu an kendi ailesine kadar uzanan yolsuzluk suçlamaları söz konusu. Başbakan aynı zamanda Türk Lirası'nın büyük değer kaybı nedeniyle şimdiye kadarki görev döneminin en büyük zorluklarından biriyle karşı karşıya. Kur krizinin ekonomik krize dönüşmesi tehlikesi, Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı ve en büyük yabancı yatırımcı olarak Almanya’yı da endişelendirmeli. Sadece para politikası araçlarıyla bu kriz atlatılamayacaktır. Türkiye her şeyden önce güveni geri kazanmalıdır. Bu, Erdoğan iktidardayken mümkün olabilir mi? Orası şüpheli. Çünkü bu güveni zedeleyen tam da Erdoğan’ın kendisi.”
Benim değerlendirmem, en büyük bozgunu Şansölye Angela Merkel’in Genel Başkanı olduğu Alman Hristiyan Demokrat Birlik Partisi Avrupa Parlamentosu seçim kampanyasında Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkacağını açıklamasıyla yedik! Koalisyon ortağı, Sosyal Demokrat Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile buluşmasının ardından yaptığı açıklamada, ‘Kapının Türkiye'ye açık tutulması' gerektiğinden söz etti, ancak yolsuzlukla mücadele konusunun tam üyelik müzakerelerinde pürüz çıkardığını belirtmeden de edemedi!
Geçen hafta da Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande hemen aynı şeyi söylemişti: “Bütün koşulları yerine getirseniz bile Fransa’da referandum yapmamız için özel yasa var. Fransızların yüzde 83’ü sizin AB’ye girmenizi istemiyor!”
Hiç olmazsa doğruyu söylüyorlar.