Mustafa Erzin
Gaziantep Kulübü’nün üçüncü misafiri MHP Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Erzin’di.
Dersine çok iyi çalışmış, konulara vakıf, güzel konuşan bir hatip olarak herkesin üzerinde olumlu bir intiba bıraktı.
Gaziantep’in sorunlarına duyarlı, hepsi gerçekleşebilecek projeler üretmişler. Diğer partilerin tespitleriyle Erzin’inkiler örtüşüyor.
Kısaca, Gaziantep’in son 10 yılının boşa harcandığı, yapılan pek bir şey olmadığı, en önemli sorunlar, imar ve trafik konularında duyarsız kalındığı, sürekli dış ülkelerde gezerek, katma değeri bulunmayan projelerle halkın gözünün boyandığıanlatıldı.
‘Rant’ konusu Erzin’in de gündemindeydi.
Artık kentin tamamına mal olmuş rant gerçeklerinin bazılarına değinerek, MHP’nin sorumluluk aldığı kurumlarda böyle şeylerin asla olmayacağını söyleyerek, dinleyenlerden takdir aldı.
Erzin, ‘100. Yıl Kültür Parkı’na yeni bir ad bulmuş: ‘Cafeler Parkı’! 27 tane cafe varmış!(Gazeteniz Sabah da konuyu daha önce gündeme taşımıştı.)
Çok beğendim. Önemli bir gerçeği vurgulamak için uygun bir isim!
Bu gerçeğin açılımı nedir biliyor musunuz? Halkı adam yerine koymamak! Eşe, dosta ulufe dağıtmaktan başka nasıl açıklanabilir böylesine pespaye bir tutum!
MHP Şehitkamil Belediye Başkan adayı Mustafa Akdoğan ile konuşma öncesi sohbet ederken bir özelliğini öğrendim. İnsanların elini sıkarken, eli kavrama, tutma ve sıkış şeklinden karşının hangi adaya oy kullanacağını anlarmış. Çok sempatik bir insan Akdoğan. Ben de “O halde, tekrar tokalaşalım, bakalım bilebilecek misin?” dedim.
Hemen tereddüt etmeden söyledi! Ama üzgünüm, benimkini bilemedi. Bunu kendisine de söyledim. Yüzüme bakış tarzından sanki bana inanmadı gibi geldi ama doğrusunu söyledim.
Vizyoner oy!..
Gaziantep Kulübü’nde konuşmaları dinlerken bir arkadaşımın söyledikleri hem hoşuma gitti, hem de çok önemsedim.
Gençler, Gezi Parkı eylemi ile tarih yazdılar.
Gençler, demokrasi için, adalet için, hukuk için yürüyorlar, başlarına gelmedik iş kalmıyor!
Gençler, ülke sorunlarına damgalarını vuruyorlar, ne kadar etkin olduklarını kanıtlıyorlar, dünyaya Türkiye’nin sesini duyuruyorlar.
Şehrimizi yönetecek belediye başkan adaylarını dinlerken aramızda çok az sayıda genç olduğunu farkettim. (Fatma Şahin’e soru soran Meltem Hanımı daha önce yazmıştım. O hariç tabii!)
Arkadaşım dedi ki, “İşte hangi aday bu gençleri farkederse, değerlerini kavrarsa, şansını mutlaka artıracaktır.”
Çok doğru! Bizim oylarımızdan onların oyu hem daha çok, hem de daha vizyoner.
Suriyeliler ve Vali Dalmaz
Geçen hafta sonu ‘Birleşmiş Kentlerin Yerel Yönetimleri-Kültür Komitesinin ‘Barış için Kültür, Kültür için Barış’ konulu toplantısında Prof. Nurhan Atasoy’u dinledik.
Atasoy’un söyleşisinden önce Koordinatör Vali VeyselDalmaz ile Dr. Asım Güzelbey konuştular.
Dalmaz’a göre, Gaziantepliler, kentlerinde konuk ettikleri Suriyeli mültecilerden çok memnunlar. Kısa zamanda onları bağırlarına bastılar, yardımcı oldular.
Gaziantep’teki 200 bin Suriyeli(Gerçek rakamın 500 bin olduğu iddia ediliyor)kent halkı ile uyum içerisinde yaşıyor.
Vali Dalmaz, bu verileri nereden aldı acaba?
Sokaktaki 10 adama soralım, eğer birisi bile kendisi gibi düşünüyorsa, özür dilemeye hemen hazırım.
Çünkü, gerçek bu değil!
Bir kentin nüfusuna kısa sürede yüzde 25 oranında yabancılar katılırsa ve o kent huzur içinde olursa, bu ancak bir mucize olarak açıklanabilir!
Gerçekte de böyle bir mucize yok!
Bu kadar insanın yaşamımıza ortak olması bizim fikrimiz değil! Kimse bize bu konuda bir şey sormadı.
Bal gibi emr-i vaki yapıldı!
Trafik de, imar da, eğitim de önceliğini kaybetti.
Birinci sorunumuz Suriyeliler oldu. Kentin bu konuda hiçbir suçu veya sorumluluğu yok! Sorunu kucağımızda bulduk.
Çözüm için de ufukta bir şey gözükmüyor!
Bu kadar tantana arasında bizim Suriyeliler meselesinde dikkatleri çekecek ortada kimse yok.
Ne zaman ki, istenmeyen olaylar olur, o zaman belki çözüm için öneriler konuşulmaya başlanır.
Dr. Asım Güzelbey’de konuşmasında çok hoşuma giden bir şey anlattı.
Çeçenistan’a gittiğinde bir belediye başkanı, “Kentler 4 sütun üzerine kurulur; kültür, eğitim, sağlık ve ticaret/sanayi” demiş. Sonra da eklemiş:
Aslında doğrusu ‘kültür’ün sütun değil, zemin olması ve diğer üç sütunun kültür zemini üzerine inşa edilmesidir, demiş.
Ne kadar doğru değil mi?
Şimdi, bu gerçek kent tanımlaması veya felsefesine göre, Gaziantep’in durumunu nasıl açıklamak gerekir acaba?
Suriye’de savaş bittikten sonra mülteciler döner mi?
Bir defa, o savaş bitmez! Gaziantep’e alışan mülteciler de dönmezler. Asimile de olmazlar!
Kısaca, Gaziantep’in başı dertte!..