Olur böyle şeyler!..
Ece Su isimli 5 yaşındaki minicik kız çocuğu geçen gün Sirkeci’deki arabalı vapur iskelesinde yaşanan olayda hayatını kaybetti.
Bayrampaşa Belediye Başkanı Atilla Aydıner, denize düşen arabada bulunup da kurtulan ancak hala hastanede yoğun bakımda yatan Şaziye Güleren’i ziyaret sonrası çıkışta gazetecilere, “Bunlar görünmez kazalar, oluyor böyle şeyler” diyor!
İşte insan hayatı bu kadar basit! Olur böyle şeyler!
Kaza, feribotun kapak kapanmadan iskeleden ayrılması sonucu meydana geliyor. Kaptan yüzde yüz hatalı. Ölen Ece’nin yüzde bir kabahati yok. Netice: Olur böyle şeyler! Nitekim oldu da, gözaltına alınan kaptan serbest bırakıldı, çünkü görünmez bir kazaydı, olurdu böyle şeyler!..
Empati yapın, aynı şey sizin başınıza gelseydi, “Olur böyle şeyler” denmesine ne derdiniz?
İş bu kadarla da kalmıyor, Ece’nin lösemi olduğu kulaklara fısıldanıyor! Yani, ‘zaten ölecekti’ denmek isteniyor.
Sağlıklı bir yavrunun kamuoyunda acısını güya azaltmak için böyle cibilliyetsiz bir yalan uydurulmasını hangi vicdan kabul edebilir?
Hadi bölündük, kamplaştık, zaten birbirimizden nefret ediyorduk, tamam… Ama 5 yaşındaki bir çocuğun üzerinden bu kadar yalanın, vicdansızlığın, “Olur böyle şeyler!” demenin ahlaksızlığını nasıl izah etmek lazım, acaba!..
Mitingler!..
AK Parti mitingine, Başbakan Erdoğan’ı dinlemeye kaç kişi geldi?
Devletin ajansı, Anadolu Ajansı (AA) ve Doğan Haber Ajansı’na (DHA) göre 60 bin kişi varmış, Demokrasi Meydanı’nda. Bir yetkiliden duyduğum resmi rakam ise 63 bin kişi.
Ama yerel gazeteler yarış halindeler, ihaleye girmiş gibi, kendi hesaplamalarıyla 100 bin, 120 bin, hatta 150 bin kişi diye yazanlar var.
Bu kadar önemli mi?
Bence hiç değil!
AK Parti teşkilatı; bütün siyasi partilerin en varlıklısı, en sağlıklısı, en disiplinlisi ve en çalışkanı. İsteseler, 200 bin kişiyi de toplarlardı. Ama, o meydanın alabileceği insan kapasitesi bu kadar.
Hem, meydanda çok insanın birikmesi, çok oy manasına mı gelir?
Hayır!
Bakın yıllar önce ne olmuş?
1950 Seçimleri öncesi İsmet Paşa meşhur taksim mitingini yapmaktadır. Meydan hıncahınç doludur. Tahminlere göre yüzbinden az olmayan bir insan topluluğu (Bugünün milyon kişisine tekabül eder!) büyük bir coşku ile "Milli Şef"i selamlamaktadırlar.
Zamanın İstanbul Valiliği ve Belediye Başkanlığı görevini aynı anda yürütmekte olan Ord. Prof. Dr Fahrettin Kerim Gökay, İsmet Paşa'nın yanına gelerek seçimin sonucunu tahmin edercesine "Paşam, işte İstanbul" der.
Seçimlerin sonucunda ne mi olur?
DP: %56.6 CHP: %26.1
Mitinglerin kalabalık olması, o mitingi düzenleyenler için büyük önem taşıyor. Mitingler, bir nevi güç gösterisi olarak görülüyor.
Ama 60 bin kişilik bir meydan için AK Parti’nin bir gayret göstermesine gerek yoktu ki! Zaten, İl Başkanı Uzer de, ilçe ve köylerden gelenlere ihtiyacımız yok, şehrin içindekiler yeter gibisinden bir laf etmişti. Nitekim öyle de oldu.
Asıl tartışılması gereken, Gaziantep’in neden büyük ve görkemli bir meydanı yok!
Güzelbey başkan seçildiğinde, şehirler meydanları ile anılır, bu kente meydanlar yapacağım, demişti.
Gaziantep’in hala tek bir meydanı var, onu da Celal Doğan yapmıştı!
Yani, Asım Bey 10 senede bir meydancık bile yapamadı dersek, acaba ne yanıt verir?
Ben değil, yanıtı Akif Ekici veriyor: Meydan yapmada rant yok ki!..
Hakikat
Yaşar Özen nostaljik haftalık bir gazete çıkarıyor. Adı: Hakikat.
Geçen yüzyılda (2001’de 21’inci yüzyıl başladı) ‘Hakikat’ vardı. Ama artık kalmadı!
‘Hakikat’ın yerini sahte, yalan, sanal, GDO kelimeleri doldurdu!
“Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait; Şimdi yeni şeyler söylemek lazım” (Mevlana Celaleddin Rumi)
Yaşan Özer, birisini anlatmış, tanımayanlara tanıtmaya çalışmış!
Güzel yazmış, keşke yazısını Yaşar Ağyüz’ün onun gerçek yüzünü tasvir eden o ünlü tarihe geçen deyişiyle bitirseydi.
Tasvir ettiği kişinin 3 arkadaşından bahsediyor. İkisini iyi tanıyorum. Birincisi keza beyefendi, gerçek ve asil bir Antep evladıdır.
İkincisi için kelime arıyorum ama bulamıyorum!
Üçüncüsünü az tanıyorum, ama bilim adamı niteliklerine haiz muhterem bir doktor olduğunu da biliyorum.
İsmini vermediği bir de ‘doktor ve hasta ilişkisi içinde olduğu ama gerçekte pek de öyle olmayan dördüncü bir kişi var. Merak ettim, ilk buluştuğumuzda bu gizimli kişinin kim olduğunu soracağım.