Eğitime 25 milyar Dolar!..
Dün açıklanan rakamlara göre her yıl özel okullara 52 milyar lira ödüyormuşuz. Yani, 25 milyar Dolar!
Bu kadar para harcayıp da, dünya kalite liginde sonlarda gezen, evrensel hiçbir başarısı bulnmayan, AB’ye tam üyeliğe Kabul edilmeyi bir tarafa bırakın itilip kalkılan bir ülke mutlaka incelenmelidir!
Sorunun hep eğitimde olduğunu konusunda ülke olarak mutabıkız, öyle değil mi?
Demek ki 25 milyar dolar yetmemiş, 125 milyar Dolar yatırsak acaba düzelir miyiz?
Bir de şöyle bir şey var: Acaba biz düzgünüz de, onlarda mı bir sakatlık var?
Asım Bey haklı çıktı!
Dünyadaki konut ve arsa fiyatlarının en çok arttığı, Dubai, Çin ve Estonya’dan sonra 4’üncü ülke Türkiye’nin olduğu açıklandı.
Gaziantep’in de Türkiye’de bu konuda zaten birinci olduğunu biliniyordu.
Şimdi, bu hipotezden gidersek, Gaziantep’in dünya rekoruna sahip olduğu ortaya çıkıyor.
Durum böyle olunca da sakıt belediye başkanımız Asım Bey’in günahına girmiş oluyoruz! Hani o sık sık, Gaziantep dünyadaki en hızlı gelişen 10 şehirden biri derdi biz de dalga geçerçik ya, meğerse adam haklıymış!
Konukoğlu’nun patentli sloganına da uygun bir durum ortaya çıktı:
Dünyada Türkiye, Tükiye’de Gaziantep…
Moody’s bankalarımızın
notunu düşürüyor
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türk bankalarının notunu artırınca, ulusal gazetelerin birinci sayflarında kocaman haber olur.
Bankalar küçücük bir ödül alınca yine birinci sayfada haber olur, bir de tam sayfa reklam verilir.
Peki, tersi olunca ne olur? Mesela Moody’s bankaların kredi notunu düşürürse!..
İşte o zaman reklam veren bankaları üzmemek için haber iç sayfalarda kimsenin kolay göremeyeceği yerlere konur, böylece sözümona haber atlanmayarak dürüst gazetecilik yapılıyor initibaı verilir!
Moody’s, 11 bankanın, Akbank, Asya Katılım Bankası, Denizbank, Şekerbank, Ziraat Bankası, Türk Ekonomi Bankası, Garanti Bankası, Halk Bankası, İş Bankası, Vakıflar Bankası ve Yapı Kredi Bankası’nın notunu yeniden değerlendirerek düşürme kararı almış.
Moody’s işadamlarını ilgilendiren şu bilgiyi de ekleyivermiş:
“Türk bankalarının varlık kalitelerinin ve karlılıklarının zayıflaması ve likitidenin daralmasını bekliyoruz.”
Ya kaçak çay deseydi!..
Ünlü tenisçi Sharapova, Fransa’daki Roland Garros Grand Slam turnuvasında finale kaldı.
Yarı final maçı sonrası gazeteciler Sharapova’ya, ünlü tenisçi Grand Slam şampiyonu Andy Murray’in annesinin, “Sharapova poşet çay gibidir. Sıcak suya koyun ve ne kadar sert olduğunu görün” tweet’i hakkında ne düşündüğünü sordu.
Judy Murray’i tanımadığını söyleyen Sharapova, çayı çok sevdiğini ancak tweet’ten hiçbir şey anlamadığını söyledi. Ancak açıklama yapıldıktan sonra Murray’ın annesini alkışlayan Rus raket, “Çok yaratıcı kadınmış. Ama bana bunu başka yolla anlatabilirdi. O İngilizvari bir anlatım seçmiş” dedi.
Ajansın haberi bu kadar! Judy Murray’in esprisi yazılmayınca bir mana ifade etmiyor.
Çay, bizim için ne kadar önemliyse, İngilizler için de aynı şekilde, belki de daha fazla önemli bir içecek, hatta bir yaşam ritüeli…
Sharapova, genç İspanyol rakibi Garbine Muguruza’ya ilk seti verdikten sonra iki seti kazanarak tur atılyor. (1-6, 7-5, 6-1)
Yani, çay nasıl sıcak suda demlenmesi vakit alır güzelleşirse, tadı çıkarsa, Sharapova’da maçın ilerleyen dakikalarında açılıyor, kendini gösteriyor ve tad veriyor!
Espriyi anlamayan Sharapova için İngiliz The Guardian Gazetesi, Ruslar bu espri işinde biraz… yorumu yaptı…