Bir mitomanın hezeyanı…
Sakıt belediye başkanı yerel bir gazeteye yazdığı mektupta hezeyan etmiş!
Bir mitomanla uğraşmak çok zor iştir. Ne söylerseniz söyleyin, ne yazarsanız yazın, yalandan başka verebileceği bir yanıt yoktur! Sürdürmenin de artık bir anlamı kalmadı. ‘Zararın neresinden dönersen kardır’ atasözünü hatırlayıp, olan biteni araştırmacılara bırakıp önümüze, geleceğe bakmak galiba en akıllısı!
Ancak, iki yeni husus var ki, bilen birisinin cevap vermesi vicdanen zorunludur.
Birincisi,twitter hesabından Helsinki’den eski tramvayların resmini göndererek, bakın burada da 50 yıllık tramvaylar kullanılıyor, aldatmacasını yutmadığımızı açıklamalıyım.
Kar kürü yapmak için sık sık gittiği Helsinki’den böyle bir aldatmacaya başvurmak, ‘baltayı taşa vurmak’tan başka bir şey değildir. Çünkü, dünyanın en gelişmiş toplu taşıma sistemine sahip şanslı şehirlerden birisi Helsinki’dir. Kullandıkları ‘Akıllı sistem’i Avrupa’ya tanıtabilmek için bu sene 10. Avrupa Akıllı Ulaşım Sistemleri Kongresi, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Akıllı Ulaşım Sistemleri ve Servisleri (ERTICO) öncülüğünde 16-19 Haziran 2014 tarihlerinde Finlandiya-Helsinki’de düzenleniyor. (Gitmek için hala zamanı var!)
Böyle bir sitemde 50 yıllık hurda tramvaylar kullanılabilir mi? Ayıp denen bir şey var, değil mi?
Helsinki’nin nüfusu 616 bin 49’dur. Ancak, Başkent Bölgesi denen alana birkaç küçük şehrin dahil olması ile nüfusu 1.4 milyon olarak da kabul edilebilir. Yani, Gaziantep kadar nüfus yoğunluğuna sahip bir şehir, Helsinki.
Ulaşım; tramvay, otobüs, tren ve vapurla yapılıyor.
Köşemde Helsinki tramvaylarının resimlerine yer veriyorum. Merak edenlerin Google’a ‘Helsinki tram’ (Tramvayın İngilizcesi) veya ‘Helsinki transportation system’ (Helsinki ulaşım sistemi) yazarlarsa her şeyi tabak gibi görebilirler…
İkinci husus, sakıt belediye başkanının Settar Çanlıoğlu’na imalı gönderimlerine dair düşüncemi paylaşacağım.
Yerel bir gazete, daha önce de yazmıştım, Fransa’dan alınan tramvaylarda 2.5 milyon Euro’luk bir yolsuzluk iddiasını efendice eski belediye başkanından sormuştu. Bunda ne var? Çıkarsın ortaya, basın toplantısı yapar, iddiaları yanıtlarsın. Yok eğer Helsinki’den kar küründen gelemiyorsan, imzanla yazılı bir açıklama yapar, seni o göreve seçen kamuoyunu bilgilendirirsin. Ama bunu yapmaya cesareti olmadığı için suçu Çanlıoğlu’naatıyor.
“Bu iddiaya benden önce Settar Çanlıoğlu’nun cevap vermesi lazım. Çünkü teknik eleman olarak benimle beraber gittiği Rouan’de bütün görüşmeleri kendisi yürüttü” dedikten sonra bir ayrıntıya da girerek, Çanlıoğlu’nu evrak yoketmekle suçluyor:
“Rouan’den alınacak tramvayların elektrik sarfiyatının çok olduğu gibi bir iddia ortayaatıldı. Bunun doğru olmadığı da Yıldız Teknik Üniversitesi’nden gelen rapordan anlaşıldı. O rapor (eğer yoketmedi ise) Çanlıoğlu’nda duruyor.”
Sonra da hızını alamıyor ve Settar Çanlıoğlu’nun bir fırıldak olduğunu ve bunedenle görevden aldığını,anlayan anlamıştır notuylaşu veciz ifade ile noktalıyor:
“Güçlüden yana olanlar, dönek ve korkak olurlar. Güç merkezi değişince döner fırıldak olurlar.”
Belediyeye önce Çanlıoğlu’nun eşi girdi. Eski belediye başkanı Esat Kaya Turgay’ın zamanında. O zaman Settar Çanlıoğlu TEK’te çalışıyordu. Celal Doğan zamanında da Settar Çanlıoğlu belediyeye geçti. Demek ki, 25 yıldan beri belediyecilik yapıyor. Bunun 10 senesi de Dr. Asım Güzelbey’le geçti.
Çanlıoğlu öyle sempatikbir insan değil. Ama tam bir görev adamı. İş yapan bir adam. Tecrübeli bir belediyeci.
Önemli olan asıl husus ise, Çanlıoğlu için belki çok şey söylenebilir, ama akçalı işler onun hiç umurunda olmadı. Ona sürülecek leke tutmaz, 25 yıldır orada, herkes kimin ne olduğunu biliyor.
Ha şu olabilir, oğlu yaşındaki boncuk gözlü bitirim ile patronun bazı tasarruflarına sessiz kalmayabilirdi. Keşke de kalmasaydı! İşte tecrübe denen şey budur. Gün gelir, fırıldağın daniskası seni fırıldaklıkla suçlar! Dünyanın kuralı budur. Kulağına küpe olsun!
Sakıt belediye başkanının yerel gazeteciye yazdığı mektuptaki şu cümleyi çok beğendim, sizinle paylaşmadan edemiyorum…
“Yalanın su gibi söylendiği, iftira ve gıybetin peynir ekmek gibi olduğu bir dönemde sadece gerçeklerin bilinmesini istedim…”
Bu cümle dünyanın sonu gibi bir şey…
Bir de, “10 yıl boyunca uçakta hiç business class uçmadım” diyor.
Senin gırıkcılık/kırıkçılık yapmadığını herkes biliyor, müsterih ol!