Sevgi ve kin üzerine…
Bir profesör, sosyoloji sınıfındaki öğrencilerini Baltimore (ABD) şehrinin kenar
mahallesine göndermiş ve o bölgede yaşayan 200 erkek çocuğun durumlarını araştırmalarını ve her bir çocuğun geleceği hakkında bir
değerlendirme yapmalarını istemişti.
Araştırma yapan öğrencilerin hemen hepsi bu çocukların gelecekte hiçbir
şanslarının olmadığını dile getirmişlerdi.
Tam 25 yıl sonra bir başka sosyoloji profesörü, araştırmaları
esnasında bu çalışmayı buldu ve öğrencilerinden bu projeyi sürdürmelerini, aynı çocuklara ne olduğunu araştırmalarını istedi.
Öğrenciler o bölgeden taşınan ya da ölen 20 çocuk dışındaki 180
çocuktan 176’ sının olağanüstü bir başarı gösterip avukat, doktor, iş adamı olduklarını ortaya çıkardılar.
Profesör çok etkilenmişti. Bu konuyu izlemeye karar verdi. Birer yetişkin
olan o çocukların hepsi o bölgede yaşadıkları için, her biriyle buluşma
şansı oldu.
“O koşullarda nasıl bu kadar başarılı oldunuz?” sorusuna verdikleri cevap
hep aynıydı.
“Mahalle okulunda bir öğretmeniz vardı. Onun sayesinde.”
Profesör, bu öğretmeni çok merak etmişti. Hâlâ hayatta olduğunu öğrendiği yaşlı öğretmenin izini bulması çok zor olmadı. Kendisini
ziyaret etmek için evine kadar gitti. Karşısında yılların yüzüne eklediği
kırışıklıklara rağmen hâlâ dinç duran bir kadın buldu. Merakla
yaşlı kadına bu çocukları kenar mahalleden kurtarıp, başarılı birer insan
ve yetişkin olarak hayata nasıl kazandırdığını bunun sihirli bir formülü
olup olmadığını sordu.
Yaşlı öğretmenin gözleri parladı ve dudaklarının kenarında bir gülümseme
belirdi.
“Çok basit” dedi. “Ben o çocukları sevdim…”
Gaziantep’in eğitimsizliğinden yakınan ulemanın çoğunun fetvası aynı değil mi: “Bu gençlerden bir b.. olmaz!”
Amerika’da olmuş, biz de niye olmasın!
Ama bizim birbirimize sevgimiz var mı? Gerçekçi olalım, “Hayır, yok!”
Şu sıralar sosyal medyada ‘o söz’ çok popüler:
“Kininizi unutmayın!”
Tehlikeli bir örnek…
Cemaatın devrim teşebbüsünden önce itibarlı bir banka olan Bank Asya’nın şansı bir anda döndü!
BDDK altyapıyı hazırladı, basın da parçaladı!
Geriye can çeken, yoğun bakımdaki bir bankacık kaldı!..
Paralelciler için bu şu anlama geliyor; bu ülkede batırılamayacak banka da yok, şirkette yok!
Dün bütün yandaş basında şu haber yer aldı.
“Paralel battı! Bank Asya'nın 'batık kredi'leri’ bir yılda 10 kat artarak 750 milyon lirayı buldu
Son aylarda yaşadığı mali ve idari dalgalanmalar kamuoyuna yansıyan Bank Asya’nın batık kredilerle başı dertte. Derin örgüte yakınlığıyla bilinen bankanın çoğunlukla bu yapıya mensup işadamlarına kredi verdiği ve bunların büyük bölümünün battığı iddiaları mercek altına alındı.
Bank Asya’nın batık kredilerinin yıllara göre miktarı, Paralel Yapı'nın siyasi hesaplarının ve gündemin seyrine göre ilginç değişimler izliyor. 2011'de 328 milyon 905 bin lira olan takipteki batık kredi miktarı, 2012’de ciddi oranda azaltılıp 77 milyon 137 bin liraya düşüyor. Ancak dikkat çeken sıçrama 2013’ten itibaren yaşanıyor. 2013’te bir önceki yılın neredeyse 10 katına çıkıp 751 milyon 182 bin liraya ulaşan batık kredi, 31 Mart 2014 itibariyle 667 milyon 86 bin lira olarak gerçekleşti.
BDDK uzmanlarının Bank Asya’da yaptığı incelemelerde, iki gün içinde 192 bin kişinin hesap açtırdığı, bunların çoğunun başka bankalardan çektiği kredileri bu bankaya mevduat olarak yatırdığı ortaya çıkarılmıştı.”
“Burası bizim evden daha güzel!”
Size ne ifade ediyor?
Galatasaray, Avrupa’yı sallarken genç yaşına rağmen Galatasaray’ın as oyuncusu olmuş.
İtalya’nın dünya çapındaki takımında, Inter Milan’da yıllarca top koşturmuş. Daha sonra Ada’ya uzanmış, futbolun beşiğinde Newcastle’da oynamış.
Milli Takım kaptanlığını yapmış.
Şimdi de Fenerbahçe’nin terminatörü! Her maçta her pozisyonda hakeme itiraz eden, sürekli olay çıkaran, sevmediği rakiplerine, elini boğazına götürüp ‘boğazlarmış’ gibi yapıp, korku ve dehşet salan bu futbolcu geçtiğimiz günlerde ırkçılık yaptığı için hapis cezasına çarptırıldı.
Rakibine ‘negro/zenci’ dediği için bu utanılacak cezayı aldı.
Bu kadar ünlü ve zengin bir futbolcunun rakibine karşı bu aşağılık bir kelimeyi kullanmasının affedilemez olduğunu düşünürken bir Amerikan gazetesinde gördüğüm köşe yazısı beni şoke etti!
Yazar, köşesinden Başkan Obama’ya ‘neger/zenci’ diyerek, Amerikan yasalarına göre ağır bir suç işliyor.
Hem de ‘zenci’ için kullanılan, İspanyolca kökenli pespaye bir kelime olan ‘neger’ı kullanarak!
Irkçılığın bir insanlık suçu olduğunu bilmemiz gerekir.
Sosyal medya üzerinden organize olarak Suriyeliler’in oturduğu evleri basarak, kucağımızda bulduğumuz sorunu çözmek mümkün de değildir, insanca da değildir.
Bütün dünyanın gözü bu konuda üzerimizde. Sabah, Moskova Radyosu’nda yapılan eleştirileri manşetinden duyurarak, kent yöneticilerinin dikkatini çekmek istemişti. Dün de Ekspres gazetesi benzer uyarıyı yapıyordu. Şiddet tırmanırsa, sorunu çözmek zorlaşır!
Artık şunu kabul etmemiz gerekiyor, misafirlerimizi gidici değil, kalıcı…
“Burası bizim evden daha güzel” diyerek bize bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar. Ben anlıyorum da, acaba herkes de anlıyor mu?