Fatih Terim’in ismi Başakşehir Stadına neden verildi?
Meğerse, futbolcular politikacı; politikacılar da futbolcuymuş!.. Başakşehir Fatih Terim Stadı’nın açılış töreni için organize edilen gösteri maçını zevkle izledim. Çok ilginçti. Futbolun bağrından gelen teknik direktör Abdullah Avcı maçtan önce ısınma hareketleri sırasında Rıdvan Dilmen'in attığı pasa koşarken arka adelesinden sakatlandı! Ünlü futbolcu Rıdvan Dilmen’in de sol ayak tarak kemiği kırıldı! Buna mukabil 110 kiloluk TFF Başkanı Yıldırım Demirören sahada basmadık yer bırakmazken, Başbakan Erdoğan da birisi bayağı usta golühat trick yaptı. Böylece politikacılar, yeşil sahada ahkam kesenlere iyi bir ders vermiş oldu. Fatih Terim’in oyuna almak istediği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın, “Hocam beni oyuna alma formda değilim” demesi herkesin hoşuna gitti. NBA Basketbolcusu Hidayet Türkoğlu da 48 numara ayakkabı bulunamayınca 46 numara ile acı içinde kıvrana kıvrana durumu idare etti! Maçtan sonra Başbakan Erdoğan için en güzel yorumu Rıdvan Dilmen yaptı: “Taktiği belliydi! Siz bana getirin ben atarım!” Nitekim de öyle oldu. Bu taktik ne çok şey anlatıyor, değil mi? Mustafa Denizli’nin de yorumu cuk diye oturdu: “Top kontrolü, vuruşları, pasları ustacaydı. Bence gizli gizli antrenman yapmış!” Dehşet değil mi? Meğerse yeşil sahadakiler politikacıymış da haberimiz yokmuş! Tabii, bazı politikacıların da futbolculuktan kalma, isabetli vuruş yeteneği ile ayaklarına hakimiyeti çok dikkat çekti… Şimdi, buraya kadar magazindi, bundan sonrası ideolojik… Fatih Terim’in adının Başakşehir Stadına verilmesi bence çok önemli. Başbakan Erdoğan durupdurduğu yerde mi Fatih Terim’in adını bu önemli stada verdi? Buyurun okuyun, kararı siz verin, bu iş tesadüfen mi oldu, yoksa bilinçli mi? Erdoğan, ne demek istedi? Erdoğan’ın yaşam felsefesi ile Terim’in ki çakışıyor mu? Psikiyatrist Dr. Alper Hasanoğlu’nun geçen sene Radikal’da yazdığı, “Fatih Terim: Halk çocuğunun elitizmle sınavı…” başlıklı yazıdan bazı alıntılar yaptım. …Ama kesin bir gerçek var ki, o da ciddi bir narsist olduğu. … Türkiye’nin tek elitist takımı Galatasaray ve Terim’in kimyalarının uyuşması olanaksızdı. Zaten Fatih Terim’i en çok seven yöneticinin Abdurrahman Albayrak olması bir tesadüf olabilir mi? İşte bu nedenle her fırsatta dışladılar onu, içlerine almadılar, ‘eleman’ olarak gördüler, en küçük hatasını kolladılar. … Evet, futbolumuz şerefli mağlubiyetler çağını geride bıraktı. Bunda, imparator Fatih Terim’in önemli katkısı var. Ama bence onun katkısı futbolcularına rakiplerini yenebilecek beceri ve taktik bilgisi kazandırmak değildi. O, bu topraklarda yaşayan ve yetersizlik duygusu altında ezilen çoğu insanımız gibi, ‘Bir Türk dünyaya bedel!’ masalına inanmaya hazır eğitimsiz futbolcusunu doldurarak yaptı bunu. Psikolojik terimlerle konuşursak, yetersizlik şemasının dayanılmaz sıkıntısını aşabilmemiz için topluca narsistik bir büyüklenme içine girmemizi sağladı. Ve medya bunu, Fatih Terim’in futbolcusuna özgüven aşılaması olarak yorumlamayı seçti. … Narsizm Fatih Terim’i çok sevimsiz yerlere taşıdı. Kendisini eleştiren Saffet Susiç’e “Benim ülkemde, hele bir Yugoslav bana böyle laflar edemez” diyecek kadar ırkçılığın sınırlarında da gezindi, UEFA kupasını, geçmişi işkence iddialarıyla karanlık bir eski Emniyet Müdürü ve İçişleri Bakanı olan Mehmet Ağar’ın kızına armağan edecek kadar milliyetçi de oldu. “Ben narsist değilim. Kendime çok aşırı güvendiğim için belki” diyecek kadar da ‘ben’ âşığıydı.
Bağırarak ve korkutarak yönetilmeyi sevenler ülkesinde, kendisini eleştirenlere yukarıdan bakarak, azarlayarak, aba altından sopa göstererek, karşısındakini küçümseyerek narsistik yaralanmalarıyla başa çıkmaya çalışan kırılgan bir Adana delikanlısı oysa o. Kırılgan, çünkü gerçekten haksızlığa uğradığını düşünüyor her eleştiride… … Ulaşamayacağı bir güce tabi olup onunla özdeşleşerek hayatını anlamlı kılmaya çalışan ülkemizin beyaz yakalısı, “Ders almam, veririm!” diyen Fatih Terim’e öylesine hayrandı ki, SwissOtel’de düzenlenen bir liderlik konferansında yüzlerce dolar vererek onun “hiçbir başarı tesadüfi olamaz” vb veciz sözlerini dinleyerek kendi kariyer planını yapmaya çalışıyordu. Oysa tam da o sırada Milan, Terim’in işine son veriyordu… … Kendisi gibi olmayana kapalı, büyüklenmeci bir dünya olan Galatasaray’la aynı dili konuşmayan Terim’in delikanlılık olarak sunduğu kabadayılığı hep irrite etti Galatasaray elitini…
Habertürk’te Arda Şahin de geçen sene şunları yazmıştı. …Büyük sorumlulukları omuzlamaktan ve bunun karşılığında ya da bu yolda besbelli enerjisini idareli kullanmak için insanlarla ilişkilerinde katı olmaktan kaçınmadı. Kuralları kendisinin koyması ve tek adamlık eğilimi de, zamandan ve enerjiden tasarrufun bir başka yoluydu belki. "Bugün yardım alan yarın emir alır. Baştan kaideleri koymakta fayda var" diyordu. … 1999'da Kürşad Oğuz'un kaleme aldığı portresinde "Bir Türk'ün olabileceği kadar Batılı, Batı'nın kabul edeceği kadar Türk" yazıyordu. "Biz, onlarla ne demokrasi alanında, ne insan haklarında, ne de refah seviyesinde eşitiz…”… Başbakan Erdoğan, o stada neden Fatih Terim’in adını verdi, herhalde anlaşıldı diye düşünüyorum…
Böylece bu gösteri maçı şunu göstermiş oldu…