Büyük Suriye Savaşı
Önceki günSabah’ın birinci sayfasındaki şafakta çekilmiş Karkamış antik kentinin muhteşem resmini görünce aklıma tarihin derinliklerinde kalan ‘Büyük Suriye Savaşı’ geldi.
Ama önce bu bölgedeki askerlik anlayışını izah etmek için Irak ordusundan bahsetmeliyim.
ABD, Obama’nın seçim sözünü yerine getirebilmesi için, askerlerini Irak’tan çekmeye karar verir. Ancak, bunun Irak’ta yaratacağı boşluğun ülkede karışıklıklara sebep olacağını bildiği için stratejik planlar yapar.
Yapılacak en önemli şey, Irak’a bir ordu kurmak, eğitmek ve silahlandırmak.
8 sene sürecek proje asker devşirmesi ile başlar.
ABD en iyi eğitmenlerini Irak’ta görevlendirir. 8 sene az bir zaman değil, Irak’ın ordusu sil başkan yaratılır ve mükemmel eğitilir. (ABD’de kendi askerlerine benzer eğitim 2-2.5 senede veriliyormuş!)
Eh, böylesine mükemmel eğitilmiş bir orduya da en yeni, en teknolojik silahlar yakışır, değil mi?
Yakışan da yapılmış. Irak ordusu, çoğu devletin almaya parası yetmediği mükemmel silahlarla donatılmış.
Bütün bu işlerin ABD’ye faturası ne mi olmuş diye aklınıza bir soru geliyorsa, hemen onu da yanıtlayayım: 1.2 trilyon Dolar!
Gelelim neticeye…
Asrımızın mükemmel eğitilmiş, mükemmel silahlarla mücehhez ordusu ilk sınavını Musul’da verdi.
IŞİD, Musul’u ele geçirince başta ABD, bütün dünya şaşkınlık içinde kaldı. Böyle bir şey nasıl olabilir diye!
Bilmece birkaç gün sonra çözüldü.
IŞİD, Musul’a 4 bin militanı ile saldırmış. O sırada Musul’da tam 50 bin Irak askeri bulunuyormuş. Hepsi kaçmışlar! Silahları, hiç kullanılmamış gıcır gıcır araçları, mühimmatı, aklınıza ne gelirse bırakıp kaçmışlar.
Hani şimdi söyleniyor ya, IŞİD’in elinde çok güçlü ağır silahlar var diye. İşte onlar bu silahlar!
IŞİD, yalnız bunları değil, bütün bankaları da soyuyor, 400 milyon Dolar nakit elde ediyor.
Şimdi, Büyük Suriye Savaşı’nı anlatabilirim.
Hitit Kralı I. Şuppiluliuma(yaklaşık MÖ 1344-MÖ 1322) dağları aşıp Karkamış’tan Suriye giriyor. Lazkiye’deki krallığı darmadağın ediyor, Şam’a varıncaya kadar da her yeri zaptediyor. Bu kadar işi de 1-1.5 seneye sığdırıyor.
Hitit tarihi uzmanı Doç. Dr. Hasan Peker’e sormuştum, “Adam bir taraftan girip diğer taraftan çıkıyor, biraz garip değil mi, 1-1.5 sene içinde…” diye!
Hoca gülmüştü, normalde böyle bir seferin 10-15 sene sürmesi gerekirmiş. Ama, I. Şuppiluliuma, hiç direnç görmediği için elini çabuk tutmuş!
Anladığınız gibi, Ortadoğu’da askerlik böyle!
İsrail’in karşısında hiçbir direnç, varlık gösteremeden tüyen Mısır ordusunu da anlatmama gerek var mı?
Adamlar ülkelerini savunmuyorlar ki, IŞİD de nereye gitse orayı ele geçiriyor.
ABD uçakları olmasaydı, Erbil de sizlere ömür olacaktı.
Bir şeyler anlatmaya çalışıyorum, ama bilmem anlatabiliyor muyum!..
Garip şeyler oluyor
Köşk’teki ‘köstebek’ skandalı büyüme trendi gösteriyor.
Önceki gün bir gazetede Köşk’te köstebek var haberine yer verilirken, köstebeğin adı M.K. olarak verilmişti.
Dün, Köşk’ün internet müdürü, aynı zamanda AA yönetim kurulu üyesi olan Mücahit Küçükyılmaz, ismi deşifre edilmemesine rağmen “Köstebek ben değilim. Şahsımı işaret ederek öne sürülen tüm hususlar baştan aşağı mesnetsiz, yalan ve kurguya dayalı bir karalama kampanyasından ibarettir” şeklinde yazılı açıklama yaptı.
Açıklamaya AA bültenlerinde yer verirken, Küçükyılmaz, aynı açıklamanın Köşk’ün resmî internet sitesine de konulmasını istedi. Ancak bu talep, Köşk tarafından uygun bulunmadı.
Gazete haberi şöyle:
Öte yandan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ve ailesinin himayelerine aldığı M.K. isimli köstebeğin, Ak Trollere bilgi sızdırmakla kalmadığı, bu bilgilerin bir kısmını da yine kendisi tarafından kontrol edilen bazı sahte hesaplar üzerinden yayına verdiği tespit edildi. Bu tespitlerin tamamı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatı üzerine yapılan gizli araştırma sonucunda yapıldı.Konuyla ilgili bir “teknik rapor” hazırlanarak Gül’e sunuldu.
Gül’ün masasında bulunan raporda, Cumhurbaşkanlığı ile Ak Troller arasındaki “bilgi sızdırma ağının” tüm ayrıntıları ile anlatıldığı öğrenildi.Bu arada, Köşk’teki köstebek ile Ak Troller arasındaki bilgi alışverişi belgelenerek dosyaya kondu. Cumhurbaşkanı Gül, dosyada yer alan tüm bilgi ve belgelere rağmen, “dosyada ismi geçen kişilerle” ilgili suç duyurusunda bulunulmasına izin vermedi. Köşk’teki köstebeğin, yakın çevresine, devir teslim sonrasını işaret ederek, “28 Ağustos’tan sonra bunların hesabını soracağım” dediği konuşuluyor
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün, geçtiğimiz hafta Köşk’te verilen resepsiyonda bazı yandaş gazetecilerin elini sıkmaması ile başlayan süreç “Ak Trolleri” vurdu. Cumhurbaşkanı ve ailesine ağır hakaretler eden, bürokratları vatan haini olarak nitelendiren, muhalif gazeteciler için “gözaltı listesi” hazırlayan birçok sahte twitter hesabının, Başbakanlık’taki, Köşk’teki ve AKP yönetimindeki “prens olarak” nitelendirilen danışmanlara ait olduğu belirlendi.
İsim zikredilmese de ipin ucu Yalçın Akdoğan’a varıyor!
Dışarıdan dinlemelere tepki gösterilirken, içeriden dinlemelerin büyük huzursuzluğa, kıngınlıklara sebep olacağını kestirmek için kahin olmaya gerek yok.
Bir de böyle bakar mısınız?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Arkadaşlar ben daha önce Refah Partisi’nden milletvekili olmuştum, sonra da AK Parti’yi kurduk ve tekrar milletvekili oldum. Bakanlık yaptım, başbakan oldum ve son olarak da Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüce makamına layık görüldüm, 7 sene cumhurbaşkanlığı yaptım.Böyle bir şey başka hiç kimseye nasip olmadı.Ben artık zamanımı güzel ülkemin güzel insanlarına tecrübelerimi aktararak, devletimin emrinde Türkiye’nin menfaatlarını bütün dünyada savunmak için harcıyacağım” deseydi, diyebilseydi bunlar olur muydu?Bırakın saygısızlığı, el üzerinde tutulmaz mıydı?
Ama, mümkünse ara seçimde Bayburt’tan aday olup Meclis’e gireyim, olmazsa 2015 seçimlerinde milletvekilliğinden başlayarak ikinci tur yapayım, diye düşünürseniz… Sonucuna da katlanırsınız!..
IŞİD'e Türkiye'de ne kadar sempati var?
Bu soruyu sorarak anket yapan MetroPoll Araştırma Şirketi, ilginç sonuçlara ulaştı.
Ankete göre, IŞİD'e "terör örgütü" diyenlerin oranı yüzde 70,7 olurken, "hayır" diyenlerin oranı yüzde 11,3, fikri olmayanların oranı ise yüzde 18 oldu.
Ben, fikri olmayanları da “hayır” diyenlere katıyorum ve IŞİD terör örgütü değildir diyenleri yüzde 29,3 olarak kabul ediyorum.
Dünyayı dehşete boğan, ABD’yi bile korkutan, “Bunlar şimdiye kadar gördüklerimizin en korkuncu, El Kaide’den bile daha beter” dedirten, insanların kafasını kesip 5 yaşındaki çocuğun eline veren, toplu halde diri diri toprağa gömen bir güruha, Türkiye’nin yüzde 29,3’ü, bunlar terrorist falan değildir, diyor.
Sözün bittiği yer burası olsa gerek!