TÜSİAD yönetim kurulu üyesi Kadooğlu
Capital dergisinin Ekim sayısında, yakın plan çekim, kirli sakallı resminin altında, “Kamuoyu onu TÜSİAD’ın yönetimine giren Kürt işadamı olarak haberleriyle tanıdı” yazan 5 sayfalık röportajı köşeme taşıyıp taşımamayı düşünürken, babası Cemal Kadooğlu’nun yanına aldığı bazı işadamları ile Kobani olayları nedeniyle basın toplantısı yapıp, halkı sağduyuya davet eden sözlerini okuyunca yazmam gerektiğini hissettim.
Tarkan Kadooğlu, Cizre’de doğmuş, Gaziantep’e yerleşmiş ama TÜSİAD’a Diyarbakır’ın temsilcisi olarak girmiş. İşadamlarının Türkiye’deki en önemli organizasyonu olan TÜSİAD, bünyesine yüksek eğitimi ve lisanı olmayanları almıyor ama Kadooğlu’nu, temsil ettiği zannedilen veya kabul edilen misyonu nedeniyle üyeliğe kabul edip, yönetim kurulu asil üyeliğine kadar taşımış.
Okuduklarımdan etkilendim; aklıma ilk, köprülerin altından çok sular aktı, deyimi geldi.
İstasyon caddesi üzerindeki dağıtım şirketimin bulunduğu yerin tam karşısında ‘Turizm Parkı’ vardı. Salaş bir yerdi, otopark olarak kullanılıyordu. Derken bir gün kazma kürek eşmeye başladılar. Merak edip araştırınca ünlü Beğendik mağazasının inşaatının yapıldığını öğrendik. Cemal Kadooğlu yapıyordu.
Zeminden aşırı su çıktığı için inşaat çok metaneli ve pahalıya mal oldu. Şehrin tam göbeğindeki Beğendik mağazası, şehrin mimarisine aykırı çirkin bir yapıt olduğu için beğenilmedi.
Ancak Gaziantep’te yapılan ilk AVM tarzı bir merkez olduğu için ilgi çekti, köylerden otobüslerle insanlar akın akın görmeye geldi. Sonuçta para kazanamadıkları için kirasını ödeyemeyen Beğendik Antep’ten gitti. Sonra gelenler de iş yapamadı ve koca bina şehri çirkinleştirdiği ile kaldı!
Kadooğlu şanssız başladı, ama sonra şirketlerin başına geçen oğlu 22 yaşındaki Tarkan Kadooğlu fevkalade işler yapıp holdinge milyar dolar ciro yaptırdığı görülüyor.
Tarkan Kadooğlu’nun yönetim kurulu başkanlığındaki şirketler grubu akaryakıt, enerji, gayrimenkul ve gıda alanlarında faaliyet gösteriyor.
Şirketlerin amiral gemisi Kadoil, sıfırdan başladığı sektörde 6 yıl içinde 650 milyon Dolar ciroyu yakalayarak 10’uncu sıraya yerleşiyor. Bu yıl sonuna kadar veya en geç gelecek yılın hemen başında sektördeki 1-2 şirketi bünyelerine katarak 2015’te 8’inci sıraya tırmanacaklar. Bunun için de 70 milyon Dolar yatırım parası hazırmış.
Capital’in muhabiri Ayçe Tarcan Aksakal’ın “Nasıl oldu da bu kadar hızlı büyüyebildiniz?” sorusuna Kadooğlu’nun verdiği yanıt çok yaratıcı geldi bana.
“Bayilerle kazan kazan (win win) prensibi içerisinde bir strateji geliştirdik. Bu stratejimizin sonucunda, 6 yılda Türkiye’deki 80 akaryakıt dağıtım firması içinde ilk 10’a girmeyi başardık. Baktığınızda pazarda yeni kurulup ilk 10’a girmek Kadooğlu’na nasip oldu” diyor.
Akaryakıt dağıtım işinde sektörün büyümesi yüzde 3 seviyesindeymiş. Ancak, Kadooğlu yüzde 15 büyümüş, daha da büyüyerek pazar paylarını artırmayı hedefliyorlarmış.
Kadooğlu, akaryakıt dağıtımında iki ayrı marka, Kadoil ve KadoilOil, gıda da ise Bizce, Mayra, Azime ve Binto markalarını kullanıyormuş.
“Gıdadaki markalarınız pek bilinmiyor. Bunun nedeni nedir?” sorusunu ise şöyle yanıtlıyor:
“Gıdada Türkiye’de sıfırdan bir marka yaratıp büyütmek çok problemli. Bizim de gıda da en başından beri stratejimiz ihracat ağırlıklı büyümek oldu. Gıdada 2006 yılında kurduğumuz ‘Bizce’ şirketimiz, bugün Türkiye’nin en büyük bitkisel yağ ihracatçısı. Ağırlıklı olarak Irak’a ihracat yapıyoruz.”
Gerçi Irak’tan çeşitli nedenlerle basına intikal eden resimlerden ‘Bizce’ markasını biliyordum. Ama Türkiye’nin Irak’a yağ ihracatının lideri olduğunu yeni öğrendim. ‘Bizce’ içeride satılmıyor, yalnız Irak’a ihraç ediliyor.
Irak deyince, tabii yalnız yağ değil, “Türkiye’den Irak’ta akaryakıt dağıtım istasyonları olan tek firma biziz. Irak pazarı bizim için çok önemli” diyor, Tarkan Kadooğlu.
Gelelim Kadooğlu’nun Irak için görüşlerine...
Irak’ta son dönemde işadamlarının çok sıkıntı çektiğini, özellikle de inşaat şirketlerinin büyük zarar gördüğünü söylüyor.
“Ancak, 5-10 aya kadar işlerin düzeleceğini tahmin ediyorum” demesi çok ilginç!
Çok önemli bir laf ediyor. Bir şeyler bilmese böyle konuşmazdı! Irak’ın kendileri için çok önemli olduğunu röportajda tekrarlıyor.
Bölge insanı sürekli savaşlarla yaşamaya alışık olduğu için toparlanma da çabuk olur, diyor.
Başa, basın toplantısına dönersek...
Yan yana oturan işadamları için Irak çok önemli. Hastane yatırımları olan var, akaryakıt dağıtımı yapan var, Irak pazarını elinde tutan, kahveden yağa, sağlık ve temizlik ürünlerinden akla gelebilecek her türlü gıda ve diğer maddelerin ticaretini yapanlar belli ki o basın masasına kaygı içinde oturmuşlar. Kamuoyunu sağduyulu olmaya davet ediyorlar.
Basın toplantısı önemli mesaj içeriyor ama halka değil!
Kavganın içinde halk yok ki! Halk olup bitenden çok tedirgin, ama taraf değil.
Korku filmi seyreder gibi ediyor, elinden de bir şey gelmiyor!
Kararı şiddetten beslenenler veriyor, hep!