Metro gidici gibi!..
Almanlar’ın Metro’su (büyük market) dünyaca ünlüdür. Alman disiplini ve dürüstlüğü ile çalışır. Binlerce, hatta onbinlerce çeşit vardır, ucuz değildir ama pahalı da değildir. Kazık atmazlar, kaliteli malları satarlar.
Gaziantep’te ilk açıldığında heyecan yarattı, özellikle toptan mal alan bakkallar, kredi kartlarını da kullanabildikleri için ayaklarına gelen hizmetten memnun oldular. Parakendecilere de kolaylık sağladıkları için belli bir kesimde memnuniyet uyandırdı.
Metro Gaziantep’in o zamanki Alman koordinatörlerine, kişisel olarak bu yatırımdan büyük mutluluk duyduğumu ancak bu mağazanın uzun ömürlü olmasının zor olduğunu söylemiştim.
Akılları Almanya’ya veya Türkiye’deki büyük kentlere gidiyor, Gaziantep’i onlarla kıyaslıyorlardı. Bu çok yanlıştı!
En önemlisi Gaziantepli’nin alım gücünü iyi araştırmamışlardı. Sonra, bakkalların kendi vasıtaları ile gelip, kredi kartları ile alış veriş yapmaları çok hoş da, Antep’te kaç tane bakkal var, bunu yapabilecek!
Nitekim ilk heyecanla işler iyi gitti. Ama sonra anladılar ki, yanlış zamanda, yanlış yerdeler!
Aslında harika bir yer, Metro. Uygar alış verişin bütün koşullarını sağlamışlar. Bütün meyve ve sebze çeşitlerinden tutun ete, balığa, aklınıza gelebilecek her türlü gıda, temizlik, elektronik ve ofis ürünlerini bulabileceğiniz çok büyük nefis bir market.
Hesabın yanlışlığı şuradan geliyor. Almanlar, Gaziantep birbuçuk milyon nüfuslu büyük bir kent, civar yerleşimlerden de gelip toptan alım yapacak bakkalları, kurumları hesap ederek, arsasıyla, binasıyla, içindeki mallarıyla bayağı büyük bir yatırıma giriştiler.
Oysa Antep’in nüfusuyla alım gücü maalesef doğru orantılı değil! Gözünüzün önüne bir getirin, hangi kaliteli ve ünlü büyük markaların Gaziantep’te mağazaları var?
Beymen iyi bir örnek. Ancak Konukoğlu ile ortak bir şirket kurarak Antep’e gelmeyi kabul etti.
Metro’da son durum pek iç açıcı değil! Azalan ürün çeşitlerinin yerine yenileri konmuyor, personel sayısında gözle görünür azalma var. Belli ki işler iyi gitmiyor. Bana sanki gidici gibi geldi!
Üzülmemek elde değil. Ama bu şehri iyi analiz etmeden gelenler genellikle üzücü sorunlar yaşıyorlar.
Gaziantep, dışarıdan göründüğü gibi değil!
Fatih Altaylı’da gidici galiba!..
Turgay Ciner’in Habertürk Gazetesi’ni kuran Fatih Altaylı’dır.
Gazetenin formatını bile o saptamıştı. O zamanlar sektördeki insanlara garip gelen gazetenin formatı (eni boyu) eleştirilmişti. Ancak, daha sonra diğer tüm gazeteler Habertürk’ü örnek aldılar!
Gazetenin yazarlarını, çizerlerini hep Altaylı seçti. Medya sektörünün akıl hocaları “Bu gazete yaşamaz, görürsünüz batar” dediler! Yanıldılar. Habertürk, yayın hayatına iyi girdi, çok iyi gelişti ve bir, birbuçuk yıl gibi çok kısa denebilecek bir sürede en yüksek trajlı 3 gazeteden biri oldu. 300 bin trajını yakalayarak Hürriyet’e kafa tutmaya başladı. Hatta bazı Pazar günleri Hürriyet’i geçti bile… (Habertürk trajını bağımsız kuruluşlara inceletirken, bunu diğerleri yapmaya cesaret edemedikleri için kimin ne kadar sattığı hep soru işareti olarak kaldı)
Gazete tam gücünü bulmuşken, patronun büyük işleri gazetenin tarafsızlığını gölgelemeye başlayınca çok önemli traj kaybına uğradı.
Antep’in çok doğru bir deyişi vardır: Hem kucağımızda otur, hem de sakalımızı yol! Olur mu?
Hem iktidarın nimetlerinden büyük ölçüde faydalan, sonra da gazetende hükümeti eleştir!
Habertürk, bugün 190 bin bandında satan ortada bir gazete! Görevi de patronunun işlerine destek ve yardımcı olmak!
Fatih Altaylı’nın geçtiğimiz günlerde köşesinde 3. Havalanı ile ilgili olarak yazdığı yazı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyük tepkisi çekmiş, taa Türkmenistan’dan ‘operasyon’ emrini vermişti.
Gazete yönetimi önce, Altaylı’nın sağ kolu olan genel yayın yönetmeni yardımcısı Doğan Satmış’ın işine son vererek ‘öfke’nin geçeceğini umdu. Ama kafi gelmemiş olmalı ki, dün de Fatih Altaylı’yı dünya turuna çıkardılar.
Burada Rahmi Koç’u anmadan olmaz! O da yanlış bir beyanda bulununca, aile kendi göbek bağını anında kesti ve Rahmi Bey’i dünya turuna gönderdiler! Yani, bu dünya turuna çıkanlar aslında bir süre gözden uzak olup, kendilerini unutturmaya gidiyorlar.
Altaylı, dün köşesinde bunu şöyle duyurdu:
“… Bir süreden beri planladığım birkaç seyahatim vardı. Uzun bir Güney Amerika gezisi yapmak istiyordum.
Brezilya’dan başlayıp Arjantin, Şili, Uruguay, Peru’yu dolaşmak, farklı kültürleri tanımak, dünyaya uzak bir pencereden bakmak.
Ardından da benzer bir şekilde Asya’nın ücra köşelerine gitmek, Eski Dünya’yı yakından görmek…”
Ne kadar masum değil mi?