CHP'deki gelişmeler...
Bugün gazetelerde haberi göreceksiniz.
CHP Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü ile CHP Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar, İstanbul CHP İl Başkanı Murat Karayalçın’ın huzurunda Maçka Parkı’nda, İsmet İnönü’nün 41’inci ölüm yıl dönümü anma töreni sırasında öpüşerek barıştılar!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, aynı telkini Hayri İnönü, Mustafa ve Emir Sarıgül için de yapmıştı ama olmadı, o ihtilaf istifa ile sonuçlandı.
Beşiktaş Belediye Başkanı ve Mustafa Sarıgül’ün eski avukatı Murat Hazinedar, kavgaya sonradan dahil oldu. Hayri İnönü’yü beceriksizlikle ve tavrını çirkinlikle suçlarken,beceremeyenler hep becerenlere laf atacaktırdiyerek Sarıgül’ün yanında saf tuttu.
Şiracının şahidi bozacı gibi!..
Bu insanlar acaba kamuoyunu aptal yerine koyduklarının farkında değiller mi? Şişli’deki kavganın neden kaynaklandığını kamuoyu bilmiyor mu? Mustafa Sarıgül’ün İnönü’yü tehdit etmesi, mafyayla 750 bin dolara anlaştım demesi henüz vuzuha kavuşmadı!
İşte bütün bunlar nedeniyledir ki, Kılıçdaroğlu bir yemekte gazeteci/yazar Bekir Çoşkun’un “Seçimde şansınız var mı?” sorusunu, “Yok!” diye yanıtlayınca Coşkun, bu kez, “Biz iktidar oluyoruz diyebilir misiniz?” diye başka bir soru yöneltiyor. Kılıçdaroğlu, o soruya da “Diyemem!” diyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu düzgün ve dürüst bir insan. Yalana başvurmuyor, Coşkun’un sorularını vakarla yanıtlıyor.
CHP İl Yönetiminin istifaları nedeniyle görüşüne başvurduğum tecrübeli, duayen bir CHP’li politikacı bana şunları söyledi:
“HDP’nin parti olarak seçimlere gireceği belli oldu. Bu durumda Gaziantep’te CHP’nin milletvekili sayısı 1’e de düşebilir, 2’de de kalabilir. Buna bir de Ankara’nın kontenjanını eklerseniz, CHP buradan ön seçimi kazanmış kimseyi gönderemeyeceği gibi, belki en fazla bir kişi gönderecektir.”
Bu gözlemini neye dayanarak yaptığını sordum. Yani, “Bir Şişli’yi yönetemeyen koca Türkiye’yi nasıl yönetir” lafından mı etkilendiniz, elinizde anket sonuçları mı var, dedim.
“Görünen köy kılavuz istemez!” dedi, o kadar!
Şamil Tayyar’ın mesajı…
Türkiye, 25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’nun yıldönümünü konuşurken, AK Parti Gaziantep Milletvekili ŞamilTayyar, 25 Aralık'ın Gaziantep'in kurtuluşu tarihi olduğunu hatırlattı ve “Onlar sadece Antep'i değil tüm vatanı kurtardılar. 25 Aralık Gaziantep’in Kurtuluşu" diye yazdı.
Ancak, Tayyar'ın daha sonra bu mesajı silmesi kafaları karıştırdı.
Gelecek sene pek umut vaadetmiyor!
Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad'ın, geçenlerde Türkiye’yi ani ziyareti kafama takılmıştı! Bu gibi programsız ziyaretler özel misyonlar için yapılır.
Nitekim Emir Hazretleri’nin ziyaretinin nedeni belli oldu: İcazet almak için gelmiş!
Bizimle birlikte Mısır’ın Sisi’sine posta koyan, Müslüman Kardeşleri destekleyen Katar, sonunda pes etti! OPEC’in baskısına dayanamadı, Suudi Kral Abdullah’ın sözünü dinleyerek tövbeistiğfar etti, Sisi ile barıştı.
Bu barış bizi Ortadoğu’da yalnız bıraktı. ABD ile Suudiler aslan terbiyeciliğine soyunup, Rusya ve İran’ı ekonomik yaptırımlarla dize getirmeye çalışıyor.
Tehlikeli işler yapılıyor. İran, Suudiler’i nükleer gücünü ima ederek resmen tehdit etti. (Kaynak: Emrah Kekili’nin tercümesi ile Irak’ta yayımlanan el-Beyan gazetesi analiz haberi)
Çin, muhtemel savaşta Rusya’nın yanında olacağını deklare etti. Tabii, ekonomik savaştan söz ediliyor! Rusya’nın gelirlerinin önemli bir kısmı enerjiden geliyor. Dün bu yazının yazıldığı akşam saatlerinde ham petrol varil fiyatı 55.87 dolardı ve ibre aşağı gidiyordu. Bir de İran’ı düşünün, neredeyse tüm dış geliri petrol ve gazdan geliyor. Yani, kediyi köşeye sıkıştırmış gibi bir durum var!
Karışık işler! ABD’deki 190 bin şubeli Walmart süper marketin yıllık satış rakamı 500 milyar dolar. Bizim, dün Cumhurbaşkanı’nın onayladığı bütçe gelirlerimiz 215 milyar dolar. Walmart’ın en büyük tedarikçisi, yüzde 70’in üzerinde,Çin!
Diyebilirsiniz ki, Amerika bir ihtilaf halinde başka pazarlara yönelir. Yok, o kadar kolay değil! Zaten başka yerde o miktarı da, fiyatları da bulamaz! Çin’in Amerikan bankalarındaki trilyon dolarları ne olacak?
Olan İran ile Rusya’ya oluyor. Onların terbiye edilmesi gerekiyor!
Aslında Obama, İran ile ilişkileri normalleştirmek istiyor. Ama Ahmedinejad’ın, geçen sene BM’de yaptığı konuşmada “İsrail’i haritadan sileriz!” lafını ciddiye alan Cumhuriyetçiler, şimdi Senato’da ve Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu ele geçirdikleriiçin Obama ile bu konuda anlaşamıyorlar.
Noel ve yeni yıl dolayısıyla Ocak ayının sonuna kadar Batı’nın sesi çıkmaz çünkü işyerleri ve kurumlar kapalı, herkes evinde!
ABD tarihinin en güçlü devresine giriyor. İthal petrol ve gaza ihtiyacı çok azaldı. Parası gücünün zirvesinde. İşsizlik yüzde 4’e kadar inmiş. Yatırımlar artmış. İyi gidiyorlar, yani...
Birileri iyi gidince, diğerlerinin geri gitmesi gerekiyor ya!..
Avukatların direnişi...
Bir meslek örgütünün hunharca öldürülen üyesine sahip çıkması demokratik bir haktır. Eylem şekli pek doğru olmamakla birlikte benim üzerinde durmak istediğim nokta bu değil.
Avukatların davalara girmeyeceğini açıklayan yazılı belge kamuoyunun dikkatinden kaçtı. Yalnız bir-iki gazete bu haberi okuyucularına duyurabildi. Neden duyurmamayı tercih ettiler, bilmiyorum.
Ancak ertesi gün eylem gerçekleşince bütün medyada yer aldı. Sivil Toplum Örgütleri genelde dayanışma halinde bu tür eylemleri gerçekleştiriyorlar. Oysa, Baro’ya destek veren başka bir sivil toplum örgütü tespit edemedim.
Hukuk, çok önemli bir kurum. Bana göre sağlıktan bile önemli. Hukuk olmadan, hele de bundan sonra, insanların yaşayabileceğini, ekonomi çarkının dönebileceğini, global ilişkilerin yürüyebileceğini sanmıyorum . Daha doğrusu imkansız olduğunu biliyorum.
Hepimizin muhtaç olduğu bu kurum neden yeterli desteği göremiyor? Neden toplumda hukuka, adalete bu kadar güvensizlik var?
Toplumla barışık olamayan bir meslek örgütünü sorgulamak ta yine Baro’ya düşer...
Def-ihacet!..
Arkadaşım aradı:
“Gördün mü başımıza gelenleri! Bu ülkede ifade özgürlüğü yok! Basın özgürlüğü yok! Şimdi de def-ihacet özgürlüğüne büyük tehdit geldi!”
“Ne olduki?”
“Okumadın mı? Def-ihacet yapan bir şahıs, bu özgürlüğünü biraz uzun kullandı diye kurşunlara hedef olup, öldürüldü…”
Arkadaşım, geçen gün kahvehanedeki tuvaleti kullanan bir şahsın içeride uzun süre kalmasına sinirlenerek, masum bir genci öldüren insan müsvettesinden söz ediyordu!
Saçını kızıla boyattı diye karısını öldürüp intihar eden, trafikte yol vermedi diye hemen oracıkta adam infaz eden, yan baktı diye karın deşenlere, karakolda yaşananlardan kimsenin haberi olmasın, üst makamlara bildirmesin diye uzman çavuşu karakolun kömür kazanına atarak yakan komutanan asıl bir sıfat yakıştırılır, bilemiyorum. Ama bunların sayıları süratle artıyor!