PKK kadar da bizim devlet öldürdü
Batman’da anne ve iki çocuğunun ölümü ile sonuçlanan saldırının ardından köye giden Radikal Gazetesi muhabiri Ezgi Başaran, çatışmadan sağ kurtulan Hivda’nın babaannesine, “Bizi askerler vurdu” dediğini öğreniyor.
Asker dediği özel harekatçı polisler mi belli değil.
Bu soru sorulunca herkes ağız birliği etmişçesine, “Biz bilmiyoruz. Hivda da henüz çocuktur, şoktadır, ne dediğini bilmez” diye konu kapatılıyor.
Bu savaş bitirilmezse, PKK mı vurdu, yoksa bizimkiler mi öldürdü diye her olayın ardından şüphe duymaya devam edeceğiz.
Ölen öldüğüyle kalıyor, biz de arkasından acaba gerçekten kim öldürmüş diye gerçeği bulmaya çabalıyoruz.
Ama ben; okuduklarımdan, satır arasına gizlenen açıklamalardan ve de açık açık itiraf edilmek zorunda kalınanlardan biliyorum ki savaş ortamında bizim devlet de kazara, bilerek veya bilmeyerek neredeyse PKK kadar adam öldürdü.
***
Batman’daki saldırıda yaşamını yitiren anne ve karnındaki sekiz aylık bebeğinin ölümü yürekleri yakarken, diğer yandan olayın arkasındaki gerçek tartışılıyor.
***
İki PKK’lı birkaç gece önce Ömergöze köyünün girişine yakın bir yerde, iki kişinin arabasını gaspedip, “Biz eyleme gidiyoruz, bir süre sonra arabanızı getireceğiz” diyorlar. Elleri bağlanan kişilerden biri, ilmeği çözmeyi başarıp, polisi arıyor, “Aracımız gaspedildi. Bir olay olursa sorumlusu biz değiliz” diye haber veriyor.
Plakayı alan özel harekatçı polis zırhlı aracıyla Ömergöze köyünü şehre bağlayan yolda beklemeye başlıyor. Bu sırada annesini ve kayınvalidesini ziyaret eden Talat Doğrul’un arabası da o yolda seyir halinde. Açılan ateş sonucu kurşunlar anne, baba ve çocukları Sultan Doğrul’a isabet ediyor. Talat Doğrul, yaralı halde otomobili bir kilometre sürerek hastaneye ulaşıyor. Bu arada ağabeyini telefonla arayıp, durumu haber veriyor. Akrabalar soluğu hastanede alıyor ve o sırada aile ile emniyet mensupları arasında ciddi tartışma yaşanıyor.
***
Haberdeki iddiaya göre, o sırada aynı yol üzerinde çatışmayı gören PKK’lılar yolun sağındaki bir şantiyeye sığınıyorlar. Daha sonra polisle girişilen çatışmada bir polis ölüyor, şantiyede üç tane de PKK’lının öldürüldüğü açıklanıyor. Ancak eylem yapmaya gelen PKK’lı sayısı iki olduğu için, PKK’lı diye açıklanan üçüncü kişinin muhtemelen şantiyenin bekçisi olabileceği tahmin ediliyor.
***
Evet, bu kısacık haberden sonra şimdi ne düşünüyorsunuz?
Durum biraz karışık değil mi?
Özel harekatçının, PKK’lıları beklerken muhtemelen Doğrul ailesinin içinde bulunduğu araca ateş etmiş olması ihtimali güçlü görünüyor.
Zaten ailenin konuşmak istememesi, küçük kızın sözleri ve ailenin hastanede emniyet mensuplarıyla tartışması da ortada muhtemelen korkularak bir şeylerin gizlenmeye çalışıldığını gösteriyor.
***
Bir diğer anlaşılması zor durum da haberi veren gazetenin tutumu.
Bu haber, dünkü Radikal Gazetesi’nde yer aldı. Yani olaydan sonra oraya özel olarak muhabir gönderilmiş ve bir durum tespiti yapılmış.
Ancak aynı Radikal Gazetesi dünkü manşetinden, o olayda anne karnında olan ve sezeryanla çıkarıldıktan sonra yaşamını yitiren bebeğin toprağa verilme haberini, “Bebek mezara BDP meclise” diye tahrik içeren bir başlıkla verdi.
***
Bu ülkede tüm kurumlar, özellikle de basın bu savaşın sona ermesi için mücadele etmezse, daha çok insan yaşamından olacak ve birçok olayda gerçek faillerin kim olduğunu tam olarak bilemeyeceğiz. Bir kısmını terörist, bir kısmını polis, bir kısmını da asker öldürmeye devam edecek.