‘Çek’ meselesi
Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Başkanı Erhan Özmen, Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği Başkanı Murat Bozkurt ve Türkiye Yem Sanayicileri Başkanı Ülkü Karakuş yaptıkları ortak açıklamada, “Ekonomik suça ekonomik ceza prensibi ile karşılıksız çekte hapis cezasının kaldırılmasının ticari hayatta güven sorununa ve piyasaların daralmasına sebebiyet vereceğinden çek kanunundaki yeni düzenlemenin çek’i ticari itibari yüksek güvenli ödeme aracı olmaktan çıkaracaktır” demişler.
Merakım şu:
Bu sayın zevat açıkladıkları saygıdeğer görüşleriyle kendi menfaatlarını mı, yoksa hukukun üstünlüğü noktasından kamunu yararını mı savunuyorlar?
***
Konuyu biraz açalım.
“Çekini zamanında ödemeyene hapis cezasını kaldırırsak, bu milleti tanımıyor musunuz, artık çekini hiç ödemez! Piyasalar da çöker!”
Böyle demek istiyorlar.
Ben onlara çok daha etkili bir formül önerebilirim: Çek’i karşılıksız çıkan bir komisyon önüne çıkarılır, en fazla 5 dakika süren ve temyizi olmayan basit bir kovuşturma ile 6 saat içinde idama mahkum edilir ve infazı da geciktirmeden en geç bir saat içinde yapılır!
Bakın bakalım, karşılıksız çek oluyor mu?
“Amma saçma ha!” demeyin, onların ki daha mı akıllıca?
***
Bu ülkede çek ile ödeme konusu istismar edilmiştir. Daha doğrusu teamül kanunun önüne geçmiştir, yani kanunsuzluk teamül olmuştur!
Çek koçanınındaki çekin üzerini doldurup ödeme yaptığınız şahıs veya kuruma o çek yaprağını verirken, yazdığınız meblağın bankadaki hesabınızda olması gerekiyor, mer’i kanunlarımıza göre. Değil mi?
Ama pratikte hiç de öyle değil. Çünkü verilen çekin üzerinde vade var. Verilen çek 3-5 ay sonrasına vaaddeliyor.
Kanunsuzluk teamül olmuş diyorum ya, bankalar o çeki teminat kabul edip kredilendiriyor! İşte sayın zevatın sözünü ettiği piyasa bu!
***
Amerika’yı yeniden keşfetmeğe gerek yok. Serbest piyasa ekonomisini bizden çok daha iyi bilen, bize öğreten Batı’nın bu konudaki uygulamalarını örnek alabiliriz.
Batı’da böyle saçmalık yok!
Çeki kestin mi, bankada karşılığı olamalı, vade falan da olmaz. Ha, o çekin karşılığı yoksa, işte o zaman dolandırıcılığa girer. Dolandırıcılık da cezalandırılır, hürriyetiniz kısıtlanabilir.
Batı’da senet var mı? Var.
Bankadan alınan ‘senet/draft’in aynı çek koçanı gibi üzerinde numara vs mevcut. Vadeli ödemeler için düşünülmüş. Zamanında ödenmeyince, hapis cezası yok, ülkenin yasalarına göre icra devreye girer. Ama bizde ki gibi adamın evine gidip, ne var ne yok götüremezsiniz. Yani, o şekilde bir tahsilat söz konusu bile değil. Tabii ki yaptırımları var. Neler olduğunu yazarım, fakat ayrı bir konu.
***
Artık alışılagelmiş bu sistemin behemahal değişmesi lazım.
Diyelim ki, iş hayatına yeni atılıyorsunuz, birkaç bankadan çek koçanı almayı başardınız. Yani ‘piyasa kredisi’ kullanmaya hazırsınız. Mal aldığınız tarafı ne kadar ikna edebilirseniz, o kadar uzun vade ile mal satın alabilirsiniz. Yani, olmayan sermayeniz ile ticaret yapıyorsunuz! Başta kendinizi tanıtabilmek için fedekarlık yapıp ucuza satıyorsunuz, belki de hiç kar etmeden aldığınız fiyata veya bir miktar daha da altında satıyorsunuz.
Şimdi, bu serbest piyasa felsefesine uygun mu? Haksız rekabet yapmış olmuyor musunuz?
Çok küçük ve basit bir örnek verdim. 1 milyon 300 bin nüfuslu bir metropolde 500 bin özel sektör/esnaf olur mu?
Müteşebbis önce kendi adına çek alıyor, yasaklanınca karısı adına, o da yasaklanınca komşusu veya akrabasına çek koçanı alıp piyasayı harmanlamaya devam ediyor.
Bunun adı ticaret değil, maskaralık!
***
Piyasalar, sermaye sahibi tüccarları, kurumları teşvik etmelidir. Haksız rekabete değil, gerçek rekabete prim vermelidir.
Üretici malını ‘Abi çekse çek’ diyene değil, güvence alarak vermelidir. Ben malımı sattım, çeki karşılıksız çıkarsa hapse girsin diyerek, devletin kolluk gücünü ve mahkemelerini teminat görmemelidir.
Büyük kuruluşlar, teminat mektubu almadan mal veriyorlar mı? Müşterilerini hapse attırmak yerine işin başında ciddi davranarak, teminat istiyorlar. Doğrusu budur. Bu doğru herkes için de böyle olmalıdır.
Kanundaki yeni düzenleme ile çek vadeli olabilecek.
Tamam!
Ama, eğer piyasayı gerçek serbest piyasa ekonomisi koşullarında çalıştırmak istiyorsak, artık eski alışkanlıkların değişmesi gerekiyor.
Güvence ön plana çıkarılırsa, piyasa temizlenir, ortaya çağdaş bir piyasa çıkar. Belki biraz zahmet çekilir ama sonu mutlaka iyi olur. Zaten artık başka çare de yok.
Üçüncü Yargı Paketi’nden seçmeler
Ömür boyu sabıka olur mu?
Sabıka kaydı ölünce silinirmiş! Yok ya! Silmeseler ne olacak? Mussolini’nin yazdırdığı yasaları aynen alırsan böyle olur!
“3. Yargı Paketi vatandaşın ömür boyu sabıkalı kalma durumunu da ortadan kaldırıyor. Yeni düzenlemeyle adli sicil arşiv kayıtları; kural olarak 5 yıl, yüz kızartıcı veya devlete karşı işlenen suçlarda 15 yıl, her halükarda 30 yıl geçmesiyle silinecek. Mevcut uygulamada ise adli sicil arşiv kayıtları kişinin ölümü veya 80 yıl geçmesiyle ancak silinebiliyordu”
Hacizde tuhaflıklar
“Borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu eşyaların haczedilemeyecek. Para, kıymetli evrak, altın, gümüş veya antika, değerli taş, madeni süs eşyası gibi kıymetli şeyler ile aynı amaçla kullanılan eşyanın birden fazla olması durumunda bunlardan biri haczedilebilecek. Haczedilen malların toplam değerinin aylık asgari ücretin beş katının altında kalması (4 bin 432 TL) halinde bu malların muhafazası için yapılan giderler dikkate alınarak, bu malların bulunduğu yerde bırakılmasının daha uygun olacağı değerlendirildi.”
Bu değerli eşyaları bir evde kim, nasıl bulunacak? Evine haciz geleceğini bilenler, evde bu gibi eşyaları tutar mı? Bunun doğrusu, Batı’da medeni ülkelerde olduğu gibi haciz için evlere hiç girilmemesi. (Yalı veya berzerlerine kıymetli eşya veya tablo için girilmesi ayrı bir olay.)
2 milyon dosya silinecek
“Yargının hızlandırma paketinden 2 milyon dosya etkilenecek. Bu dosyalarla ilgili veriler şöyle:
Karşılıksız çek keşide etmekten kaynaklanan dosya sayısı: 600 bin
Ön ödeme kapsamına girecek dosya sayısı: 65 bin
Elektrik hırsızlığından gelen yıllık dosya sayısı: 70 bin
Elektrik hırsızlığından Yargıtay’daki toplam dosya sayısı: 53 bin
Suç olmaktan çıkan fililere ilişkin dosya sayısı: Bin 500
Kabahat sayısı: 260 bin
‹cra dosyası sayısı: 1 milyon”
Dehşet verici bir liste! İleri demokrasiyle yönetilen, refah ülkesi Türkiye’den ürkütücü bir manzara. Ama gerçek maalesef bu!