Kendi Gölgesi
Ünlü Çinli düşünür Thuang Tzu bir hikaye anlatır: Köylü bir vatandaş kendi gölgesinden ve kendi adımlarından çok rahatsızlık duyuyormuş. Her ikisini de hayatından çıkarmaya karar vermiş. Bunun için kendi kendine bir yöntem geliştirmiş. Çok hızlı koşarak bunlardan kurtulacakmış.
Bir gün planını gerçekleştirmek için ayağa kalkmış ve tabana kuvvet hızlı bir şekilde koşmaya başlamış. Ama ayağını her yere vuruşunda yerde bir adım daha oluyormuş ve gölgesi de hemen kendisini takip ediyormuş. Bu durumda adam yeterince hızlı koşamadığına karar vermiş ve daha hızlı koşmaya başlamış. Hiç durmadan koşmuş. Ama adımları ve gölgesi hala kendisini takip etmekteymiş. Koşmuş, koşmuş, koşmuş ve en sonunda olduğu yere yığılıp kalmış. Oracıkta can vermiş. Bir gölgelikte dursa gölgesinin kaybolacağı, öylece orada otursa adımlarının da olmayacağı hiç aklına gelmemiş.
Evet insanlar büyük bir karmaşa içinde…
Ama bu karmaşanın en büyük sebebi yine insanlar. Çünkü insan kendini reddederek, kendini suçlayarak, kendini kabul etmeyerek bu karmaşayı oluşturuyor.
Aynaya yıllardan beri bakmayan insanlar aldım terapiye… Kendi burnuna, dudağına, bacağına, göbeğine, dişine, gözlerine düşman o kadar çok insan var ki!
Burnunu düzelten, bıçak altına yatan binlerce insan var. Bu durum insanları depresyona, anksiyeteye, bunalıma sokuyor. Çözüm basit aslında… Kendini olduğun gibi kabul etmek. Her ne isen o… Kabul et kurtul. Ama insanlar hep ideal peşinde…
İdeal kilo, ideal güzellik, ideal burun, ideal dudak… Halbuki ulaşmak istediğiniz her ideal ancak gelecektedir. Hiçbir ideal şimdiki zamanda olmaz. Sen idealin peşinde koşarak gelecekte yaşıyorsun. Geçmişi ve geleceği zihnen yaşayan insan her zaman zarardadır, hüsrandadır. Sizde var olanı kabullenin ve mutluluk anında içinize doluversin. Bir uzvunu, bir organını, bir parçanı ret etmek sana sadece acı verir. Koşmakla gölgenden kurtulamayacağın gibi ret etmekle de idealine ulaşamazsın.