Papaz ile Haham

YAYINLAMA: 22 Temmuz 2019 / 20.00 | GÜNCELLEME: 22 Temmuz 2019 / 20.00

Papazın biri, uzun süredir ahbaplık ettiği hahama, “Bana Tevrat’ı öğretmenizi isterim” der.

Haham, olmazlanır: “Sen Yahudi değilsin, kafan da Yahudi gibi çalışmaz. Tevrat’ın kelamını anlaman mümkün değil.”

Papaz ısrar eder, haham razı olur, ama bir koşulu vardır. “Soracağım soruya doğru yanıt verebilirsen, öğretirim” sözü verir. Papaz, “Kabul” diye yanıtlar. “Sor bakalım!”

 

Soru gecikmez: “İki adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki tertemiz çıkar. Hangisi yıkanır?” Papaz, “Bundan kolay ne var?” diye atılır. “Kirlenen yıkanır, temiz kalan yıkanmaz.

Hamam içini çeker, “Sana Tevrat’ın kelamını asla anlamayacağını söylemiştim! Doğrusu tam tersi: Temiz kalan adam ötekinin kirlendiğini görünce, kendisinin de kirlendiğini sanıp yıkanır. Kirlenen adam ise karşısındakini temiz gördüğü için kendisini de temiz sanıp yıkanmaya gerek duymaz.”

 

Papaz, kafasını kaşır. “Bak bu aklıma gelmemişti. Bir soru daha sorar mısın?”

Haham aynı soruyu yeniden sorar: “İki adam bir bacanın içine düşerler. Biri kirli, öteki temiz çıkar. Hangisi yıkanır?”

Papaz, doğru yanıtı artık bildiğinden emin, “Temiz kalan ötekinin kirlendiğini görünce kendisinin de kirlendiğini sanıp, yıkanır. Kirlenen, ötekini temiz gördüğünden kendisini de temiz sanıp yıkanmaz!” diye yanıtlar.

Hamam, cık cık cık yapar. “Yine yanıldın! Sana söylemiştim, asla anlamayacağını. Temiz kalan adam aynaya bakar, temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp kirlendiğini görünce, gider yıkanır.”

Papaz itiraz eder: “Ayna nereden çıktı? Bana ayna var demedin ki?...” Haham, parmağını sallar: “Seni uyardım, bu kafayla Tevrat’ın kelamını kavrayamazsın. Tevrat’ı anlamak için her olasılığı düşünmelisin.” “Peki, peki” diye inler Papaz. “İzin ver, bir kez daha şansımı deneyeyim. Başka bir soru sor!”

 

 “Son kez soruyorum” der, Haham: “İki adam, bir bacadan içeri düşerler. Biri temiz, öteki kirli çıkar. Hangisi gidip yıkanır?” Papaz, “Artık her olasılığı biliyorum” deyip, bir solukta sıralar: “Eğer ayna yoksa, temiz kalan ötekini kirli görüp kendisinin de kirlendiğini düşünerek gider yıkanır. Kirlenen temize bakıp kirlenmediğini düşünerek, yıkanmaz. Eğer ayna varsa, temiz kalan aynaya bakıp temiz olduğunu görür, dolayısıyla yıkanmaz. Kirlenen aynaya bakıp kirini gördüğü için yıkanır!”

Haham çenesini ileri uzatıp, gülümser: “N’ayır, sana söylemiştim, kafan Yahudi kafası değil, Tevrat’a basmaz! Söyle bana, aynı bacadan içeri düşen iki adamdan birinin kirlenip, ötekinin temiz çıkması mümkün müdür?”

 

Sık sık aynı soruyla karşılaşıyorum, “Neden belediyeleri eleştirmiyorsun. Yani hepsi, her şeyi doğru mu yapıyor?

Dün Mine Kırıkkanat’ın yukarıdaki fıkrasını okuyunca o kadar hoşuma gitti ki, okumayanlar için köşeme aldım.

 

Benim de kafam bazı şeyleri basmıyor!

 

 

 

 

 

Şeytan, Mühendis, Avukat…

 

Mühendis ölmüştü. Doğru cennete yöneldi. Kapıda St. Peter duruyordu.

Dosyasına baktı..

"Hey sen mühendissin" dedi.

"Doğru cehenneme.." Mühendis gitti, cehenneme yöneldi ama baktı ki, orada durum felaket.. Hemen kolları sıvadı..

Önce bir klima yaptı. Sonra sifonlu tuvaletler.. Katlar arasında asansöre kadar her ama her şeyi yaptı.

 

Bir gün St. Peter, Şeytan'ı aradı cep telefonuyla..

"Aşağıda, cehennemde işler nasıl gidiyor?" "Harika" dedi, şeytan ve mühendisin yaptıklarını anlattı.

"Ne mühendis mi?" diye haykırdı St. Peter.. "Onu yanlış yere yollamışız. Hemen cennete gönder..."

"Şeytanım ben, deli değil! Mühendis, ekibimin en harika elemanı. Ebediyen burada kalacak."

"Derhal geri göndermezsen, seni mahkemeye veririm" dedi, St. Peter!.

Şeytan kahkahalarla güldü..

"Ver bakalım" dedi..

"Oralarda avukat bulabilirsen, ver!"

 

 

 

 

 

 

Tarihi fırsat…

 

Yunanistan’daki erken seçimi kazanan Yeni Demokrasi Partisi Başkanı Miçotakis, hükümet programının görüşüleceği Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, "Öfkeli bir retorikten uzak durarak" uluslararası hukuk ve dostane iş birliği yönünde ilerlemek amacıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslenerek, "Cesur adımlar atacağımız ortak bir yaklaşım için Tayyip Erdoğan'a çağrıda bulunuyorum" dedi.

 

Miçotakis, "Bu coğrafyada birlikte yaşıyoruz. Gereksiz gerginlikler ve silahlanma yarışı iki ülkeyi de değerli kaynaklarından mahrum ediyor. Bunlar ülkelerimizin yararına kullanılabilir" ifadelerini kullandı.

 

Bunu tarihi bir fırsat olarak olarak değerlendiriyorum. Seçimi yakından takip ettim. Miçotakis’i samimi buluyorum.

Bilhassa silahlara harcanan akıl almaz paraların dostlukla, anlaşmalarla asgariye indirileceğini biliyorum.

 

Baksanıza, Trump göreve geldiği günden beri Suudiler’e 700 milyar dolarlık silah sattı.

ABD’nin İran’la olan anlaşmalarını iptal etti, ortalığı karıştırdı, Suudilerle İran’ı iyice karşı karşıya getirdi.

Kralın sarayına gitti, hoplaya zıplaya kılınç dansı yaptı! Böyle bir maskaralığı Fransız Macron, Alman Merkel, İngiliz May’in yapabileceğini düşürebilir misiniz?

Para için yapıyor! Parayı da bir şekilde almak için silah satıyor.

Bizim bu oyunlara gelmememiz lazım. Onun için de Miçotakis’in uzattığı dostluk elini tutup, masaya oturmalıyız.

Görecez bakalım, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Miçotakis’e nasıl bir cevap verecek...

 

 

Papaz ile Haham