Biz takımız takıntısı
Bugün de takıma takıldım. Efsaneleşmiş bir klişe de “Biz bir takımız,” sloganı. Takım olmak bir özlem.
Bölüm müdürlerini topladım. Dedim ki – ”Eğer kendinizi takım gibi hissediyorsanız, nasıl bir takım olduğunuzu tanımlayın.” Her kafadan bir ses çıktı. Hararetli bir konuşma başladı. Herkes kendi takımını anlatıyor, övüyor. Herkes kendine göre bir şeyler söylüyor. Ortak bir noktaya gidemiyoruz.
Müdahale ettim – “Arkadaşlar, herkes kendini anlatıyor ama karşıyı pek dinlemiyor. Şimdi hepiniz birer kolektif yapılan bir spor dalını ele alın. Bir an için kendi takımızı unutun. Bu spor dalının özelliklerini yazın. Sonra size ne kadar uyduğuna bakın. Nasılsa biz de onlar gibi kazanmak için çabalıyoruz. “
Örnekle yapmak istediğimi anlattım –
“Biz hangi sporu yapan bir takıma benziyoruz? Futbol, basketbol, voleybol, rugby, golf, hokey, hentbol, cirit, Amerikan futbolu, atletizm, briç, okey, bilardo... Bu sporların her biri ayrı kurallara göre, ayrı şekillerde oynanıyor. Kimisinde beden teması daha fazla, kimisinde sürat önemli, kimisinin sahası daha geniş, kimisinin seyircisi daha etkili, kimisinin savunmasını başka, hücumunu başka takım yapıyor. Takım isek nereye oynuyoruz? Seyirciye, antrenöre, diğer takım koçlarına, menajere. Müşterimiz kim ?”
Çok yararlı oldu…