Sabır sabır da nereye kadar?
Bir yandan dünyada yaşanan siyasi gerilimler, diğer yandan gürültülü bir şehir hayatı, iş yoğunluğu, trafik, sınavlar vs. derken neredeyse her günümüz yoğun bir stres yükü altında geçiyor. Artık günlük hayatın normal bir parçası haline gelen bu stresten uzaklaşmaya ve biraz gülmeye ne dersiniz?
Gün içerisinde yaşadığımız birçok problem karşısında genelde sabırlı olduğumuzu söyleriz. Ama bazı olaylar da ‘sabrın bir sınırı var’ dedirten cinsten. WordPerfect'in yardım hattında kayda alınmış bir telefon konuşması. Bu konuşma sonrası yardım hattında çalışan kişi işinden kovuluyor. Kovulduktan sonra da şirketi, kendisini ‘gerekçesiz’ işten çıkardığı için mahkemeye veriyor. İşte telefon konuşması:
- Yardım hattı, buyurun, nasıl yardımcı olabilirim?
- Bir sorunum var.
- Nasıl bir sorun?
- Yazı yazıyordum, birden bütün kelimeler gitti?
- Gitti mi?
- Yok oldu!
- Ekranda şu anda ne görüyorsunuz?
- Hiçbir şey.
- Hiçbir şey mi?
- Yazdığım hiçbir şey ekrana çıkmıyor.
- Hala Wordperfect programında mısınız yoksa programdan çıktınız mı?
- Bunu nereden bileyim?
- Ekranda bir "C" harfi görüyor musunuz?
- Bir “hece” mi?
- Boş verin. Ekranda yanıp sönen bir çizgi var mı?
- Söyledim ya hiçbir şey yazmıyor.
- Monitörün üstünde yanan bir lamba var mı?
- Monitör ne?
- Ekranı olan yer, televizyon gibi... Çalıştığını gösteren küçük bir lamba var mı?
- Bilmiyorum.
- Monitörün arkasına bakın, oraya bir elektrik kablosu giriyor olması lazım. Görebiliyor musunuz?
- Evet.
- Harika, o kabloyu takip edin duvarda elektriğe bağlı mı bana söyleyin.
- Bağlı.
- Harika. Monitörün arkasına bakınca bağlı olan tek kablo mu gördünüz, yoksa iki tane mi?
- Görmedim.
- Tekrar bakar mısınız, ikinci bir kablonun da bağlı olması lazım.
- Evet buldum.
- Tamam, simdi onu takip edin bilgisayara bağlı mı diye bakın.
- Kabloya ulaşamıyorum.
- Ulaşmayın, bağlı mı diye bakabilir misiniz?
- Olmuyor.
- Bir şeyden destek alıp eğilip bilgisayarın arkasına baksanız...
- Eğilmek dert değil, karanlık olduğu için bakamıyorum.
- Karanlık?
- Ofisin ışıkları kapalı, pencereden gelen ışık yetmiyor.
- Ofisin ışıklarını yakın.
- Yanmaz.
- Neden?
- Elektrikler kesik.
- Elektrikler mi kesik? Tanrım! (kısa bir sessizlik). Bilgisayarın kutusu, kitapları her şeyi duruyor mu?
- Evet dolapta.
- Simdi bilgisayarı sökün, aynen aldığınızdaki gibi paketleyin ve aldığınız dükkâna iade edin.
- Durum bu kadar kötü mü?
- Korkarım öyle!
- Peki tamam. Onlara ne diyeceğim?
- "Ben bilgisayar kullanamayacak kadar aptalım" diyeceksiniz...