Demokrasi ne demekse…
AK Parti bana göre ilginç bir seçim dönemi geçirdi.
Oda seçimlerinden bilirim, bir tarafta listeler gırla gider, kıran kırana seçim olur! Diğer tarafta, “Ağam bizde hep tek liste olur! Bizde öyle şeyler olmaz! Bazen insanları anlaştıramazsak birden fazla liste çıkabiliyor! O da belki bir, belki iki grupta…” denerek ne kadar disiplinli, ne kadar ahenkli, ne kadar mazbut bir yönetim tarzı sergilendiği, işte bu cümlelerle anlatılmaya çalışılır!
AK Parti’de de bu hava hakim olduğu için bu kez il başkanlığı seçiminde birden fazla aday çıktığı için benim demokrasi kültürüme ve anlayışıma göre uygarca bir yarış olacağını umut ettim.
Ahmet Uzel’e medeni bir rakip çıktı, şeffaf bir çalışma yaptı, monoton geçmesi beklenen seçime renk kattı. Ömer Nasuhi Güleç’i kutlamak gerekir.
Ancak, seçim sonuçlarını görünce hem moralim bozuldu, hem de demokrasi kültürü adına umudum kırıldı.
Rakibinin bu kadar oy olmasına bile tahammülü olmayan, dayanamayan ve olayı başka mecralara çekmeye hazır bir siyasetçinin kazandığı seçimin benim gözümde pek bir değeri yok!
Belki ben bütün seçim konuşmalarını harfiyen takip edememiş olabilirim, ama Güleç’in benim üzerimde bıraktığı intiba, saygın ve seviyeli bir kampanya yürüttüğü şeklinde.
Toplum aslında iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, doğru ile yanlışı, temiz ile kirliyi ayırt edebiliyor. Ama intibak süresi maalesef gecikmeli, hatta bir hayli gecikmeli oluyor. Bir gün gelecek bu intibak süresi de mutlaka normalleşecektir.