Elinde insanlığından başka bir şey olmayan bir kişi
“Elinde insanlığından başka bir şey olmayan bir kişi, tam da diğer insanlardan insan muamelesi görmesini mümkün kılan özelliklerini kaybetmiştir.”
Yıllarca mülteci olarak yaşamış olan Hannah Arent Totalitarizmin Kaynakları adlı eserinde böyle söyler.
06.03.2020 tarihinde Türkiye’nin Yunanistan’a geçiş noktası olan Pazarkule Sınır kapısındaydım.
On binlerce insan, ceplerine sıkıştırdıkları umutlarından başka hiçbir şey olmadan umuda yolculuğa çıktıkları, iki sınır kapısı arasında sıkışıp kaldıkları yerin adı Pazarkule.
Çoğunluğunu Afganların oluşturduğu bir göçmen grubu, Türkiye’nin sınır kapılarını açtığını söylediği anda her şeylerini satarak yıllardır hayallerini kurdukları umuda yolculuğun giriş kapısı.
Önyargıyla sınıra gittim oysaki. Türk devletinin mültecileri siyasi menfaatleri uğruna sınıra sürdüğünü düşünerek kızgınlığım vardı, -hala bu konuda böyle düşünüyorum.-
Biraz kamptan bahsedeyim size, derme çatma naylondan yapılma çadırlar, uzayıp giden yemek sıraları, etrafa saçılan çöpler, erkeklerin diğerlerini direnişe davet etmek için attığı naralar, mültecilere biraz destek olabilmek adına kendini parçalayan STK ve kamu çalışanları, her şeyden habersiz ebeveynlerini kaybetmiş çocuklar…
Bir insanın yüzündeki çaresizliğe hiç bu kadar yakından tanıklık etmemiştim. Bütün hakikatlerim yerle bir oldu. Her bakış batar mı insana, her bakışta başımı öne eğesim geldi. Yunan polisinin attığı gaz bombasıyla gözlerim görmez oldu ortalığı, kendimizden vazgeçip çocuklar çocuklar diye etrafa bakınırken, hangi birini kurtarabilirdik ki!
Geçen gün yağmur yağmış, öylece tarla üzerinde korunacak hiçbir şey yokken ıslanmış insanlar, hamile kadınlar düşük yapmış..
Türk devleti ve STK’lar ellerinden geleni yapıyorlar yardım etmek için, o insanların gayretleri muazzamdı.
Yunanistan ise Avrupalı bir ülke olarak insan hakları naraları atan o ülkeleri korumak adına, sınırlarını geçen insanlara her türlü eziyeti yapmaktan geri durmuyor. Öyle fotoğraflar gördüm ki, Hitler dönemi Almanya’sında kaldığını düşündüğümüz barbarlıklara sahne fotoğraflar karşısında nutkum tutuldu. İki yüz mülteciyi soyarak sadece iç çamaşırlarıyla bırakarak soğuk Meriç Nehrinin sularına atmak nasıl bir şeydir, plastik mermiyle hedef gözeterek insan avlamak ve bir kişinin yaşamını yitirmesi..
İnsanlığın sıfır noktasında insanlık namına bir şey göremeden geri döndüm!