FARKLI KÜLTÜRLERDEN ÇOCUKLUK ANILARI

YAYINLAMA: 05 Aralık 2022 / 13.02 | GÜNCELLEME: 05 Aralık 2022 / 13.51

Buket Topakoğlu Erkan, çocuk kitaplarını resimleyen bir sanatçı. Resim kadar, yazan kalemi de kuvvetli. Müthiş bir gözlemci… Geçen gün şöyle bir gözlemini yazmıştı:

"Vapurda pencere kenarına oturmayı severim, zaten millet olarak öyle bi "cam kenarı" merakımız var galiba. 

Geçenlerde İstanbul'dayken bindiğim vapurda da neredeyse 30 senelik alışkanlığımla hemen geçip pencere kenarına oturdum. Yeri gelmişken söyleyeyim, cam kenarına oturup yol boyu başını telefonundan kaldırmayanlara çok pis kıl oluyorum! Gökyüzüne, denize, martılara bakmayacaksanız, işgal etmeyin kardeşim! Neyse, tam karşıma 5-6 yaşlarında acaip sevimli bir oğlanla dedesi gelip oturdu. Oturur oturmaz çocuk oynamak için dedesinden tableti istedi, adam da "Hayır, şimdi vapurdayız, olmaz. Eve gidince oynarsın onunla. Martılar, deniz, Kızkulesi evde yok, sadece şimdi var, onlara bak biraz" diyerek çocuğun başını okşadı. Oğlan biraz ofladı pufladı, ama ısrar etmedi, belli ki dedenin ısrarlara dirençli olduğunu daha evvel tecrübe etmiş. 

Dede, oğlana tableti vermedi, ama çocuğu kendi haline de bırakmayıp onunla sevimli bir soru-cevap oyunu oynamaya başladı. Kuşların nasıl uçtuğunu soruyor, çocuk cevap verdiğinde birlikte uçan kuş taklidi yapıyorlardı. Çocuklar için çıkan bilim dergilerini filan okuyor olsalar gerek, çocuk sorulara kendi yaşına göre gayet bilimsel cevaplar veriyordu. Her doğru cevabında dedesi "Hah, afferim benim güzel ve akıllı oğlum!" diyerek oğlanın başını okşuyordu. Dede sordu, "Kediler ne yer yavrum?", oğlan cevapladı, "Aslında et, fare filan yemeleri lazım ama bulamazlar ki. Biz de onlara kuru mama veriyoruz." Dededen hemen bir baş okşaması, bir aferin. "Köpekler ne yer oğlum?", "Dede, kemik diyeceğim sanıyorsun ama geçen gün babam söyledi, her kemik onlar için iyi değilmiş. Mesela tavuk kemikleri kırılıp boğazlarına batabilirmiş. Onlar da et yese daha iyi olurmuş", yine bir aferin ve beraberinde baş okşaması. Tavşanların ne yediği sorusunu da yanıtladı, "Aslında herkes havuç zannediyor ama yoncayı daha çok seviyorlarmış. Bebek tavşanlar annelerini emer. Anne tavşan yuvayı kendi tüylerini yolarak hazırlıyomuş". Bu böyle balinalar, köpek balıkları, aslanlar, kurtlar filan diye devam etti ve oğlan hepsine yaşından beklenmeyecek açıklamalarla cevap verdi. Dede en son, pencerenin önünde yakın uçuş yapan martıları göstererek sordu, "Peki martılar ne yer, nasıl beslenir?". Oğlanın o ana kadar verdiği akıllıca cevaplardan son derece memnun bir yüz ifadesiyle, gelecek yanıtı beklerken çocuk cevabı tereddütsüz ve kendinden emin yapıştırdı, "Simit"! 

Ümit Çatalkaya isimli FB arkadaşım, İstanbul ve vapur deyince hemen çocukluğunu, dedesi ile kahvaltılık almak üzere Eminönü’ne yaptığı vapur seyahatlerini hatırladı ve dedi ki:

“Ben ve dedem; soruları ben sorup ben cevaplardım her hafta Eminönü’ne gidip kahvaltılık kahve gibi mamalar alırdık, tablet mablet yoktu Allahtan

Eminönü, Mısır çarşısındaki dükkanları ve ne sattıklarını sorunca: “Direkt Namlı’ya giderdik efendim. Oradan da Kurukahveci Mehmet Efendi ve mutlaka Mısır Çarşısı’na… Malatya pazarından kuruyemiş ve Mısır çarşısının içindeki minik tavukçudan piliç çevirme alırdık” diye cevapladı sorumu.

Bütün bu yazışmalara başka bir arkadaşım kayıtsız kalmadı ve yazdı:

“Namlı’yı hatırlamıyorum ama Malatya Pazarı ben kendimi bildim bileli var. Bir de Mısır Çarşısı’nın içerisinde İmralı vardı. Adada, açık cezaevindeki mahkumların ürettikleri satılırdı. Pekmez, tahin, bulama, komposto hatırladığım ürünler arasında. O dükkan, ada cezaevi oluncaya kadar açık kaldı. Patlıcan turşusunu biz Bakırköy'deki turşucudan alırdık. Mermer kocaman kaplar olurdu. Turşu suyu içerdi büyükler orada, sonra babaannem buna asit koyuyorlar eskisi gibi değil demeye başladı ve alışlarımız azaldı. Evde de annemle birlikte yaparlardı. Hala durur kocaman şilifli kapaklı turşu kavanozlarımız. Boza yaptıkları emaye tencere... Ben evde bunlarla büyüyünce kafama takıp ve de çok özleyip İngiltere'de bile boza yapmayı başarmıştım :-)”

Benim de Antep’te var kahvaltılık anılarım. Annemle Cahit Altınöz’ün sahibi olduğu şarküteriye giderdik. 20 kiloluk tenekelerin içerisinde satılan beyaz peynirden alırdı annem. Peynir kalıbını alırken sert olmasına dikkat ederdi. Cahit Bey, kaşar peyniri, pastırma, sucuk, sosis gibi başka ürünler de satardı.

Cahit Bey’in dükkanı Burç binasının altındaydı, ancak ondan önce sanırım, oraya yakın bir yerdeydi. Sanki, Burç binasının karşısında mıydı? Altınözü şarküterinin ürün portföyü kahve, çikolata, güllaç, zeytin çeşitleri gibi çok genişti. Çok kibar bir insandı Cahit Bey, zor beğenen anneme sabırla anlatır, beğenmediği yiyeceği zorla satmaya çalışmaz, illa da ikna yoluna gitmezdi. Cahit Bey, tüm ürünleri yağlı kağıda sarardı, daha sonra da beyaz üçüncü hamur kağıt ile paketlerdi. Kolay taşımamız için büyük kağıt keselere koyardı. Eve döndüğümüzde ıslaklıktan dolayı o paketlerin patladığını hatırlamıyorum.

Çok mal olduğundan dükkanda ayakta duracak sınırlı bir alan vardı. Annemle ben ancak sığardık, dükkana gelen üçüncü şahıs, dışardan alışveriş ederdi. Ne güzel kokardı o dükkan… Pastırmanın sarımsaklı, çemenli kokusu peynirin, sucuğun kokusu ile karışırdı. Şimdi yazarken duyuyorum o kokuları ağzım sulanıyor. Cahit Bey, Antep dışında üretilen yiyecekleri getirirdi.

Babam, Antep’te üretilen yiyecekleri satın alma görevini üslenmişti. Her yiyeceği aldığı dükkan ayrıydı. Annem, pek gitmezdi oralara… Elmacı Pazarı’na ben yetişkin olunca götürdüm annemi. Aaaa şimdi hatırladım, bir de babama tembih ederdi: “Sakın, o yiyeceği ısmarlayıp getirtme! Kendin git, tat, başında dur, öyle al”.

Bizim, Kilis ve Nizip’te de alışveriş yaptığımız esnaflar vardı. Kilis’te gazeteci Nuri Amca’nın tavsiyesiyle alınırdı yiyecekler. Çoğu zaman biz giderdik almaya. Nizip’te Ülfet kooperatifi vardı, başka kim vardı, hatırlayamadım.  Gazeteci olduğu için babamı tanıyan çok esnaf vardı. Ne güzel, sağlıklı yiyecekler yerdik…

İyi ki yaşamışım o günleri…

bb1

grace kürkciyan ile elmacı pazarında 

bb44

bbb33

bbb2

martılar

FARKLI KÜLTÜRLERDEN ÇOCUKLUK ANILARI