Sebeb olan, Kebap ola!

YAYINLAMA: 09 Nisan 2023 / 20.14 | GÜNCELLEME: 09 Nisan 2023 / 20.14

Ben, çocuk ve genç iken, Canım Babacım, diğer sevgili babalar ve çoğu öğrenci öğle yemeği için evlerine giderlerdi. Yani, öğle yemeği dışarda yenmez, Annelerin başarılı organizasyonları ile evlerde yenirdi. Bir de çok eski ve hala sürdürülen adettir, bir çok küçük esnaf halen öğle yemeğini dükkanda kendisi yapar. O esnafın 3 santim derinliğinde bir bakır tepsisi vardır, o tepsinin içine mevsimin sebzelerini koyar, canı isterse küçük doğranmış et de ilave eder, tuzunu biberini atar, yağını ilave eder, en yakın çarşı fırınına gönderir. Yemek piştiğinde dükkana getirirken aynı fırından pide ekmek de alır, kaç kişilerse, kısa bir zaman aralığında o şahane yemeği yerler. Yanında ayran içtikleri gibi, yemek sonunda da çaylarını içmeyi asla ihmal etmezler. Yemeğin yanında garnitür olarak taze yeşil biber, tere, tarhın, maydanoz gibi mevsim yeşilliklerini de yediklerini yazmadan geçmeyeyim.

Ben, öğle yemeği için eve gittiğimde, verilen aralık 1,5 saat idi. İlk bir saat içerisinde yemeğimi yer, eğer öğleden sonra sınav filan varsa, dersime bakardım. Bu arada ilk bir saattan sonra evimize babamla görüşmek üzere, yaşı 50-60’ı geçmiş daha ziyade kadınlar gelirdi. Bu kadınlar, akraba olabildiği gibi, tanıdık, dost, ahbab da olabilirdi. Gelme nedenleri, ziyaretten çok bir müşküllerini çözmek için yardım istemekti. Bu müşkül, devletle veya belediye ile ilgili problem olabildiği gibi, uyumsuz, şiddet uygulayan bir damadı şikayet de olabilirdi. Babam, bu problemlerin hepsini bir çözüme kavuştururdu.

Diyelim ki, bu öğle vaktinde, Bedriye Hanım isimli birisi gelmiş olsun. Enstitü mezunu olan kızını ihtisas yapmış bir doktor istiyormuş... Ancak, doktor kızından yaşça biraz büyük ve köy kökenliymiş. Ayrıca kaynana olacak hanım da üç etekten oluşan geleneksel elbisesi ile geziyormuş ve yüzünde de dövme varmış! Şartlar böyle iken, Bedriye Hanım kızını bu doktora versin miymiş, vermesin miymiş? Aslına bakarsanız, Bedriye Hanım kızını doktora vermeye karar vermiş de, babama veya diğer tanıdıklarına bir nevi teyit ettirmek için soruyor! Neyse, Bedriye Hanım, kızı verir, hatta Anne ve Babamı da her türlü nişan, yatak biçme, çehiz asma gibi eğlentilere davet eder. Sonra da doktor damat şık bir düğün yapar, muhtemelen ben de götürülürüm, böylece süreç, mutlu sona erişir!

Yok öyle olmaz!

Aradan bir kaç ay geçer, yaşça büyük damat, muhtemelen kültür uyuşmazlığı nedeni ile Bedriye Hanım'ın el bebek, gül bebek kızını bir güzel döver! Bedriye Hanım, yine öğle vakti, yine saat 13:00’ten sonra bizim evde... Ağlıyor, feryad ı figan ediyor:

"Sebeb olan, kebab ola Anam..."

"Bütün tanıdıklar bir oldular, gül kimi gızımı doktor dey, elin köylüsüne verdirdiler..."

Babam ne yapsın? Bedriye Hanım, haddini aşıyor aslında... Kimse, kimsenin kızını zorla evlendirmedi. Evlilik tamamen gönüllülük esasına göre kuruldu! Ama ortada şiddet uygulanan ciddi bir problem var ve çözülmesi gerek.

Babam, doktor damadı gazeteye çağırır, ona, tüm kibarlığı ile aradaki problem ne olursa olsun, şiddet uygulamamasını, sorunu konuşarak çözmesini öğütler. Doktor da tüm samimiyeti ile dinler ve zaman zaman Bedriye Hanım'ın dominant davranışları nedeni ile evliliğin bozulabileceğini belirtir. Sonra yaptığı hareketten özür diler. Böyle çok vaka hatırlarım ben, babamın konuşarak, ikna ederek çözdüğü...

                                                                               ***

Şimdilerde dövme çok moda oldu. Hatta neredeyse dövmesiz genç kalmadı. Yani bir zamanlar dövmeli diye garipsenen kişiler, modaya uyuyor diye hoş karşılanmaya başlandılar.

Normal koşullarda, genç hanımlar istedikleriyle evlenip, anlaşamazlarsa ayrılıp, hayatlarını istedikleri gibi sürdürüyorlar.

Zaman ne kadar değişti değil mi?

Artık kimse kimseyi sebep olan kebap ola diye pek suçlamıyor.

Sebeb olan, Kebap ola!