Yorumsuz!..
Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, Malatya İnönü Üniversitesi rektörüydü.
Ergenekon davası kapsamında 3 yıldır Silivri Cezaevi’nde tutuklu.
Kanser hastası.
Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi oğlu Emir’in en büyük hayali mezuniyetinden sonra babasını savunmaktı. Babalar Günü’nde cezaevindeki babasına bir etkinlikte kameralar aracılığı ile mesaj göndermiş, “Babacığım seni çok seviyorum” demişti, Ama artık ne babasını sevebilecek, ne de savunabilecekti!
Çünkü talihsiz bir trafik kazasında hayatını kaybetti.
Silivri Cezaevi’nde babasına haberi verdiklerinde bayıldı, kendine zor geldi.
***
Prof. Hilmioğlu’na İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkmesi 4 gün cenaze izni verdi.
Ancak mahkeme Hilmioğlu’na geceyi evinde, eşinin yanında geçirme izni vermedi. Sebebiyse, Şubat’ta firar eden kokain baronu gibi kaçacağından şüphenilmesi!
***
“Allah kimseye evlat acısı göstermesin, hiç kimseye göstermesin” diyen acılı baba ile bir an için empati yaparsanız, eminim siz de benim gibi düşüneceksiniz:
Bu kadar vicdansızlık olur mu?
İnsanların adalete, devlete karşı sevgilerinin, inançlarının azaldığını hiç kimse farketmiyor mu?
Yüksek rakımdan ‘mesaj’ var!
Yerel seçimleri öne almak için TBMM Genel Kurulu’nda anayasa değişikliği için yapılan oylamada beklenen 367 oy çıkmayınca ne düşündünüz?
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, “Bu bir yol kazası…” dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu ise çok ağır konuştu: “Başbakan Erdoğan’ın karizması çizildi!”
***
Ben firenin MHP’den geldiğini zannetmiyorum. Orası çok disiplinli. Zaten sayıları da fazla değil.
O zaman insan merak ediyor, acaba bazı AK Partililer neden Anayasa değişikliğine oy vermediler? Yerel seçimlerin 5 ay öne alınmasında faydadan başka ne olabilir ki! CHP’nin 3 Kasım teklifi, yani bir hafta sonra olsun, koşulu kabul görseydi, onlar da olumlu oy verecekti. Yani, AK Parti’nin firesi, ideolojik veya disiplinsizlikten kaynaklanmıyor. Sanki birileri (Yüksek rakımdan hoşlananlar mesela!..) Erdoğan’a bu fırsatı kullanarak ‘mesaj’ vermek istedi!
***
Başbakan Erdoğan’a ‘meydanın boş olmadığını’ hatırlatmak, bana kalırsa onu daha da agresif yapacaktır. Acısını da bizden, yani halktan çıkaracaktır!
Belki de ‘Esad’dan çıkarır!..
İslahiye’de golf sahası var mıydı?
Geçen Cuma günü Habertürk’te okuduğum haber az daha çay fincanının elimden düşmesine ve elimin ayağımın yanmasına sebep oluyordu!
Haber birinci sayfada, şöyle:
“Tiger Woods fena elendi”
Duymuş olmalısınız, Tiger Woods dünyanın halen bir numaralı golfçüsü olduğu gibi gelmiş geçmiş en yetenekli golfçüsü aynı zamanda.
***
İşte bu spor dünyasının açık ara en çok para kazanan yakışıklı golfçüsü Türkiye’ye bir turnuvaya geldi. Hem de özel uçağı ile. 60 milyon dolarlık Gulfstream özel uçağı Los Angeles’tan kalktı, Antalya havaalanına indi.
Şimdi diyeceksiniz ki, ne var bunda, ne oldu da kendini yakacaktın!
Koç’un ortağı, Opet’in sahiplerinden ve de yönetim kurulu başkanı, İslahiyeli Fikret Öztürk’te turnuvanın iddialı oyuncularından.
Heyecanlandım, acaba bizim Fikret Öztürk, Tiger Woods’u perişan mı etti dedim ve az kalsın çay dökülüyordu.
***
Nereden nereye…
Fikret Öztürk, İslahiye’nin bir köyünden.
Hayata köylü olarak doğup başlamış.
Sonra okumuş, öğretmen olmuş. Az paralı olduğu için bu meslek onu kesmemiş, girişimcilik genleri onu petrol işine sürüklemiş.
Şansı da yaver gitmiş, Tanrı, ‘Yürü ya kulum’ demiş ve Fikret Öztürk enerji piyasasının önde gelen işadamlarından biri olmuş.
Şansı kendini burada da bırakmamış. Koç’a ortak olmuş. Şirketinin yarı hissesini 125 milyon Dolara Koç’a satmış ve Türkiye’nin en büyük holdinginin sahibinin ortağı olmuş. Koç’ta yönetim kurulu başkanlığını kendisine bırakmış.
Rüya gibi bir şey…
Olur mu olur, alın yazısı neyse odur…
***
Buraya kadar tamam.
Ama, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük golfçüsünü saf dışı et, işte bu biraz fazla…
Vay canına, derken haberin devamını okumak için gazetenin iç sayfalarını çevirirken öğreniyorum ki, Tiger elenmiş ama eleyen bizim İslahiyeli Fikret Öztürk değil.
Tiger Woods, Justin Rose’a bir vuruşluk farkla mağlup olarak elenmiş.
Ner ne ise…
Köylülükten burjuvalığa yükselen birisinin asillerin sporunu, dünyanın bir numarası ile yapması acaba nasıl bir duygudur?
Herhalde imrenilecek, gıpta edilecek bir duygudur…