“Gaziantep stilini seviyorum”
İpek Yolu toplantısı Gaziantep’in tarihinde yapılmış en önemli uluslararası toplantıydı.
Sabah, bu tarihi olayı arşivlemek için o gün İngilizce yayınlandı.
35 ayrı ülkeden gelen misafirlerin bir anı olarak yanlarında götürmek için ortak dil olan İnglizce yayınladığı gazete misafirleri çok menun etti. Eminim ülkelerine döndüklerinde Sabah’ı gösterip, dostlarına Gaziantep’teki anılarını anlatacaklardır.
Bu kadar önemli ve tarihi toplantı ulusal basında hakettiği oranda yer almadı.
Büyük bir fırsat kaçırıldı. Toplantının medya ayağı daha iyi organize edilebilirdi. Bunu eleştirmek için yazmıyorum. Çünkü, bu yoğunlukta bir toplantı her ay yapılmıyor. Belediyenin imkanları eminim sonuna kadar zorlandı. Gelenlerin hemen hepsine tercüman gerekliydi. Bu kadar tercümanı nereden bulaksınız. Yani, kolay iş değil.
Young Hoon Kwaak, İpek Yolu organizasyonunun başkanı. Başka ünvanları da var. Hoş bir insan. Çok güzel konuştu, Gaziantep’i ve Dr. Güzelbey’i hep övdü.
Ama bir özelliği daha vardı ki, inanın duyunca inanamadım! PSY, Young Hoon Kwaak’ın yeğeniymiş. Aman Allahım!
Herkesin duyduğu ama belki tam olarak anlamadığı Gangnam Style’ı şöyle anlatayım:
Gangnam Style, Güney Koreli müzisyen Park Jae-sang, tanınan adıyla PSY'nin 2012 yılı yapımı şarkısı. Komik, ritmik ve Park Jae-sang'ın alışılmadık dans figürlerinden dolayı çok büyük ilgi gördü. Şarkı 15 Temmuz 2012'de yayınlandı. Youtube'a yüklenen videosu, seçim kazanan Obama’dan daha popüler. Şimdiye kadar 716 milyon kez izlenme sayısıyla bütün rekorları altüst etti.
Biz PSY’den faydalanabilirdik. Kwaan, “Ben PSY’nin değil, Gaziantep’in stilini seviyorum” sözünü Avrupa medyasına ve sosyal medyaya taşıyabilseydik, Gaziantep’i yüzmilyonlar tıklayıp, burası da neyin nesiymiş diye bizi öğreneceklerdi.
Büyük ama çok büyük fırsat kaçırıldı.
N’apalım, bizim iflah olmaz felsefemiz, “Küçük olsun benim olsun”dan asla taviz veremiyoruz.
Herşeye rağmen bu şahane organizasyonu gerçekleştirenler, Gaziantep’e yıllarca konuşulacak tarihi bir hizmette bulundular.
Beyaz atlı Sultan
Tuhaf bir adam Ali Ağaoğlu.
Ama kesinlikle iyi bir örnek değil!
Gençliğini yaşayamamış, iyi bir eğitim alamamış, görgü kurallarına uzak kalmış.
Paranın her şeye kadir olduğunu idrak etmiş!
Medyanın ve insanların hayallerinin zahmetsiz, emeksiz parayla satın alınabildiğini anlamış.
Sultan Fatih’in beyaz atına binip Fatih Ormanı’nda gezinirken insanların kendisine hayranlık duyduğunu keşfetmiş!
Mimarların projelerini masadan elinin tersiyle çöpe atıyor, “Olmamış olmamış!..” diyordu.
Kızından daha genç mankenlerle gazetecilere poz veriyor, garajındaki dünyanın en pahalı arabalarından oluşturduğu, değeri 100 milyon lira otomobillerin üzerine oturarak, gençken yapamadıklarının intikamını alıyordu!
Bir adam Rolls-Royce’un ve Bentley’in bütün modellerini niye satın alır ki?
Hem beyaz ata biniyor, hem de çeşit çeşit Rolls-Royce’lara!..
Baktı ki, parayı verince gazeteler ve televizyonlar, ne derse, ne yaparsa kendisinde keramet buluyor, o halde artık yapılacak iş, yarattığı modeli daha da ileri götürmekti!..
Başbakan gibi, Diyarbakır’a giderken o da arabasını TIR’la önden gönderiyor, özel uçakla uçuyor, orada kendisini hayranlarına karşılattırıyordu.
Parayı bastırınca da, televizyonlar, gazeteler kendisine bol yer veriyor, o da güler yüzü ile vatandaşlarına hayal satıyordu!
Ancak hesap edemediği bir-iki iyi adam önüne taş koydular!
Ağaoğlu, bunların birisini, Fatih Altaylı’yı birkaç sene evvel altetmişti!
Büyük trajlı Hürriyet ve İstanbul Sabah’ın birinci sayfasının neredeyse dörtte birine “My Tower” diye dikine reklam vererek edep dışı bir şeyler anlatmak istemişti.
Ama devran döndü, “My Tower”, “Ooh! Tower” oldu!
Maslak 1453 birinci ve ikinci projesinin Ağa’ya bir milyar dolara mal olacağı hesaplanıyor.
Artık Ali Ağaoğlu, Türkiye için gerçekten unutulmayacak bir ‘örnek’ oldu.
Öyle yaparsan, işte böyle olur, örneği.
Bakmayın şimdi bir-iki gazete hariç kimse birşey yazmıyor. Çünkü reklam almaya devam ediyorlar.
Ama Antep’in meşhur lafı ‘Bol bitti, aşk bitti’ yakında sahneye konursa, görürsünüz neler yazarlar, neler…
Patolojik vaka
Geçen gün, Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’a, dün de Erdoğan, Kılıçdardoğlu’na ‘asıl patolojik vaka sensin!” dediler.
Herkes aşağı yukarı liderlerin ne demek istediklerini anladılar ama, ben de bilimsel olarak açıklamasını yazayım, belki size de ileride lazım olabilir!
“Psikopatoloji açısından bakıldığı zaman, tanısı tam olarak konulamamış ancak "normal" tanımı içerisinde ele alınması mümkün olmayan, pasif agresyonu temel iletişim yolu olarak kullanan kişidir. Psikolojik yardım alabilmesi için acilen bir uzman ile görüşmesi gerekmektedir.”