Dansı, savaşa tercih ederim...
Türkiye’de görev yapan Almanya’nın önemli resmi bir kurumunun başındaki tecrübeli zat, Suriye krizi ile ilgili sohbetimizde, “Bu işin içine iyi girdiniz. Zor çıkacağa benziyorsunuz. Amerika artık buradan kurtulmak isterken, siz ateşin içine girdiniz. Gaziantep’in Ortadoğu’nun merkezi konumunda olduğunu biliyoruz. Organize Sanayi Bölgeleriniz, ürettikleriniz, ihracatınız, sanayiciliğin ve ticaretin yanında kültür ağırlıklı bir turizm ve gastronomi şehri olmanız eminim sizi olumsuz etkiliyor” deyince, derdim depreşti ve konuğumu uğurladıktan sonra oturdum dün bir gazetede okuduğum haberi yeniden okudum.
Buyurun birlikte okuyalım rastgele bazı satırlarını..
“...Suriye muhalefetinin en saygın isimlerinden Michel Kilo başkanlığındaki bir arabulucu heyetin Resulayn’da PYD’nin içinde yer aldığı Kürt Yüksek Kurulu ile Hür Suriye Ordusu temsilcileriyle yaptığı görüşmelerden sonuç alınamadığına dair…”
“…PYD ile Barzani yanlısı KUK’tan eşit sayıda temsilciyle oluşan Kürt Yüksek Kurulu’ndan Aldar Halil…”
“…Başbakan Erdoğan’ın açıklama yaptığı günün akşamüstü bir başka ilginç haber daha ‘Rojava-Bakur sınırında ambargo kırıldı’ başlığıyla verildi. Kürtler, Suriye’nin Kürt bölgelerine ‘Batı’ anlamında Rojava, Türkiye’nin Kürt yoğun bölgelerine ise ‘Kuzey’ anlamında ‘Bakur’ diyorlar. Habere göre, Türkiye’de toplanan yardımlar, Nusaybin üzerinden…”
“…DTK, HDK Diyarbakır Bileşenleri, ÖSP, ESP, KADEP, Azadi İnisiyatifi ve Dicle-Fırat Diyalog Grubu gibi farklı siyasi eğilimlerden…”
“…Başbakan’ın aynı konuşmasında değindiği, bir başka hususa da değinelim. Suriye muhalefet lideri Moaz el-Hatib’in Şam rejimiyle görüşme önerisinin çarpıtıldığını…”
“…Suriye Enformasyon Bakanı Zoabi, Türkiye’nin desteğindeki ‘Suriye Ulusal Konseyi’ de dahil…”
Buna benzer satırları yıllardır okur; bu Ortadoğu adam olmaz, burası asırlarca böyleydi, hala da bataklık, devamlı ölüm var, entrika var, Allah burada yaşayanlara yardım etsin, derdim.
Şu hale bakın, kendimizi bataklığın içinde bulduk! Bizim bu tuhaf örgütlerle, muhalefetle, Özgür Suriye Ordusu’yla, konseylerle monseylerle ne işimiz var!
Gücümüzü, bilgimizi, sermayemizi, enerjimizi üretmek için kullansak, yaşam stardardımızı geliştirsek daha iyi olmaz mı?
Tedirginlikle bu satırları yazarken, ajanslardan çok hoş görüntüler geldi.
Brüksel’de Genişleme ve Komşuluk Politikasından Sorumlu AB Komiseri Stefan Füle ile görüşmesinin ardından Komisyon binasında düzenlenen 14 Şubat ‘Sevgililer Günü’nde "Kadına Şiddete Karşı 1 Milyar Kişi Dans Ediyor" etkinliğine iştirak eden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin dans edenleri seyrediyor, bir ara dansa katılıyor, ama en güzel dans figürleri Nejat Koçer’den geliyor.
İşte ben bunlardan hoşlanıyorum. Savaşacağımıza, sorunlarımızla uğraşalım, daha iyi yaşam koşullarını yaratalım.
Arabalar patlıyor, kan gövdeyi götürüyor, Gaziantep’i savunması için Amerikan askerleri patriotlarla gelip, “Korkmayın, biz burada oldukça kimse size bir şey yapamaz” diyor!
Gerçekten geldiğimiz nokta bu mu? İnanamıyorum!
ABD’nin ‘süyükten itmesi’ ile içine düştüğümüz bataklığın ne berbat bir şey olduğunu anlatmak için Kasım ayında Erdoğan’ın randevu talebinde bulunduğu Obama’dan hala net bir yanıt yok!
“Dostum Erdoğan’la bir araya gelmemiz için ekibim çok çalışıyor, onu ağırlamak için sabırsızlanıyorum” diyor ama...
Diplomaside bunun anlamı vardır.
Obama, mesaj veriyor, tabii anlayana...