Başarı eşittir 2 santim!..

YAYINLAMA: 14 Mart 2013 / 18.00 | GÜNCELLEME: 14 Mart 2013 / 18.00

Avrupa ve okyanusun ötesindeki futbol tapınağı ülkelerde Galatasaray konuşuluyor.

Vatikan’ın bacasından tüten beyaz duman bile İtalyan gazetelerinde Galatasaray’ın gölgesinde kaldı! Gazeteler, ‘Imparatore’ diye manşetler atıyor. Arjantin gazeteleri, vatandaşları Papa’nın haberi kadar Galatarasay için de övgüler yayınlıyor.

Futbolun yalnız futbol olmadığını biliyor olmama rağmen Galatasaray’ın bu başarısının gördüğü olağanüstü ilgi beni şaşırtıyor!  Acaba, bundan başka ne olabilirdi ki, Türkiye Avrupa gündeminin tam tepesine otursun!

 

Futbolun gücü işte burada; Başbakan da, sokaktaki sıradan adam da aynı konuyu konuşuyor, aynı tepkiyi veriyor!

İşin asıl garip tarafı, başarı ile başarısızlığın arasındaki 2 santimlik fark!..

Galatasaray, Schalke’den 15. dakikada golü yemiş, rakip psikolojik olarak rahatlamış, kendine güveni artmış, seyirci turun kokusunu almış, işler tam yolunda giderken Hamit’in golü geldi… Top iki santim sağa kaysa, direkte patlayacak ve Galatasaray’ın maçı çevirmesi belki de mümkün olmayacaktı!

Ama top 2 santim sola gitti, direğin içine çarptı ve gol oldu. Schalke can havliyle saldırırken, zaten zaafı bulunan defans kontrpiyede kaldı ve Burak’ın golüne mani olamadı. Daha sonra Schalke teknik direktörü Jens Keller’in dediği gibi, Schalke maçı o golle kaybederken Fatih Terim de imparatore oldu…

 

Galatasaray turu kaybetseydi, ne mi olurdu?

Zaten bir megaloman olan Terim, sahaya yanlış 11 sürdü, falan oyuncuyu yanlış yerde oynattı, aslında tur İstanbul’da kaybedilmişti, daha neler!..

Ertesi gün de gazetelerde ve televizyonlarda yorumcular, “Biz zaten demiştik…” diye cümleler kuracaktı.

Ligde de işler haliyle iyi gitmeyecekti ve Arena’da ‘Yönetim istifa’ sloganları ile Terim’den kurtulma senaryoları sahneye konacaktı.

Şampiyonlar liginden gelmeyen para, azalan forma satışları, lig şampiyonluğunun riske girmesi belki de sonun başlangıcı olacaktı!.

Ama o 2 santim yok mu, o 2 santim…

Keller’i umsuruk etti, Terim’i de imparatore yaptı!..

 


 

Alamanya’da durum…

 

Almanya’daki yangınla ortaya çıkan kadına şiddeti arkadaşıma yorumluyorum:

Bak, durum Almanya’da da aynı!”

Hayır” diyor, “Almanya’da ama, kadına şiddeti uygulayan bir Türk! Ne farkeder ki, o adam Türkiye’de de olsa, Amerika’da da olsa eğitilmeyen bir yaratık olduğu için aynı şiddeti uygulayacaktır!

 

Yanarak, çocukları ile birlikte ölen Nazlı Özcan’ın annesi Hatice Özcan, “Çok çekti benim kızım. Hele ilk kocasından neler çekti neler… Tuvalet temizliğine gider, öyle para kazanır, evin ve çocukların harçlığını çıkarırdı. Kocası sürekli içki içer, hem parasını elinden alır, hem de döverdi. Kızım dayanamadı boşandı. Sonradan resmi nikahı olmayan kocasından 6 çocuğu daha oldu. Maalesef o da çalışmadığı ve kumar müptelası olduğu için fedakarlık ve yük yine kızımın üzerineydi” diyor.

 

Şu hale bakar mısınız?

Daha fazla para almak için çocuk üzerine çocuk yapıyorlar.

Erkek(!) adam çalışacağına çocuk yapmayı tercih ediyor.

Aslında Almanlar hem yaşlanan, hem de gerileyen nüfusunu artırmak için çocuk yardımını en az iki misline çıkarmayı düşünüyorlardı.

Ama ülkede o kadar çok yabancı var ki; hani, 2050 yılında Almanya’nın ŞansölyesiMehmet’ olacak ya, “Çocuk yardımını artırırsak, ‘Mehmet’ 2050’ye kalmaz daha önce gelir” diye vazgeçtiler.

Yangın felaketi dolayısıyla meydana çıkan 10 çocuklu aile Almanlar’ı müthiş etikiledi. Köşe yazarları bu konuyu yazıyorlar hep.

 

 


Eğitim; geldiysen bağır, çağır ki anlayalım!..

 

Gazetemize telefon açan bir veli, “Ana okuluna ocuğum bugün okuldan montsuz geldi, çalmışlar! Hemen öğretmeni aradım, durumu anlattım ve önlem alınmasını diledim” diyerek şikayetini bizimle paylaştı.

Biz de, telefona çıkan öğretmen ne dedi diye sorunca, “Emriniz olur!” diye aptalca yanıt verip, dalga geçtiğini öğrendik.

 

Bir veli daha ne yapabilir? Tabii ki açıp şikayet edecek. Ama öyle anlaşııyor ki, hem mont gitti, hem de öğretmenden fırça yedi!

Bu olayı dinleyince aklıma, atama bekleyen gözü yaşlı öğretmen adayları geldi. O görüntüleri izleyip, üzülmemek mümkün değildi!

Ama öğretmenlerin bu kabul edilmez tavırlarını duyunca sempatim azalıyor!

Benim evimin karşısında da Mehmetçik İlköğretim Okulu var. Her sabah aynı vaveyla!

İstiklal Marşı için öğrencileri toparlayan öğretmen, aman Allahım, ne bağırık, ne çağırık, ağzından çıkanı kulağı duymuyor, bütün mahalleyi ayağa kaldırıyor.

Öğrencilerine, disiplini bağırarak öğretmeye çalışacağına, nezaket sözcükleri ile sevgi yoluyla öğretse, eğitimin ne olduğunu hissettirse daha doğru olmaz mı?

Eğitimi, kabadayılık zanneden, ‘kodum mu, oturturum’ zihniyetli insanlara ne söylense boş!

Eğitimi olmayanların, başkalarını eğitmesi çok komik!

 

 


Başkan adayları…

 

Yerel bir gazetenin manşetinde okudum:

Üçünden biri!

Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için yüzde 50 Fatma Şahin, yüzde 30 Asım Güzelbey, yüzde 20 Ahmet Uzel, diyor!..

 

Benim manşetim:
Hiçbiri!

Öyle bile olsa, yüzdelerle de mutabık değilim.

O halde kim?

Eğer açıklanıncaya kadar hata yapmazsa, isim belli. Şimdi yazıp zarar vermek haksızlık olur!

 

 

 

Başarı eşittir 2 santim!..