Harcanan fazla enerjinin vücudu normal enerjisine dönüştürmede geciktiğinde, vücut direncinin zayıflayacağını anlatan Dr. Baran, “Bağışıklık sistemimiz olan koruyucu mekanizmalar yeterince yanıt vermediğinde enfeksiyonlar ortaya çıkar” uyarısını yaptı.
Dr. Baran, kış hastalıklarının yaşlılarda diyabet, kalp yetmezliği, kronik bronşit, astım, anemi, karaciğer ve böbrek hastalıkları, kanser gibi kronik hastalıkları olanlarda daha çok rastlandığının altını çizdi
Soğuk algınlığının 200'e yakın farklı virüs nedeniyle meydana gelen bir çeşit üst solunum yolu enfeksiyonu olduğunu ifade eden Dr. Baran, hastalıklı kişinin hapşırması veya öksürmesi sonucu virüsün havaya yayıldığına dikkati çekti.
Hapşırmayla 15 bin civarında küçük tükürük damlacığının etrafa yayılabildiğine vurgu yapan Dr. Baran, şöyle devam etti:
“Damlacık içerisinde yer alan virüsler havada ortama göre bir iki gün kalabilir, sonrasında burun yoluyla insana geçer. Vücut savunma göstermek için ilk önce burun akıntısı ve hafif ateşle cevap verir. Ayrıca üşütme, hapşırma, vücutta kırgınlık, halsizlik, terleme, göz yaşarması, burun tıkanıklığı, geniz akıntısına bağlı boğazda ağrı ve yanma, öksürük, ses kısılması, baş ağrısı ve kas ağrıları gibi belirtiler de görülmektedir. Hastalık yaklaşık 7-10 günde kendiliğinden geçer.”
Genelde sonbaharda sıklıkla görülen grip hastalığından ise yaz mevsimi sonunda da etkilenmek mümkündür. Nezle ile çok karıştırılan grip hastalığı da virüs kökenlidir. İnfluenza A-B-C virüsleri çok sık yapısal değişiklik gösterdiğinden hızla yayılma göstermektedir. Tükürük damlacıkları yoluyla bulaşıp, hızla yayılarak ölümcül sonuçlara neden olabilir.
Aynı şekilde bir tür grip virüsü olan Covid 19 enfeksiyonu da aynı influenza virüsleri gibi en çok damlacık yoluyla bulaşmaktadır. Ayrıca virüsle bulaşmış yüzeylere dokunulduktan sonra ellerin yıkanmadan ağız, burun ve gözlere götürülmesi ile de virüs alınabilir.”
Farenjitin birçok bakteri ve virüsün yol açtığı boğaz tabanının iltihaplı hastalığı olduğunu vurgulayan Dr. Baran, “Boğazda ağrı ve yanma, gıcıklanma, öksürük ve geniz akıntısı ile kendini gösterir. Genellikle sinüzite bağlı mikroplu geniz akıntısına bağlı gelişmekle birlikte ağzı açık uyuyanlarda, horlayan ve uyku apne sendromu vakalarında, mide reflüsünde de sık farenjit görülmektedir. Korunmak için hastalığa neden olan biyolojik ve çevresel faktörlerin iyileştirilmesi gerekir” şeklinde konuştu.
Sinüzit hastalığının, kafatasında alın, burun ve elmacık kemiği bölgelerinde yer alan içi hava dolu sinüs boşluklarının herhangi bir mikrobik durumda tıkanma ve iltihaplanmasıyla yaşandığını anımsatan Dr. Baran, şu bilgileri verdi:
“Bu hastalıkta baş ve yüz ağrısı, burun tıkanıklığı, koku almada azalma, ateşlenme, geniz akıntısı, ağız kokusu, öksürük ve halsizlik görülür. Soğuk havalarda saçlarını iyi kurutmadan dışarı çıkanlarda, sigara içenlerde, alerjisi olanlarda, burunda polip ve kemik yapı bozukluklarının bulunduğu ve hava kirliliğinin arttığı durumlarda artmaktadır. Bu etkenlerden uzak durmaya çalışmalı, hekim tarafından verilen ilaçlar kullanılmalı ve gerektiğinde ameliyat olunmalıdır.”
Larenjit hastalığının ses tellerinin enfeksiyona bağlı iltihaplanması olduğunu açıklayan Dr. Baran, “Ses kısılması, boğaz ağrısı, öksürük, ateşlenme ve halsizlikle kendini gösterir. Hekim tarafından verilen ilaçlar kullanılmalıdır” ifadelerine yer verdi.
Boğaz tabanının iki yanında badem şeklinde yer alan lenf sistemine ait dokunun iltihaplanması olan tonsillitin (bademcik iltihabı) çocuklarda sık görüldüğüne işaret eden Dr. Baran, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ağız içindeki mikropların ilerlemesini engellemeye çalışan bademcikler bazen iltihaplanarak, büyüyebilir. Soğuk havalarda vücut direncinin düşmesine bağlı mikropların yayılmasıyla iltihap artar. Boğaz ağrısı, ağrılı yutma, ateş, üşütme, terleme, titreme, eklem ve kas ağrıları ile kendini gösterir. Ağızda kötü kokuya, bazen eklem romatizması, nefrit denilen böbrek iltihaplanması ve kalp kapak bozukluklarına neden olmaktadır.”
Dr. Baran, kış hastalıklarından korunmak için şu önerilerde bulundu:
“• Bol meyve ve sebze tüketilmelidir. Limon, portakal, mandalina, elma ayrıca yoğurt, çörek otu, zencefil, nane, ada çayı gibi bitki çayları soğuk algınlığının belirtilerini azaltmada çok faydalıdır.
- Bol sıvı alınmalıdır. Ancak özellikle böbrek ve kalp yetmezliği olanlar doktoruna danışarak kontrollü sıvı tüketmelidir.
- Yumurta, süt ve balın bağışıklık sistemi üzerine kuvvetlendirici etkisi olduğundan özellikle düzenli sabah kahvaltısı yapılarak, bu gıdalar tüketilmelidir, düzenli ve dengeli beslenilmelidir. Bağışıklığın artmasında büyük katkıları olan D, C, A ve E vitaminleri, çinko ve selenyum takviyeleri yapılmalıdır.
- Sentetik yerine, pamuklu ve yünlü elbiseler tercih edilmelidir.
- Yaşlı ve kronik hastalığı olanlar antioksidan vitaminler almalı, sonbaharda özellikle Eylül-Ekim aylarında grip aşısı yaptırmalıdır.
- Sigara içilmemeli ve sigaralı ortamdan uzak durulmalıdır.
- İyi havalanmamış kapalı ve kalabalık ortamlarda uzun süre kalınmamalıdır. Okul, kışla, kreş ve yurt gibi toplu yaşam alanları temiz tutularak, havalandırılmalıdır.
- Hava kirliliği olan yerlerde özellikle akşamları dışarıda fazla kalınmamalı, maske kullanımına özen gösterilmelidir.
- Kalem, klavye ve mouse (fare), kitap, bardak gibi kişisel eşyalar, hastalıklı bireylerin temasından uzak tutmalıdır.
- Mikropların bulaşmasında önemli yer tutan tokalaşma, ortak kullanılan kapı kolları ve toplu taşıma araçlarında tutunulan yerlere dikkat etmeli elleri sık sık yıkamalı veya kolonyalı kâğıt mendillerle silmelidir.”