Devlet-mafya-siyaset ilişkisinin açığa çıktığı bir süreçte, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması istemiyle hazırladığı iddianameyi, 2’nci kez Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gönderdi. Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Zemo Ağgöz'e konuşan hukuk profesörü Metin Günday, devlet-mafya-siyaset ilişkisinde açığa çıkanlara sessiz kalan yargının durumunu, HDP ve toplumsal muhalefete yönelik artan baskılar üzerinden değerlendirdi.
1982 YARGI OPERASYONU
Türkiye’de 1982 Anayasası’nın yürürlüğe girmesiyle birlikte yargı üzerine operasyon yapıldığına dikkati çeken Günday, “O zamanki adıyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu denilen bir kurul oluşturulmuştu. Önceden sadece adli yargı hakimleri ve savcıları hakkında karar verme yetkisi olan kurul, bu değişiklikler ile birlikte idari yargı hakim ve savcılarını da kapsamına aldı. Yine 12 Eylül 2010 yılında bir Anayasa değişikliği yapıldı. O Anayasa değişikliğiyle de bu operasyona devam edildi” dedi.
YARGI CEMAATE TESLİM EDİLDİ
AKP’nin iktidara gelmesinden sonra yargı üzerine operasyonun devam ettirildiğini belirten Günday, “Yargı deyim yerindeyse cemaate teslim edildi. 2010 Anayasa değişikliğinden sonra Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun oluşum biçimi değiştirildi ve bir nevi yargı cemaate teslim edildi. Fakat 17-25 Aralık’ta cemaatin yargıyı kullanarak bir kalkışmaya girişmesiyle cemaat ile AKP arasındaki bu işbirliği bozuldu. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yeniden oluşum biçimi düzenledi ve bu sefer AKP’nin güdümüne giren bir hale getirildi. Bu kurul idari ve adli yargı hakim ve savcılar hakkında karar vermekle yetkili kılınmış bir kurul” ifadelerini kullandı.
2017 ANAYASA DEĞİŞİKLİ
Günday, 2017’de yapılan Anayasa değişikliğini hatırlatarak, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan “yüksek” sıfatın kaldırıldığını, yerine kurulan Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) 4 üyesinin Cumhurbaşkanlığı tarafından seçildiğini söyledi.
‘YARGI YÜRÜTMENİN GÜDÜMÜNDE’
HSK’nin, adli, idari yargı hakim ve savcılar hakkında karar vermenin yanı sıra Yargıtay ve Danıştay üyelerinin dörtte üçünü de seçtiğini belirten Günday, “Dörtte birini de Cumhurbaşkanı seçiyor. Türkiye’de yürütmenin güdümünde ve etkisi altında kalan bir yargı söz konusudur. Benim gibi pek çok hukukçunun şahsi kanaati, bugün Anayasa’da istenildiği kadar yazsın, Türkiye’de bağımsız ve tarafsız bir yargı yok” ifadelerini kullandı.
AYM’ye üye seçilmesi, atanması durumunu da değerlendiren Günday, “İstanbul başsavcısı AYM üyesi yapıldı. Böyle atamaların olduğu bir AYM, kanunların Anayasa’ya uygunluğunu denetliyor, bireysel başvuruları karara bağlıyor ve parti kapatma davalarına bakıyor” dedi.
‘İDDİANAME REDDEDİLMELİ’
HDP’nin kapatılması istemiyle AYM’ye yapılan başvuruya ilişkin Günday, “İlk iddianame eksikti, çelişkiler vardı, deliller ile iddia irtibatlandırılmamıştı. İade edildi. Son iddianameyi de pek göremedik ama basına yansıdığı kadarıyla anladığımızdan daha az sayıda HDP’linin siyaset yasağı talep edildi. HDP’nin kapatılması talebinin reddedilmesi gerekiyor. Çünkü parti kapatma için gerekli koşulların hiçbiri oluşmamıştır. Hukuken olması gereken bu iddianamenin reddedilmesidir” şeklinde konuştu.
‘SİYASİ DAVA’
HDP’ye yönelik açılması istenen davanın siyasi olduğuna işaret eden Günday, şunları söyledi: “7 Haziran 2015’te AKP’nin 13 yıllık tek başına iktidarına son verildi. Bu sonucun ortaya çıkmasında HDP’nin büyük rolü oldu. Bir muhalefet bloğu oluşmuştu. Ama sonra 7 Haziran-1 Kasım arasında Türkiye’de akla hayale gelmeyecek şeyler yaşandı. AKP’nin 13 yıllık iktidarına son verilmişti ama iktidarını tek başına sürdürmek için birçok yerde katliam oldu. Vatandaş, can güvenliği ve özgürlüğü arasında bir tercihe zorlandı. 1 Kasım’da yapılan seçimde de AKP, tek başına iktidar geldi. Sonra darbe teşebbüsü oldu, OHAL ilan edildi. Var olan demokrasi de askıya alındı ve OHAL KHK’leriyle bile düzenlenemeyecek önlemler alındı. Temel hak ve özgürlükler tamamen ortadan kaldırıldı. Bunlar yaşandıktan sonra 31 Mart’ta yerel seçimlerde HDP başarılı bir sonuç elde etti. Kağıda dökülmemiş bir demokrasi bloğu ortaya çıktı. HDP seçmeni büyükşehirlerde CHP’nin adaylarını destekledi ve kazandı. Bütün bunlar bugün HDP’ye yönelik açılmak istenen davanın siyasi olduğunu gösteriyor.”
DEMOKRASİ BLOKU
Türkiye’de ekonomik krizin derinleştiğini, baskının arttığını, hak ve özgürlüklerin alabildiğine kısıtlanmış olduğuna dikkat çeken Günday, bu koşullarda AKP-MHP ittifak bloğunun seçimi kazanmasının mümkün olmadığının altını çizdi. Günday, şöyle devam etti: “Yürütme tek kişinin elinde, ortada hükümet yok. Bakanlar Kurulu, Başbakan yok. Bakan dedikleri zaten sekreter konumunda ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın iki dudağının ucundalar. Yargının hali belli. Tek adam rejimiyle karşı karşıyayız adına ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ deniliyor. Ama bu sistemin sonuna gelindi. Bu sistemin devam edememesi için yeniden demokratikleşme sürecinin başlatılabilmesi, yeniden yargı bağımsızlığının, tarafsızlığının sağlanabilmesi için iktidar bloğuna karşı demokrasi bloğunun oluşması lazım. Kurulan demokrasi bloğunun adı ittifak olmasa bile başarılı olduğunu 2019 seçimlerinde gördük” diye belirtti.
AMAÇ PARÇALAMAK
HDP’nin kapatılması istemiyle açılan davanın hukuki açıdan kabul edilebilmesi için Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu’nun öngördüğü koşulların hiçbirinin olmadığını kaydeden Günday, “Ama bugünkü AYM bu konuda ne karar verir bilemem, tahmin yürütmek mümkün değil. Ancak hukuken bir karar vermeleri gerekirse, bu talebin reddedilmesi gerekiyor. Demokrasi bloğunun olmazsa olmazı, demokratikleşme sürecinin yeniden başlatılabilmesi için mutlaka oluşması zorunlu olan bir demokrasi bloğunu parçalanması amaçlanıyor. Burada da hedefteki parti HDP. ‘HDP’yi kapatırsak demokrasi bloğunu param parça ederiz ve tek adam rejimi yeniden devam eder’ diyorlar. Amaçları bu” diye konuştu.
MUHALEFETİN TUTUMU
AİHM’in “ihlal” kararını hatırlatan Günday, “İhlal kararı mutlaka uygulanması gereken bir karar. Bağlayıcı kararlar ama uygulanmıyor. Yeni yeni davalar açılıyor. Kobanê eylemleri yeniden gündeme getirildi. Muhalefet yine sessiz. İYİ Parti’yi bir tarafa bırakıyorum ama CHP’de partinin kapatılmasına karşı olanlar olmakla beraber sessiz kalıyor. Korkuları, ‘Sahip çıkarsak bizi de suçlayacaklar, hukuka uygun değil ama ses çıkarmayalım’ diyorlar. Muhalefetin tutumu bu. Ama amaç bugünkü Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemine son vermekse, yeniden demokratikleşme sürecini başlatmaksa, kendilerinin değimiyle bir parlamenter sisteme geçmekse bu amacı gerçekleştirebilmeleri için adı ittifak olsun olmasın, bir demokrasi bloğunu mutlaka oluşturmak zorundalar” dedi.
'SESSİZLİKLE İTTİFAK OLUŞMAZ'
Türkiye’de koşulların ağırlaştığını, baskı ve hukuksuzluğun diz boyu olduğunu belirten Günday, sözlerini şöyle tamamladı: “Videolar da çıktı, rezalet. Ama bunlara rağmen bir demokrasi bloğu oluşmazsa, çatırdayan yapı öyle bir betonlaşır ki hiçbir şey değişmez ve belki daha ağır bir durumla karşı karşıya kalırız. HDP’nin kapatılmasının sonucu bu olur. Bu nedenle bu demokrasi bloğunun parçalanmaması için mücadele edilmesi lazım. Sessiz kalınmakla böyle bir ittifak maalesef oluşmaz.”