Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gürültü kaynaklarının belirlenmesi ve eylem planlarının hazırlanması için 10 pilot il ve 5 büyükşehirde saha çalışması başlattı. 6 milyon Euro’luk bütçeyle uzmanlar karayollarındaki asfaltlama türünden tren raylarına kadar uzanan çalışmayla gürültü haritası çıkarmaya başladı.
Proje dâhilinde İstanbul, Bursa, İzmir, Ankara ve Kocaeli 5 büyükşehirde yerleşim alanları dâhilinde bulunan karayolu, demiryolu, havaalanı ve ticari işletme kaynaklı gürültü değerlendirilecek ve nihai stratejik gürültü haritaları oluşturulacak. İzmir, Erzurum, Gaziantep, Antalya, Adana, Samsun, Eskişehir, Edirne, Muğla ve Nevşehir’in de bulunduğu pilot illerde de stratejik noktalar belirlenerek buraların gürültü haritaları hazırlanacaktır.
Çalışmada Adana’da ve Erzurum'da karayolu Eskişehir’de ise tren yolu gürültüsü, ana gürültü hattı olarak belirlendi. Hızla büyüyen şehirler, teknolojinin getirdiği yenilikler, motorlu taşıtların artışı ve plansız yapılaşma. Gürültü yani ses kirliliğinin en önemli etmenlerinin insan sağlığı üzerindeki etkilerine dünya çapında alternatifler aranmaya devam ediliyor. Modern dünya zemininde gürültü kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkileri ise ürkütücü.
Özellikle Dünya Sağlık Örgütü (WHO) göre 2030 yılında dünya genelinde yaşayan insanların yüzde 30’unda işitme kaynaklı problemlerin baş göstereceği verileri yetkilileri harekete geçirdi.Karayolu, demiryolu, endüstriyel tesisler, eğlence mekanları ve havaalanları gibi alanların gürültü kaynağı olarak belirlenmesinin ardından Türkiye’ de de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yurt genelinde bu gürültü kaynaklarının sese hassas yerleşim bölgelerindeki etkilerini araştırmak üzere çalışma başlattı. 6 milyon Euro değerinde Avrupa Birliği’nden hibe alan proje kapsamında 10 pilot ve 5 büyükşehirde saha çalışmalarına başlandı.
“Çevresel Gürültü Direktifinin Uygulama Kapasitesi için Teknik Yardım” başlıklı projenin saha çalışmalarına yerel kıdemli akustik danışman olarak katılan Kadir Has Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Konca Şaher, en büyük çevresel kirliliğin gürültü kirliliği olduğunu belirtti.Projenin amaçları ve eylem planlarına ilişkin bilgi veren Yrd. Doç. Dr. Konca Şaher, “Nüfusu 250 binden fazla olan yerleşim alanları, yılda 6 milyondan fazla aracın geçtiği karayolları, yılda 60 binden fazla tren hareketinin olduğu tren yolları, 50 binden azla hareketin olduğu hava alanları. Bunlar direktifte de belirtilmiş olup stratejik gürültü haritalarının hazırlanmasında öncelikli olan yerlerdir” dedi.
Saha çalışmalarından Eskişehir’de özellikle trenler ve tren raylarının mercek altına alındığına dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Konca Şaher, “Eskişehir’de belirlenen gürültü kaynağı tren. Bu amaçla biz Devlet Demir Yolları ve belediye ile kapsamlı bir çalışma yaptı. Bu çalışmada tren, tren yolları, tren seferleri, kullanılan tren tiplerine varana kadar geniş detaylı bilgi alarak tren yolu gürültüsünü modelledik. Ve gürültüye hassas bölgelerde konutlar, hastaneler ve okulların gürültü seviyesini her bir cephe düzeyinde ne kadar olduğunu gösteriyoruz. Sonuçlar çok şaşırtmadı.Büyük bir simülasyon projesi içindeyiz.5 kilometre karelik bir alanda o bölgeye ait alanda topografya, oradaki bütün binalar üç boyutlu olarak modelleniyor gürültü kaynakları modelleniyor daha sonra teker teker her bir cephede gürültü seviyesini görüyoruz.Bazı şaşırdığımız yerler oluyor.Öncesinden yaptığımız fizibiliteden de tahmin ediyoruz” dedi.
Adana’da yapılan saha çalışmasının karayolları boyutunda değerlendirildiğini aktaran Yrd. Doç. Dr. Konca Şaher; “Adana için değerlendirdiğimiz gürültü kaynağı karayolu gürültüsüydü. Enteresan bir durum var Adana’da. Bu kadar yoğunluklu karayollarının şehrin ortasından geçmesi ciddi problem arz ediyor. Trafiğe çıkan araç sayısının artması,.Ağır vasıta araçlarının çok sık olması.Ayrıca Adana’da kilit taşının kullanılması normal bir asfalt zemine göre çıkan gürültü miktarı çok daha fazla oluyor.Adana’da ayrıca hava alanı şehrin tam ortasında yer alıyor.Taşınması söz konusu ama hava alanları için bakarsak yeni bir yerleşim alanının direkt yakınına yapılmaması gerekiyor.Ayrıca uçak seferlerinde yeni rotaların belirlenmesi de alternatif olabilir” diye kaydetti.
Ana gürültü kaynaklarının belirlenmesinin ardından ikinci aşamada eylem planlarının hazırlandığını söyleyen Yard. Dç. Dr. Şaher gürültüyü azaltacak tedbirler konusunda yapılacakları şu şekilde sıraladı: “ Tedbir planları arasında örneğin karayolu gürültüsü için ne kadar aracın geçeceği, hangi araçların hangi saatler arasında geçişine izin verileceği, asfalt tipleri, yol kenarına konulacak oyana bariyerler, kullanılacak bariyerlerin yükseklikleri, bariyerlerde kullanılacak emici malzemeler . Aynı şekilde tren rayları olarak rayların bakımı, tren hattında bir gün içinde kaç tarife uygulanacağı gibi çalışmaların üzerinde yoğunlaştık.”
Türkiye’nin en gürültülü ilinin İstanbul olduğunu dile getiren Yard.Dç. Dr. Şaher durumun nüfusa orantılı olduğunu dikkat çekti. Şaher şunları söyledi: “İnanılmaz bir nüfusa sahip olan büyük bir metropol.Sayılan tüm gürültü kaynaklarını içinde barındırıyor. Burada yaşayanlarında gürültüye karşı toleransı fazla.”
Gürültünün insan sağlığı üzerindeki etkilerinin ürkütücü boyutta olduğunu dile getiren Kadir Has Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Konca Şaher, yaşam alanlarının gürültü ve sessizlik faktörüne göre inşa edilmesi gerektiğini hatırlattı. Sağlıklı bir yaşam için sessiz bir dünya ihtiyacının öncelikler arasında yer alması gerektiğini söyleyen Şaher; “ Gürültüyü ancak üzerimizdeki etkilerini anlamaya başladığımızda problem olarak fark ediyoruz. Böyle olmamalı. 2030 yılında Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminine göre yaklaşık olarak nüfusun yüzde 30’u herhangi bir tür işitme engelinden muzdarip olacak.Şu andaki rakam yüzde 15.Yani yaklaşık 15 yıl içinde iki kat bir artıştan bahsediyoruz. Bu yüzden bizim projenin amacı a kamuda bu konuda bilinçlendirmeyi ve farkındalığı arttırmak.İHA
Proje dâhilinde İstanbul, Bursa, İzmir, Ankara ve Kocaeli 5 büyükşehirde yerleşim alanları dâhilinde bulunan karayolu, demiryolu, havaalanı ve ticari işletme kaynaklı gürültü değerlendirilecek ve nihai stratejik gürültü haritaları oluşturulacak. İzmir, Erzurum, Gaziantep, Antalya, Adana, Samsun, Eskişehir, Edirne, Muğla ve Nevşehir’in de bulunduğu pilot illerde de stratejik noktalar belirlenerek buraların gürültü haritaları hazırlanacaktır.
Çalışmada Adana’da ve Erzurum'da karayolu Eskişehir’de ise tren yolu gürültüsü, ana gürültü hattı olarak belirlendi. Hızla büyüyen şehirler, teknolojinin getirdiği yenilikler, motorlu taşıtların artışı ve plansız yapılaşma. Gürültü yani ses kirliliğinin en önemli etmenlerinin insan sağlığı üzerindeki etkilerine dünya çapında alternatifler aranmaya devam ediliyor. Modern dünya zemininde gürültü kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkileri ise ürkütücü.
Özellikle Dünya Sağlık Örgütü (WHO) göre 2030 yılında dünya genelinde yaşayan insanların yüzde 30’unda işitme kaynaklı problemlerin baş göstereceği verileri yetkilileri harekete geçirdi.Karayolu, demiryolu, endüstriyel tesisler, eğlence mekanları ve havaalanları gibi alanların gürültü kaynağı olarak belirlenmesinin ardından Türkiye’ de de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yurt genelinde bu gürültü kaynaklarının sese hassas yerleşim bölgelerindeki etkilerini araştırmak üzere çalışma başlattı. 6 milyon Euro değerinde Avrupa Birliği’nden hibe alan proje kapsamında 10 pilot ve 5 büyükşehirde saha çalışmalarına başlandı.
“Çevresel Gürültü Direktifinin Uygulama Kapasitesi için Teknik Yardım” başlıklı projenin saha çalışmalarına yerel kıdemli akustik danışman olarak katılan Kadir Has Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Konca Şaher, en büyük çevresel kirliliğin gürültü kirliliği olduğunu belirtti.Projenin amaçları ve eylem planlarına ilişkin bilgi veren Yrd. Doç. Dr. Konca Şaher, “Nüfusu 250 binden fazla olan yerleşim alanları, yılda 6 milyondan fazla aracın geçtiği karayolları, yılda 60 binden fazla tren hareketinin olduğu tren yolları, 50 binden azla hareketin olduğu hava alanları. Bunlar direktifte de belirtilmiş olup stratejik gürültü haritalarının hazırlanmasında öncelikli olan yerlerdir” dedi.
Saha çalışmalarından Eskişehir’de özellikle trenler ve tren raylarının mercek altına alındığına dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Konca Şaher, “Eskişehir’de belirlenen gürültü kaynağı tren. Bu amaçla biz Devlet Demir Yolları ve belediye ile kapsamlı bir çalışma yaptı. Bu çalışmada tren, tren yolları, tren seferleri, kullanılan tren tiplerine varana kadar geniş detaylı bilgi alarak tren yolu gürültüsünü modelledik. Ve gürültüye hassas bölgelerde konutlar, hastaneler ve okulların gürültü seviyesini her bir cephe düzeyinde ne kadar olduğunu gösteriyoruz. Sonuçlar çok şaşırtmadı.Büyük bir simülasyon projesi içindeyiz.5 kilometre karelik bir alanda o bölgeye ait alanda topografya, oradaki bütün binalar üç boyutlu olarak modelleniyor gürültü kaynakları modelleniyor daha sonra teker teker her bir cephede gürültü seviyesini görüyoruz.Bazı şaşırdığımız yerler oluyor.Öncesinden yaptığımız fizibiliteden de tahmin ediyoruz” dedi.
Adana’da yapılan saha çalışmasının karayolları boyutunda değerlendirildiğini aktaran Yrd. Doç. Dr. Konca Şaher; “Adana için değerlendirdiğimiz gürültü kaynağı karayolu gürültüsüydü. Enteresan bir durum var Adana’da. Bu kadar yoğunluklu karayollarının şehrin ortasından geçmesi ciddi problem arz ediyor. Trafiğe çıkan araç sayısının artması,.Ağır vasıta araçlarının çok sık olması.Ayrıca Adana’da kilit taşının kullanılması normal bir asfalt zemine göre çıkan gürültü miktarı çok daha fazla oluyor.Adana’da ayrıca hava alanı şehrin tam ortasında yer alıyor.Taşınması söz konusu ama hava alanları için bakarsak yeni bir yerleşim alanının direkt yakınına yapılmaması gerekiyor.Ayrıca uçak seferlerinde yeni rotaların belirlenmesi de alternatif olabilir” diye kaydetti.
Ana gürültü kaynaklarının belirlenmesinin ardından ikinci aşamada eylem planlarının hazırlandığını söyleyen Yard. Dç. Dr. Şaher gürültüyü azaltacak tedbirler konusunda yapılacakları şu şekilde sıraladı: “ Tedbir planları arasında örneğin karayolu gürültüsü için ne kadar aracın geçeceği, hangi araçların hangi saatler arasında geçişine izin verileceği, asfalt tipleri, yol kenarına konulacak oyana bariyerler, kullanılacak bariyerlerin yükseklikleri, bariyerlerde kullanılacak emici malzemeler . Aynı şekilde tren rayları olarak rayların bakımı, tren hattında bir gün içinde kaç tarife uygulanacağı gibi çalışmaların üzerinde yoğunlaştık.”
Türkiye’nin en gürültülü ilinin İstanbul olduğunu dile getiren Yard.Dç. Dr. Şaher durumun nüfusa orantılı olduğunu dikkat çekti. Şaher şunları söyledi: “İnanılmaz bir nüfusa sahip olan büyük bir metropol.Sayılan tüm gürültü kaynaklarını içinde barındırıyor. Burada yaşayanlarında gürültüye karşı toleransı fazla.”
Gürültünün insan sağlığı üzerindeki etkilerinin ürkütücü boyutta olduğunu dile getiren Kadir Has Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Konca Şaher, yaşam alanlarının gürültü ve sessizlik faktörüne göre inşa edilmesi gerektiğini hatırlattı. Sağlıklı bir yaşam için sessiz bir dünya ihtiyacının öncelikler arasında yer alması gerektiğini söyleyen Şaher; “ Gürültüyü ancak üzerimizdeki etkilerini anlamaya başladığımızda problem olarak fark ediyoruz. Böyle olmamalı. 2030 yılında Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminine göre yaklaşık olarak nüfusun yüzde 30’u herhangi bir tür işitme engelinden muzdarip olacak.Şu andaki rakam yüzde 15.Yani yaklaşık 15 yıl içinde iki kat bir artıştan bahsediyoruz. Bu yüzden bizim projenin amacı a kamuda bu konuda bilinçlendirmeyi ve farkındalığı arttırmak.İHA