Şahin, “Psikolog deli doktoru değildir. Biz psikoloğuz, hekim değiliz. Tıp hekimi ile psikoloğu ayırt etmek lazım. İnsanın gözü, dişi veya başka yeri ağrır, doktora gider ve bizde insanın psikolojik yapısıyla ilgileniyoruz” dedi
Günümüzün en önemli psikolojik hastalıklarından birisi de hiç şüphesiz depresyon. Uzman Psikolog Yazarımız Hayrettin Şahin ile depresyonu enine-boyuna konuştuk.Depresyonun bir ruh hali olduğu vurgusu yapan Uzman Psikolog Hayrettin Şahin, depresyona girenlerin hayattan ve yaşamdan zevk alamadığını belirtti.
Günümüzün stres, kaygı ve öfke çağı olduğunun altını çizen Şahin, “Hızlı bir koşturmaca var, insanlar artık kendilerine zaman ayırmıyorlar. Halbuki bizim midemizin yemeğe ihtiyacı var. Gözümüzün güzel görmeye, kulağımızın güzel sesleri duymaya ve burnumuzun güzel kokular almaya ihtiyacı var. Biz insan olarak belki çok para kazanmak için, mal-mülk almak için, ev ve araba almak için kendi ruh sağlığımızdan, kişiliğimizden ve kimliğimizden ödünler vermeye başladık. Şimdi kendimizi öylesine bir işe kaptırdık ki, kendimize zaman ayırmıyoruz” dedi.
Sabah-Toplumda psikolog ile ilgili yanlış algı var. Mesela deli doktoru diye bakıyorlar? Gerçekten de öyle mi, değilse psikolog kimdir?
Şahin-O söylenen mesleğin bizimle uzaktan yakından alakası yok. Psikoloji bilimi insanların davranışlarını, düşüncelerini ve duygularını inceleyen bir bilim dalı. Şöyle bir örnekle açıklayalım; insanı bilgisayara benzetecek olursak, bu bilgisayarın Windows gibi bir işletim sistemi var. Psikoloji, insanın işletim sistemini inceleyen bir bilim dalı diyebiliriz günümüzdeki halk lisanıyla. Psikolog deli doktoru değildir. Biz psikoloğuz, hekim değiliz. Tıp hekimi ile psikoloğu ayırt etmek lazım. İnsanın gözü, dişi veya başka yeri ağrır, doktora gider ve bizde insanın psikolojik yapısıyla ilgileniyoruz. Mesela gece uykunuz kaçıyor ve sabaha kadar uyuyamıyorsunuz, halbuki vücudunuz sapsağlam. Depresif haldesiniz, hayattan tat almıyorsunuz, sizin için hayat anlamsız hale geliyor. Biz insanın hayata bakışını değiştirmeye çalışanlarız. Bizpsikologlar sadece gelen insanı dinleyen kişiler değiliz. Teknik öğretiriz.
Mesela korkuyorsa, bu korku duygusunu nasıl yenecek, nasıl ortadan kaldıracak bunları kişilere öğretiriz, uygulamasını yaparız. İşin bir boyutu bu. Psikiyatri ile psikoloji arasındaki fark ise psikiyatristler daha ağır vakalarla çalışır, deli diyebileceğiniz insanlarla çalışabilir. Bir kuşun iki kanadı var, bunlardanbirisi psikiyatri diğeri psikoloji. Psikiyatrist ilaç tedavisi uygular. Çünkü kişi negatif düşündüğü zaman, depresyona girdiği ve panik atak yaşadığı zaman, vücutta beyin dalgaları ve bazı hormonların düzeyleri azalıyor ya da artıyor. İşte ilaçla o dengeyi sağlamaya çalışır psikiyatri. Psikolog ise kişinin hayata bakış açısını değiştirerek, psiko- terapi süreciyle kişinin beyin dalgalarının, fizyolojisinin ve anatomisinin dengeye gelmesini sağlar. Bir kişi sorun yaşıyorsa hem psikoloji, hem de psikiyatri tedavisi görebilir. İkisini aynı anda görürse çok daha faydalı sonuçlar elde edebilir. Biz normal insanlarla çalışıyoruz.
Mesela ailevi problem yaşıyorsunuz, deli misiniz? Hayır, çatışma yaşıyorsunuz, aranızdaki iletişim kopukluğu var. Alırız aile terapisine aranızdaki iletişim kopukluğunu size gösteririz, yanlışı gösterip doğrusunu öğretiriz ve uygulamaya başlarsınız çatışma biter. Çocuğunuzla ilgili çatışmalar yaşıyorsunuz deli misiniz? Hayır. Depresyon yaşıyorsunuz niye? O kadar içinize atmış biriktirmişsiniz ki o birikim sizi depresyona sürüklemiş, o birikimi sileriz. Bunları teknik tedavilerle sileriz ve günlük yaşantınıza dönersiniz. Yani kişi kendi içinde çatışma yaşıyorsa, çevresindekilerle çatışma yaşıyorsa, o tür insanların bize ihtiyacı var. Kendinizi mutlu hissetmediğinizde veya hayattan zevk almadığınızda psikoloğa veya psikiyatriye gitmeniz gerekiyor. Gitmezseniz sıkıntı yaşarsınız.
Son yıllarda deli doktoru yaftası zayıflamaya başladı. İnsanlar artık daha bilinçli. Bundan 15-20 yıl önce psikoloğa veya psikiyatriye korka korka geliyorlardı. Aman beni kimse görmesin, haberi olmasın gibi. Eğitim seviyesi yükseldikçe, psikoloğa ve psikiyatriye gitme oranı artıyor. Deli demiş olduğunuz insanlarla zaten çalışamayız. Akli dengesini kaybetmiş, topluma uyum sağlayamıyorsa bizi dinlemez ki. Akli dengesini kaybetmiş insanlar Akıl, Ruh ve Sinir Hastanesi’nde hekim gözetiminde yatılı olarak kalırlar. Avrupa’da her insanın bir psikoloğu var. Bizde o noktaya doğru gidiyoruz. 50-60 veya 100 sene yaşıyorsunuz, neden mutlu yaşamayasınız? Psikolog olarak ilaç tedavisi uygulamıyoruz, onu psikiyatrlar uygular. Ya ilaçsız tedavi olur mu diyorlar? Evet olur, bunun dünyada ve Türkiye’de teknikleri var ve şu anda geniş olarak uygulanıyor. Psiko-terapi süreci daha kalıcı ve etkilidir.
Sabah-Depresyon nedir?
Şahin-Depresyon bir ruh halidir. Kişi dünyadan elini-eteğini çeker, kendini değersiz hisseder, yaşam kalitesi düşer, hiçbir şeyden tat-lezzet almaz, hayat kendisine anlamsız gelir, kendi içine kapanır, kimseyle konuşmaz ve kendi iç dünyasında ağır çekim yaşar. Davranışları donuklaşır, bakışları söner.Böyle bir ruh halidir.
Sabah-Günümüzün en fazla psikolojik rahatsızlığının depresyon olduğu söyleniyor, sizce de öyle mi?
Şahin-Evet günümüz stres çağı, günümüz kaygı çağı, öfke çağı ve bunlar genelde içe atılıyor. Hızlı bir koşuşturmaca var, insanlar artık kendilerine zaman ayırmıyorlar. Halbuki bizim midemizin yemeğe ihtiyacı var. Gözümüzün güzel görmeye, kulağımızın güzel sesleri duymaya ve burnumuzun güzel kokular almaya ihtiyacı var. İnsan olarak belki çok para kazanmak, mal-mülk almak, ev ve araba almak için ruh sağlığımızdan, kişiliğimizden ve kimliğimizden ödünler vermeye başladık. Kendimizi öylesine işe kaptırdık ki, kendimize zaman ayırmıyoruz. Kendimizi ihmal ettiğimiz zaman vücudumuz otomatik olarak tepki gösteriyor. Yemeği fazla yersiniz rahatsızlık oluşturur, suyu fazla içersiniz rahatsızlık oluşturur.Aynen onun gibi her şeyin fazlası insana zarar verebiliyor. İşkolik bir insan, hasta bir insandır aynı zamanda. Adam fabrikada yaşıyor, aile yaşantısı bitmiş, beş kuruş parasını alsan hemen depresyona giriyor, kaybetme korkusu. Bunun gibi birçok şey insanları depresyona götürüyor. Depresyon son yıllarda artarak devam ediyor, işte bunun temel sebebi de insanlarımız artık gergin. Televizyonu açıyorsunuz, ölüm, cinayet. İnternete giriyorsunuz aynı şekilde olumsuz görüntüler. Kişileri ister istemez karamsarlığa, kötümserliğe ve hayattan kopmaya sevk ediyor.
Sabah-Bir insan depresyona nasıl yakalanır, tedavisi var mı?
Şahin-Depresyonun tabiki tedavisi var. Nasıl yakalanır, sorusunun çok geniş bir cevabı var. Depresyonun en temel duygusu değersizlik inancıdır. Eğer aileniz sizi değersiz bir insan olarak yetiştirmişse, size değer vermeyip önemsememişse ileride depresyon yaşayabilirsiniz. Eşinizden, anne veya babanızdan ayrılırsınız bu sizi depresyona götürebilir. Yani depresyonun binlerce sebebi var, aynı zamanda çözümü de var.
Sabah-Depresyonun türleri var mı? Varsa bunlar nelerdir?
Şahin-Tabiki var kendi içinde. 20 yıldan beri sorunlar yaşar ve kurtulamaz. Bazıları mevsimsel depresyona girer, bazıları dönemsel depresyona girer. Mesela bazı insanlar 15-20 gün depresyona girer, ama daha sonra çıkar. Bunlar kroniktir.
Sabah-Depresyona yakalanma oranı kadın ve erkeklerde nedir?
Şahin-Kadınların depresyona yakın olduğu tahmin ediliyor. Bu konularla ilgili çok ciddi çalışmalar yok elimizde. Erkekler de yakalanabiliyor. Ülkemizde kadınlar baskı altında yetiştikleri, özgür olamadıkları ve kendilerini ifade edemediklerinden depresyon yaşabiliyorlar.
Sabah-İnançlı birisi depresyona girer mi? Bu rahatsızlığı dini duygularla tedavi etmek mümkün mü?
Şahin-Halk arasında inançlı insanlar depresyona girmez diye bir düşünce vardır. Alakası yok. İnsan ister inançlı olsun,ister inançsız olsun depresyona girebilir. Ama inanç kişilerin direncini arttırabilir. Kişinin inancı varsa, belalara karşı dirençli olabilir. Diyelim ki inançlı birisiniz tevekkül ediyorsunuz. Mesela zarar ediyorsunuz ve Allah’tan geldi deyip, içinize kapanıyorsunuz. Ama inanç boyutunuz zayıfsa neden benim başıma geldi, ben ne yaptım, hangi suçu ve günahı işledim gibi atıp tutmaya başlıyorsunuz. Bu düşünce sizi depresyona götürebiliyor. Kısacası inançlıda olsa inançsızda olsa kişi depresyona girebilir.
Sabah-Depresyona giren bir insan,kendisine ve çevresine zarar verebilir mi?
Şahin-Daha çok kendi kendine zarar verebilir. Depresyon hastaları üzerinde yapılan araştırma şunu göstermiş, yüzde 15’i intihara teşebbüs ediyor. Bunların yüzde 5’i ölüyor ve yüzde 10’nu kurtarılıyor. Çevreye pek zarar vermezler. Zaten bu insanlar kendi içine kapanır. Müthiş bir değersizlik, karamsarlık ve ümitsizlik inancı vardır. Mesela kız sınava giriyor ve kazanamayınca depresyona giriyor. Genellikle kendi içinde yaşar.
Sabah-Depresyon için bütün hastalıkların veya cinnetlerin başlangıcı diyebilir miyiz?
Şahin-Hayır, bunu dememiz çok doğru değil. Depresyon kendi halinde psikolojik bir rahatsızlık. Cinnet geçirmek, kendi halinde başka bir rahatsızlık, panik atak ve kaygı-endişe, başka bir rahatsızlık. Buna benzer birçok psikolojik rahatsızlık var, ama hepsinin temel sebebi depresyon dememiz doğru değil.
Sabah-Depresyona daha çok maddi durumu kötü insanların girdiği söyleniyor, bu doğru mu?
Şahin-Doğru değil. Çok zengin olup da depresyona yakalanan insanlar var. Sanatçıların çoğu genelde anti-depresan kullanır. Bunun maddiyatla çok alakası yok. Hayata ve olaylara bakış açısıyla alakası var. Yani adamın 8 fabrikası var ve yoğun depresyon yaşıyor, onun fabrikasında asgari ücretle çalışan işçi çok mutlu. Tabi ki maddi yokluk, insanın çaresizlik duygusunu ortaya çıkabilir. Fakir insanların hepsi depresyonda, zengin insanların hepsi mutlu ve huzurlu diyemeyiz. Hatta maddi durumu iyi olanların depresyon yaşama ihtimalleri daha yüksektir. Çünkü kaybedecek çok şeyleri vardır.
Sabah-Depresyonun biyolojik etkileri var mı?
Şahin-Zaten depresyon biyolojik bir rahatsızlıktır. Hareketleriniz yavaşlar, donuklaşır, konuşmanız yavaşlar yavaş döner ve hayatı ağır çekimde yaşarsınız. Vücudun dengesi bozulunca ilaçla takviye edilip o denge sağlanmaya çalışılır.
Sabah-Depresyona yakalanmamak için ne yapmak lazım?
Şahin-İçine atan ve biriktirenler, özgür olmayanlar, yarın ne olacağını bilmiyor, sürekli kehanetlerde bulunuyor, şöyle olacak böyle olacak diyen insanlar daha çabuk yakalanıyor. Mutlu ve huzurlu insanlar anı yaşayan insanlardır. Yine kendini olduğu gibi kabul edenler mutlu ve huzurlu insanlardır. Ama kendini olduğu gibi kabul etmeyen, ağzını, burnunu ve ailesini beğenmeyenlerinde depresyona yakalanma oranları daha yüksek. Yakalanmamak için daraldığınızda, bunaldığınızda ve travma yaşandığını zaman kesinlikle bir uzmandan destek alınması gerekiyor.
Hayata pozitif bakış açısı getirmeniz gerekiyor. Kendiniz özgür olmalısınız. Mesela başkasına göre yaşayanlar mutlu olamazlar. Ne demek? Elalem ne der, konu komşu ne der. Bir elbise giyeceği zaman bile kendisini çevreye göre değerlendirir. Biz bu tür insanlara sahte kendilik insanlar diyoruz. Sahte kendiliğe sahip olanlar depresif halde yaşar, ama gerçek kendisi olan, içinden geldiği gibi doğal yaşayan insan genelde mutlu olur. Bir insan depresyona girmek istemiyorsa, anı yaşayacak, kendi olacak ve özgür olacak. Bu üçüne dikkat eden insan depresyona girmez. Hüseyin Karataş
Günümüzün en önemli psikolojik hastalıklarından birisi de hiç şüphesiz depresyon. Uzman Psikolog Yazarımız Hayrettin Şahin ile depresyonu enine-boyuna konuştuk.Depresyonun bir ruh hali olduğu vurgusu yapan Uzman Psikolog Hayrettin Şahin, depresyona girenlerin hayattan ve yaşamdan zevk alamadığını belirtti.
Günümüzün stres, kaygı ve öfke çağı olduğunun altını çizen Şahin, “Hızlı bir koşturmaca var, insanlar artık kendilerine zaman ayırmıyorlar. Halbuki bizim midemizin yemeğe ihtiyacı var. Gözümüzün güzel görmeye, kulağımızın güzel sesleri duymaya ve burnumuzun güzel kokular almaya ihtiyacı var. Biz insan olarak belki çok para kazanmak için, mal-mülk almak için, ev ve araba almak için kendi ruh sağlığımızdan, kişiliğimizden ve kimliğimizden ödünler vermeye başladık. Şimdi kendimizi öylesine bir işe kaptırdık ki, kendimize zaman ayırmıyoruz” dedi.
Sabah-Toplumda psikolog ile ilgili yanlış algı var. Mesela deli doktoru diye bakıyorlar? Gerçekten de öyle mi, değilse psikolog kimdir?
Şahin-O söylenen mesleğin bizimle uzaktan yakından alakası yok. Psikoloji bilimi insanların davranışlarını, düşüncelerini ve duygularını inceleyen bir bilim dalı. Şöyle bir örnekle açıklayalım; insanı bilgisayara benzetecek olursak, bu bilgisayarın Windows gibi bir işletim sistemi var. Psikoloji, insanın işletim sistemini inceleyen bir bilim dalı diyebiliriz günümüzdeki halk lisanıyla. Psikolog deli doktoru değildir. Biz psikoloğuz, hekim değiliz. Tıp hekimi ile psikoloğu ayırt etmek lazım. İnsanın gözü, dişi veya başka yeri ağrır, doktora gider ve bizde insanın psikolojik yapısıyla ilgileniyoruz. Mesela gece uykunuz kaçıyor ve sabaha kadar uyuyamıyorsunuz, halbuki vücudunuz sapsağlam. Depresif haldesiniz, hayattan tat almıyorsunuz, sizin için hayat anlamsız hale geliyor. Biz insanın hayata bakışını değiştirmeye çalışanlarız. Bizpsikologlar sadece gelen insanı dinleyen kişiler değiliz. Teknik öğretiriz.
Mesela korkuyorsa, bu korku duygusunu nasıl yenecek, nasıl ortadan kaldıracak bunları kişilere öğretiriz, uygulamasını yaparız. İşin bir boyutu bu. Psikiyatri ile psikoloji arasındaki fark ise psikiyatristler daha ağır vakalarla çalışır, deli diyebileceğiniz insanlarla çalışabilir. Bir kuşun iki kanadı var, bunlardanbirisi psikiyatri diğeri psikoloji. Psikiyatrist ilaç tedavisi uygular. Çünkü kişi negatif düşündüğü zaman, depresyona girdiği ve panik atak yaşadığı zaman, vücutta beyin dalgaları ve bazı hormonların düzeyleri azalıyor ya da artıyor. İşte ilaçla o dengeyi sağlamaya çalışır psikiyatri. Psikolog ise kişinin hayata bakış açısını değiştirerek, psiko- terapi süreciyle kişinin beyin dalgalarının, fizyolojisinin ve anatomisinin dengeye gelmesini sağlar. Bir kişi sorun yaşıyorsa hem psikoloji, hem de psikiyatri tedavisi görebilir. İkisini aynı anda görürse çok daha faydalı sonuçlar elde edebilir. Biz normal insanlarla çalışıyoruz.
Mesela ailevi problem yaşıyorsunuz, deli misiniz? Hayır, çatışma yaşıyorsunuz, aranızdaki iletişim kopukluğu var. Alırız aile terapisine aranızdaki iletişim kopukluğunu size gösteririz, yanlışı gösterip doğrusunu öğretiriz ve uygulamaya başlarsınız çatışma biter. Çocuğunuzla ilgili çatışmalar yaşıyorsunuz deli misiniz? Hayır. Depresyon yaşıyorsunuz niye? O kadar içinize atmış biriktirmişsiniz ki o birikim sizi depresyona sürüklemiş, o birikimi sileriz. Bunları teknik tedavilerle sileriz ve günlük yaşantınıza dönersiniz. Yani kişi kendi içinde çatışma yaşıyorsa, çevresindekilerle çatışma yaşıyorsa, o tür insanların bize ihtiyacı var. Kendinizi mutlu hissetmediğinizde veya hayattan zevk almadığınızda psikoloğa veya psikiyatriye gitmeniz gerekiyor. Gitmezseniz sıkıntı yaşarsınız.
Son yıllarda deli doktoru yaftası zayıflamaya başladı. İnsanlar artık daha bilinçli. Bundan 15-20 yıl önce psikoloğa veya psikiyatriye korka korka geliyorlardı. Aman beni kimse görmesin, haberi olmasın gibi. Eğitim seviyesi yükseldikçe, psikoloğa ve psikiyatriye gitme oranı artıyor. Deli demiş olduğunuz insanlarla zaten çalışamayız. Akli dengesini kaybetmiş, topluma uyum sağlayamıyorsa bizi dinlemez ki. Akli dengesini kaybetmiş insanlar Akıl, Ruh ve Sinir Hastanesi’nde hekim gözetiminde yatılı olarak kalırlar. Avrupa’da her insanın bir psikoloğu var. Bizde o noktaya doğru gidiyoruz. 50-60 veya 100 sene yaşıyorsunuz, neden mutlu yaşamayasınız? Psikolog olarak ilaç tedavisi uygulamıyoruz, onu psikiyatrlar uygular. Ya ilaçsız tedavi olur mu diyorlar? Evet olur, bunun dünyada ve Türkiye’de teknikleri var ve şu anda geniş olarak uygulanıyor. Psiko-terapi süreci daha kalıcı ve etkilidir.
Sabah-Depresyon nedir?
Şahin-Depresyon bir ruh halidir. Kişi dünyadan elini-eteğini çeker, kendini değersiz hisseder, yaşam kalitesi düşer, hiçbir şeyden tat-lezzet almaz, hayat kendisine anlamsız gelir, kendi içine kapanır, kimseyle konuşmaz ve kendi iç dünyasında ağır çekim yaşar. Davranışları donuklaşır, bakışları söner.Böyle bir ruh halidir.
Sabah-Günümüzün en fazla psikolojik rahatsızlığının depresyon olduğu söyleniyor, sizce de öyle mi?
Şahin-Evet günümüz stres çağı, günümüz kaygı çağı, öfke çağı ve bunlar genelde içe atılıyor. Hızlı bir koşuşturmaca var, insanlar artık kendilerine zaman ayırmıyorlar. Halbuki bizim midemizin yemeğe ihtiyacı var. Gözümüzün güzel görmeye, kulağımızın güzel sesleri duymaya ve burnumuzun güzel kokular almaya ihtiyacı var. İnsan olarak belki çok para kazanmak, mal-mülk almak, ev ve araba almak için ruh sağlığımızdan, kişiliğimizden ve kimliğimizden ödünler vermeye başladık. Kendimizi öylesine işe kaptırdık ki, kendimize zaman ayırmıyoruz. Kendimizi ihmal ettiğimiz zaman vücudumuz otomatik olarak tepki gösteriyor. Yemeği fazla yersiniz rahatsızlık oluşturur, suyu fazla içersiniz rahatsızlık oluşturur.Aynen onun gibi her şeyin fazlası insana zarar verebiliyor. İşkolik bir insan, hasta bir insandır aynı zamanda. Adam fabrikada yaşıyor, aile yaşantısı bitmiş, beş kuruş parasını alsan hemen depresyona giriyor, kaybetme korkusu. Bunun gibi birçok şey insanları depresyona götürüyor. Depresyon son yıllarda artarak devam ediyor, işte bunun temel sebebi de insanlarımız artık gergin. Televizyonu açıyorsunuz, ölüm, cinayet. İnternete giriyorsunuz aynı şekilde olumsuz görüntüler. Kişileri ister istemez karamsarlığa, kötümserliğe ve hayattan kopmaya sevk ediyor.
Sabah-Bir insan depresyona nasıl yakalanır, tedavisi var mı?
Şahin-Depresyonun tabiki tedavisi var. Nasıl yakalanır, sorusunun çok geniş bir cevabı var. Depresyonun en temel duygusu değersizlik inancıdır. Eğer aileniz sizi değersiz bir insan olarak yetiştirmişse, size değer vermeyip önemsememişse ileride depresyon yaşayabilirsiniz. Eşinizden, anne veya babanızdan ayrılırsınız bu sizi depresyona götürebilir. Yani depresyonun binlerce sebebi var, aynı zamanda çözümü de var.
Sabah-Depresyonun türleri var mı? Varsa bunlar nelerdir?
Şahin-Tabiki var kendi içinde. 20 yıldan beri sorunlar yaşar ve kurtulamaz. Bazıları mevsimsel depresyona girer, bazıları dönemsel depresyona girer. Mesela bazı insanlar 15-20 gün depresyona girer, ama daha sonra çıkar. Bunlar kroniktir.
Sabah-Depresyona yakalanma oranı kadın ve erkeklerde nedir?
Şahin-Kadınların depresyona yakın olduğu tahmin ediliyor. Bu konularla ilgili çok ciddi çalışmalar yok elimizde. Erkekler de yakalanabiliyor. Ülkemizde kadınlar baskı altında yetiştikleri, özgür olamadıkları ve kendilerini ifade edemediklerinden depresyon yaşabiliyorlar.
Sabah-İnançlı birisi depresyona girer mi? Bu rahatsızlığı dini duygularla tedavi etmek mümkün mü?
Şahin-Halk arasında inançlı insanlar depresyona girmez diye bir düşünce vardır. Alakası yok. İnsan ister inançlı olsun,ister inançsız olsun depresyona girebilir. Ama inanç kişilerin direncini arttırabilir. Kişinin inancı varsa, belalara karşı dirençli olabilir. Diyelim ki inançlı birisiniz tevekkül ediyorsunuz. Mesela zarar ediyorsunuz ve Allah’tan geldi deyip, içinize kapanıyorsunuz. Ama inanç boyutunuz zayıfsa neden benim başıma geldi, ben ne yaptım, hangi suçu ve günahı işledim gibi atıp tutmaya başlıyorsunuz. Bu düşünce sizi depresyona götürebiliyor. Kısacası inançlıda olsa inançsızda olsa kişi depresyona girebilir.
Sabah-Depresyona giren bir insan,kendisine ve çevresine zarar verebilir mi?
Şahin-Daha çok kendi kendine zarar verebilir. Depresyon hastaları üzerinde yapılan araştırma şunu göstermiş, yüzde 15’i intihara teşebbüs ediyor. Bunların yüzde 5’i ölüyor ve yüzde 10’nu kurtarılıyor. Çevreye pek zarar vermezler. Zaten bu insanlar kendi içine kapanır. Müthiş bir değersizlik, karamsarlık ve ümitsizlik inancı vardır. Mesela kız sınava giriyor ve kazanamayınca depresyona giriyor. Genellikle kendi içinde yaşar.
Sabah-Depresyon için bütün hastalıkların veya cinnetlerin başlangıcı diyebilir miyiz?
Şahin-Hayır, bunu dememiz çok doğru değil. Depresyon kendi halinde psikolojik bir rahatsızlık. Cinnet geçirmek, kendi halinde başka bir rahatsızlık, panik atak ve kaygı-endişe, başka bir rahatsızlık. Buna benzer birçok psikolojik rahatsızlık var, ama hepsinin temel sebebi depresyon dememiz doğru değil.
Sabah-Depresyona daha çok maddi durumu kötü insanların girdiği söyleniyor, bu doğru mu?
Şahin-Doğru değil. Çok zengin olup da depresyona yakalanan insanlar var. Sanatçıların çoğu genelde anti-depresan kullanır. Bunun maddiyatla çok alakası yok. Hayata ve olaylara bakış açısıyla alakası var. Yani adamın 8 fabrikası var ve yoğun depresyon yaşıyor, onun fabrikasında asgari ücretle çalışan işçi çok mutlu. Tabi ki maddi yokluk, insanın çaresizlik duygusunu ortaya çıkabilir. Fakir insanların hepsi depresyonda, zengin insanların hepsi mutlu ve huzurlu diyemeyiz. Hatta maddi durumu iyi olanların depresyon yaşama ihtimalleri daha yüksektir. Çünkü kaybedecek çok şeyleri vardır.
Sabah-Depresyonun biyolojik etkileri var mı?
Şahin-Zaten depresyon biyolojik bir rahatsızlıktır. Hareketleriniz yavaşlar, donuklaşır, konuşmanız yavaşlar yavaş döner ve hayatı ağır çekimde yaşarsınız. Vücudun dengesi bozulunca ilaçla takviye edilip o denge sağlanmaya çalışılır.
Sabah-Depresyona yakalanmamak için ne yapmak lazım?
Şahin-İçine atan ve biriktirenler, özgür olmayanlar, yarın ne olacağını bilmiyor, sürekli kehanetlerde bulunuyor, şöyle olacak böyle olacak diyen insanlar daha çabuk yakalanıyor. Mutlu ve huzurlu insanlar anı yaşayan insanlardır. Yine kendini olduğu gibi kabul edenler mutlu ve huzurlu insanlardır. Ama kendini olduğu gibi kabul etmeyen, ağzını, burnunu ve ailesini beğenmeyenlerinde depresyona yakalanma oranları daha yüksek. Yakalanmamak için daraldığınızda, bunaldığınızda ve travma yaşandığını zaman kesinlikle bir uzmandan destek alınması gerekiyor.
Hayata pozitif bakış açısı getirmeniz gerekiyor. Kendiniz özgür olmalısınız. Mesela başkasına göre yaşayanlar mutlu olamazlar. Ne demek? Elalem ne der, konu komşu ne der. Bir elbise giyeceği zaman bile kendisini çevreye göre değerlendirir. Biz bu tür insanlara sahte kendilik insanlar diyoruz. Sahte kendiliğe sahip olanlar depresif halde yaşar, ama gerçek kendisi olan, içinden geldiği gibi doğal yaşayan insan genelde mutlu olur. Bir insan depresyona girmek istemiyorsa, anı yaşayacak, kendi olacak ve özgür olacak. Bu üçüne dikkat eden insan depresyona girmez. Hüseyin Karataş