Av. Elif Yaren Yengil, ‘’Barolar ve hukuk örgütleri, avukatların mesleki refahını artıracak projeler üretmek zorunda. Ortak çalışma alanları, psikolojik destek programları ve ekonomik iyileştirmeler, meslekten kopuşları azaltabilir. Hukukun sürdürülebilir olması için, adaleti savunanların da korunması gerekiyor’’ dedi.
Avukatlar, stres ve tükenmişlik sendromu ile karşı karşıya
Günümüzde hukuk sisteminin, sadece yasaların değil, avukatların omuzlarında yükseldiğini kaydeden Yengil, ancak adaletin sağlanmasında kilit bir rol oynayan avukatların stres ve tükenmişlik sendromu ile karşı karşıya olduklarının altını çizdi. ‘’Avukatlık mesleği, sanıldığı gibi sadece mahkeme salonlarında süren bir mücadele değil. Bir davayı kazanmak, yalnızca duruşma günü hâkim karşısında iyi bir savunma yapmaya değil, aylarca süren yoğun hazırlıklara dayanıyor. Hukuki araştırmalar, dilekçe yazımları, müvekkil görüşmeleri ve duruşmalar derken, meslek neredeyse 24 saatlik bir tempoya dönüşüyor’’ şeklinde konuştu.
Çoğu avukat için mesai kavramının artık bir hayal olduğunu sözlerine ekleyen Yengil, ‘’Görünürde güçlü kalmaya çalışan pek çok avukat, zamanla farkında bile olmadan psikolojik yıpranma yaşıyor. Sürekli müvekkillerin dertleriyle hemhal olmak, empati yorgunluğuna yol açıyor. Anksiyete, depresyon, uykusuzluk ve öfke patlamaları, mesleğin gölgesinde kalan gerçekler arasında’’ ifadelerini kullandı.
Birçok avukat, mesleği bırakmayı ya da bambaşka bir sektöre yönelmeyi düşünüyor
Yengil, ‘’Zorlu hukuk fakültesi yılları, meşakkatli staj süreci derken büyük emeklerle mesleğe adım atan genç avukatlar, sisteme dâhil olduklarında gerçeklerle yüzleşiyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, düşük ücretler ve tahsil edilemeyen müvekkil alacakları, psikolojik tükenmişliği daha da körüklüyor. Öyle ki birçok avukat, bir süre sonra hukuku bırakmayı ya da bambaşka bir sektöre yönelmeyi bile düşünüyor’’ tespitini yaptı.
RSS