Deprem gibi doğal afetler belirli bir bölgede yaşayan insanların tamamını etkileyebilmektedir. Depremin psikolojik etkileri kişilerde ilk 1 ay içerisinde sürekli tedirginlik hali, tahammülsüzlük, seslere ani tepkiler verme, uykuya dalamama ya da uykudan sık sık irkilerek uyanma, kâbus görme ve sürekli sallanma hissi şeklinde görülebilmektedir. Bunların yanında deprem anını tekrar yaşantılama, derin bir şaşkınlık hali, insanlarla konuşmaktan kaçınma, hissizlik, kapalı bir ortamda bulunmaktan kaçınma gibi belirtiler de sık görülmektedir. Bu durum akut stres tepkisi olarak adlandırılmaktadır ve hastalık olarak sınıflandırılmamaktadır. Kayıpları olan bireylerde bu belirtilere yas tepkileri de eklenmektedir. Geçmişte ruhsal bir hastalık tanısı veya tedavi öyküsü olan bireyler olmayanlara göre doğal afetlerden genellikle daha fazla etkilenir. Yaşanan depremler sonrası artçı sarsıntıların devam etmesi akut stres tepkilerinin daha uzun sürmesine neden olabilmektedir.
Depremden Etkilenen Kişilerin Ruh Sağlığının Daha Az Etkilenmesi İçin Öneriler
Öncelikle kişi deprem sonrasında mümkünse kendisini güvenli hissettiği bir ortamda kalmalıdır, bu dönemde aile bireyleri ile birlikte olmak hem baş etme kapasitesini artırmakta hem de endişelerin azalmasını sağlayabilmektedir. Duyguları ve üzüntüyü bastırmaya çalışmak yerine çevredekiler ile paylaşmak daha yararlıdır. Yürüyüş, nefes ve gevşeme egzersizleri yapmak kişilerin daha iyi sakinleşmesini sağlar . Bu dönemde barınma, ısınma, yeme-içme ve tuvalet gibi ihtiyaçların karşılanması önemlidir. Afet nedeniyle yaralananların tıbbi bakımları ivedilikle sağlanmalıdır. Erken dönemde psikososyal destek müdahalelerinin sağlanması insanların ne yaşadığını daha iyi anlamlandırmasında önemlidir. Genellikle erken dönemde güvenlik, barınma, ısınma ve yeme-içme gibi hizmetlerin sağlanması depremden etkilenmiş birçok bireyin durumla başa çıkabilmesini kolaylaştırır. Ancak ruhsal hastalık öyküsü olan, yakınlarını kaybeden, enkaz altında kalan ve bedensel yaralanmaları veya organ kaybı olanların bir kısmında başlangıçta normal kabul edilen akut stres belirtileri süreğenleşebilmektedir. Ruhsal sorunlarla başa çıkmakta zorlanan ya da belirtileri süreğenleşen bireylerin profesyonel ruhsal destek alması önemlidir.
Deprem Gibi Geniş Kitleleri Etkileyen Felaketlerde Basın-Yayın Organlarına Düşen Görevler
Yaşanan akut stres tepkilerinin süreğenleşmemesi için medyaya önemli görevler düştüğünü belirten Gaziantep Özel Hatem Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Ünler;
‘Medya depremin psikolojik etkileri ve toplumsal etkileri konusunda bilgi verebilir, ancak sansasyonel açıklamalardan ve olayları dramatize etmekten kaçınılmalıdır. Yaşanan artçı sarsıntıların daha nötr bir dille aktarılması önemlidir. Çünkü depremler sonrası bir süre artçı sarsıntıların devam ettiği bilinmektedir, her artçı sarsıntının “flaş haber, son dakika” şeklinde aktarılması insanların yaşadığı akut stres tepkilerinin düzelmesini zorlaştırmaktadır. Televizyon programlarında hayatını kaybetmiş kişilerin bozulmuş vücut bütünlüğüne dair görüntülerden kaçınılmalıdır. Bu tarz görüntüler bireylerde dehşet duygusuna neden olarak paniği artırır. Programlarda deprem bilimi konusunda otorite insanların toplumsal paniği tetiklememek için sürekli olası yerler ve tarihler vererek deprem açıklamalarında bulunmasından kaçınılmalıdır. Bunun yerine resmî kurumlarla iş birliği yaparak alınacak tedbirler ve yapılacak eylemlerin planlanması daha faydalı olacaktır. Bu konuda pandemi döneminde olduğu gibi bir bilim kurulu oluşturularak ortak açıklamalarda bulunulması toplumun daha yapıcı bilgiye ulaşmasına yardımcı olabilir’ dedi.
Depremden etkilenen kişiler akut stres tepkilerinin süreğenleşmemesi için bazı şeylere dikkat etmelidir. Bu dönemde bireyler resmî kurumlar tarafından doğrulanmamış bilgilere itibar etmemelidir. Çünkü sosyal medyada depremler konusunda birçok yanlış bilgi gelişigüzel bir şekilde yayılmaktadır. Böyle bir bilgi kirliliği ortamı toplumun kaygı düzeylerinin sürekli yüksek düzeyde devam etmesine neden olur ve var olan psikolojik sorunların süreğenleşmesine yol açar. Bunun yanında bazı bireyler ülkemizdeki tüm depremlerin anlık bildirimlerini sağlayan mobil uygulamalar kullanmaktadır. Bu tarz uygulamalardan gelen bildirimler normalleşmeyi geciktirebilir. Kaldı ki yaşanan birçok deprem insanlar tarafından hissedilmeden meydana gelmektedir. Bunun yerine şiddetli bir sarsıntı yaşandığı durumda bilgi almak için bu uygulamaları kullanmak daha doğru olacaktır. Deprem bölgesinde evlerine geçen bireylerin bir süre güvenlik davranışlarını sürdürmesi doğaldır. İnsanlar daha az katlı binalarda kalmak isteyebilir, kapıya yakın uyumak isteyebilir, dışarı çıkmaya hazır şekilde giyinik kalabilir. Bazı kişiler evlerde özellikle avizelerin ya da bazı nesnelerin hareketlerini sürekli takip etmekte ve herhangi bir harekette evden çıkmaya çalışmaktadır. Bu durum var olan paniğin yatışmasına engel olmaktadır. Evlerde avizeler rüzgarla ya da üst katta bulunan kişilerin yürümesiyle bile sallanabilmektedir. Bu nedenle avizenin ya da başka bir nesnenin hareketine odaklanmak yerine deprem olması halinde yapılması gerekenler konusunda hazırlıklı olmak daha faydalıdır.
Özetle deprem bölgesinde bir taraftan tedbirler alırken diğer taraftan da şimdi ve burada olana odaklanacak şekilde normal yaşama devam etmek ruh sağlığımız için önemlidir. Yaşadığımız psikolojik belirtiler son derece normaldir ve ilerleyen zaman içinde giderek düzelme eğilimi gösterecektir. Bireyler başa çıkmakta zorlandığı taktirde ruh sağlığı profesyonellerinden yardım almalıdır.