İnsanlara hayvanların ismiyle hakaret etmek mahkemeye taşındı
İnsanların birbirlerine “öküz, ayı, eşek, köpek” gibi hayvan ismi kullanarak hakaret etmesi mahkemeye taşındı. Hayvansever bir avukat tarafından hayvanların suçu olmadığı halde isimlerinin hakaret olarak kullanılmasına tedbir istedi. Mahkeme ise, “kültür ve eğitim sorunu” diyerek tedbir talebini reddetti. Dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar uzandı. “Hayvanları Koruma Derneği”ni 1825’de ilk kez İngilizler kurdu.
Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi metni, Uluslararası Hayvan Hakları Birliği ve ona bağlı ulusal birlikler tarafından 21-23 Eylül 1977'de Londra’da hayvan hakları konusunda yapılan üçüncü uluslararası toplantıda kabul edildi. Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi ise, Paris’te UNESCO Sarayında 15 Ekim 19787de törenle ilan edildi. Birçok ülke de kurulan dernekler 1931 yılında toplanarak 4 Ekim gününü “Hayvanları Koruma Günü” olarak kabul etti. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi yarın Türkiye’de de “Dünya Hayvan Hakları Günü” olarak kutlanacak. Hayvan sever bir avukat olan Sedat Vural, "öküz eşek ayı" gibi hayvanların isimleriyle yapılan hakarete tedbir istemiyle mahkemeye taşıdı. Mahkeme bunun bir eğitim ve kültür sorunu olduğuna hükmedince insanların hakaret amaçlı söylemlerinde hayvan isimlerini geçirmeleri “Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesine” aykırı olduğu gerekçesiyle AİHM’e taşındı.
"BU BİR KÜLTÜR SORUNU"
Avukat Sedat Vural, insanların, kaba eylemler üzerine başkalarına hayvan isimleriyle hitap etmesinin, 'hayvanlara hakaret' anlamına geldiğinin ve bu tür ifadelerin 'Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesine' aykırı olduğunun tespiti konusunda Ankara 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne dava açtı. Dava dilekçesinde Vural, bu tür söylem ve eylemlerin; UNESCO'nun 15 Ekim 1978 yılında kabul ettiği 'Hayvan Hakları Bildirgesi' ile 1990 yılında kabul ve ilan edilen 'Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne aykırılık taşıdığını kaydetti. Davayı reddeden Ankara 8. Hukuk Mahkemesi ise kararında, davacının talebinin tespit davasına konu olabilecek bir dava niteliğinde bulunmadığına dikkat çekti. Kararda mahkeme bu tür söylemlerin toplumun kültür ve eğitim durumuyla ilgili olduğuna işaret ederek, toplumda hayvan sevgisi ve hayvan haklarına duyarlılığın artmasının gerekliliğine işaret etti.
HAYVAN İSMİYLE HAKARET AİHM’İN GÜNDEMİNDE
Vural, insanların, kaba eylemler üzerine başkalarına hayvan isimleriyle hitap etmesini AİHM’e taşıdı. Vural, AİHM’e yaptığı başvurunun dilekçesinde, insanların yaptıkları kabalık içeren söylem ve eylemlerine, öküz, ayı, eşek, köpek, kedi ve keçi gibi hayvan ismi kullanarak mazeret yaratmalarının ve insandan kaynaklanan, tamamı ile insana özgü tüm çirkin hareketlerin hayvan ismi ile anılmasının, aslında şiddete zemin hazırlayan, hayvanlara hakaret, küçümseme ve aşağılama olduğunu belirtti. Ansiklopedik tanıma göre insanın, konuşabilen, dik duruşlu, büyük beyinli, kavrayıcı elli primat olduğunu kaydeden Vural, dava dilekçesinde, “İnsanın bu günkü biyolojik ve kültürel biçimi binlerce yıl geçmişe dayalı insanlık evriminin sonucudur. Bizi bu günlere getiren, bu insanlık evrimidir. İnsanlık evriminin dinamosu ise insanın üretici bir varlık olmasıdır. İnsan bu niteliklerini toplumsallık içerisinde kullanarak, kullandığı ölçüde yetkinleştirerek doğa ile mücadelesinde başarılı olmuştur. Bu kimliği ile de toplumsal dönüşümlere damgasını vurarak, günümüze kadar taşınan uygarlıkların oluşmasını sağlamıştır” bilgisine yer verdi. Vural, dünyada tek üretici, yaratıcı ve değiştirici varlık olan insanın, tüm dünyadaki canlılardan hukuken, vicdanen ve etik olarak sorumlu olduğunu vurguladı.
"HAYVAN HAKLARININ KORUNMASININ
BİR İNSANLIK ONURUDUR"
Hayvan haklarının korunmasının bir insanlık onuru olduğunun belirtildiği dava dilekçesinde, Türkiye’de, bir insanın bir insana hayvan ismiyle hitap etmesinin, hakaret kabul edildiğini ve insan tarafından yapılan kaba bir eylemin hayvan ismi ile anılmasının genel bir söylem haline geldiği kaydedildi. Dilekçede ayrıca, “Eleştiri konusu yapılan eylem ve söylem insanlar tarafından yapıldığı halde, böyle bir söylem ve eylemi yapacak durumda olmayan hayvana mal etmekle, aslında insan tarafından yapılan ve eleştiriye temel olan eylem ve söylem değil, bu eylem ve söylem ile birleştirilen hayvan aşağılanmaktadır. Böylece, toplum nezdinde, eleştiri konusu yapılan insan eylem ve söylemi hayvan üzerinden meşrulaştırılmakta ve haklı görülmektedir. Toplumsal bu kanaat ise hem insan hem de hayvanları zalimliğe varan şiddet uygulamalarına maruz bırakmakta ve bunun yaygınlaşmasına zemin hazırlamaktadır” denildi. Vural, dilekçesinde, Ankara 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin ret kararının, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Hayvan Hakları Evrensel Bildirisi ve Hayvanların Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılığının tespit edilmesini talep etti.(ANKA)
İnsanların birbirlerine “öküz, ayı, eşek, köpek” gibi hayvan ismi kullanarak hakaret etmesi mahkemeye taşındı. Hayvansever bir avukat tarafından hayvanların suçu olmadığı halde isimlerinin hakaret olarak kullanılmasına tedbir istedi. Mahkeme ise, “kültür ve eğitim sorunu” diyerek tedbir talebini reddetti. Dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar uzandı. “Hayvanları Koruma Derneği”ni 1825’de ilk kez İngilizler kurdu.
Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi metni, Uluslararası Hayvan Hakları Birliği ve ona bağlı ulusal birlikler tarafından 21-23 Eylül 1977'de Londra’da hayvan hakları konusunda yapılan üçüncü uluslararası toplantıda kabul edildi. Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi ise, Paris’te UNESCO Sarayında 15 Ekim 19787de törenle ilan edildi. Birçok ülke de kurulan dernekler 1931 yılında toplanarak 4 Ekim gününü “Hayvanları Koruma Günü” olarak kabul etti. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi yarın Türkiye’de de “Dünya Hayvan Hakları Günü” olarak kutlanacak. Hayvan sever bir avukat olan Sedat Vural, "öküz eşek ayı" gibi hayvanların isimleriyle yapılan hakarete tedbir istemiyle mahkemeye taşıdı. Mahkeme bunun bir eğitim ve kültür sorunu olduğuna hükmedince insanların hakaret amaçlı söylemlerinde hayvan isimlerini geçirmeleri “Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesine” aykırı olduğu gerekçesiyle AİHM’e taşındı.
"BU BİR KÜLTÜR SORUNU"
Avukat Sedat Vural, insanların, kaba eylemler üzerine başkalarına hayvan isimleriyle hitap etmesinin, 'hayvanlara hakaret' anlamına geldiğinin ve bu tür ifadelerin 'Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesine' aykırı olduğunun tespiti konusunda Ankara 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne dava açtı. Dava dilekçesinde Vural, bu tür söylem ve eylemlerin; UNESCO'nun 15 Ekim 1978 yılında kabul ettiği 'Hayvan Hakları Bildirgesi' ile 1990 yılında kabul ve ilan edilen 'Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne aykırılık taşıdığını kaydetti. Davayı reddeden Ankara 8. Hukuk Mahkemesi ise kararında, davacının talebinin tespit davasına konu olabilecek bir dava niteliğinde bulunmadığına dikkat çekti. Kararda mahkeme bu tür söylemlerin toplumun kültür ve eğitim durumuyla ilgili olduğuna işaret ederek, toplumda hayvan sevgisi ve hayvan haklarına duyarlılığın artmasının gerekliliğine işaret etti.
HAYVAN İSMİYLE HAKARET AİHM’İN GÜNDEMİNDE
Vural, insanların, kaba eylemler üzerine başkalarına hayvan isimleriyle hitap etmesini AİHM’e taşıdı. Vural, AİHM’e yaptığı başvurunun dilekçesinde, insanların yaptıkları kabalık içeren söylem ve eylemlerine, öküz, ayı, eşek, köpek, kedi ve keçi gibi hayvan ismi kullanarak mazeret yaratmalarının ve insandan kaynaklanan, tamamı ile insana özgü tüm çirkin hareketlerin hayvan ismi ile anılmasının, aslında şiddete zemin hazırlayan, hayvanlara hakaret, küçümseme ve aşağılama olduğunu belirtti. Ansiklopedik tanıma göre insanın, konuşabilen, dik duruşlu, büyük beyinli, kavrayıcı elli primat olduğunu kaydeden Vural, dava dilekçesinde, “İnsanın bu günkü biyolojik ve kültürel biçimi binlerce yıl geçmişe dayalı insanlık evriminin sonucudur. Bizi bu günlere getiren, bu insanlık evrimidir. İnsanlık evriminin dinamosu ise insanın üretici bir varlık olmasıdır. İnsan bu niteliklerini toplumsallık içerisinde kullanarak, kullandığı ölçüde yetkinleştirerek doğa ile mücadelesinde başarılı olmuştur. Bu kimliği ile de toplumsal dönüşümlere damgasını vurarak, günümüze kadar taşınan uygarlıkların oluşmasını sağlamıştır” bilgisine yer verdi. Vural, dünyada tek üretici, yaratıcı ve değiştirici varlık olan insanın, tüm dünyadaki canlılardan hukuken, vicdanen ve etik olarak sorumlu olduğunu vurguladı.
"HAYVAN HAKLARININ KORUNMASININ
BİR İNSANLIK ONURUDUR"
Hayvan haklarının korunmasının bir insanlık onuru olduğunun belirtildiği dava dilekçesinde, Türkiye’de, bir insanın bir insana hayvan ismiyle hitap etmesinin, hakaret kabul edildiğini ve insan tarafından yapılan kaba bir eylemin hayvan ismi ile anılmasının genel bir söylem haline geldiği kaydedildi. Dilekçede ayrıca, “Eleştiri konusu yapılan eylem ve söylem insanlar tarafından yapıldığı halde, böyle bir söylem ve eylemi yapacak durumda olmayan hayvana mal etmekle, aslında insan tarafından yapılan ve eleştiriye temel olan eylem ve söylem değil, bu eylem ve söylem ile birleştirilen hayvan aşağılanmaktadır. Böylece, toplum nezdinde, eleştiri konusu yapılan insan eylem ve söylemi hayvan üzerinden meşrulaştırılmakta ve haklı görülmektedir. Toplumsal bu kanaat ise hem insan hem de hayvanları zalimliğe varan şiddet uygulamalarına maruz bırakmakta ve bunun yaygınlaşmasına zemin hazırlamaktadır” denildi. Vural, dilekçesinde, Ankara 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin ret kararının, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Hayvan Hakları Evrensel Bildirisi ve Hayvanların Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılığının tespit edilmesini talep etti.(ANKA)