Şehir dokusunun yüzde 50’den fazlası zarar gördü
Nurdağı ve İslâhiye ilçe merkezlerinde şehir dokusunun yüzde 50’den fazla zarar görmüş olduğunu ve kalan kısımların ise yıkılması gerektiğini kaydeden Tezel, “Sadece konutlar yıkılmamıştır; işyerleri, sokaklar, mahalleler, ortak yaşam alanları birlikte kullanılamaz hale gelmiş. Tablonun bu kadar çetin olduğu bir durumda sadece konut üreterek bu bölgenin sorunlarını çözülme şansı yok. Yeni şehirler inşa edilmek zorunda. Buradan ayrılan nüfusun yeniden buraya yerleşmesi için burayı bir cazibe merkezi haline getirilmesi gerekiyor. Bunun için de sürdürülebilir planlama ve akıllı kent unsurlarını da içeren, burada yaşayan haklın tarihi, kültürü ve yaşam tarzı da dikkate alan iyi bir şehir tasarımı ve imar planı hazırlanması zorunlu. Yeşil ve akıllı kent unsurlarını da içeren bir kent modeli ile yıkıma uğrayan diğer kentlerimiz ve deprem riski taşıyan diğer şehirlerimiz için bir model oluşturabilir” ifadelerini kullandı.
Enkazın depolandığı alan yaşam alanlarından uzak olmalı
“Yıkımın yoğun olduğu bölgelerde enkaz kaldırma çalışmaları kamu eliyle devam ederken enkazın hızlıca kaldırılması için hizmet alımına yönelik ihaleler yapıldığını biliyoruz” diyen Tezel, “Enkazın hızlıca kaldırılması yerine bir planlama dahilinde yeniden kullanılabilen malzemenin geri kazanılması için çalışılmalı ve sağlık açısından büyük bir tehdit oluşturan asbest ve benzeri kirleticilere dikkat edilmeli. Enkazın depolandığı alanların, yer altı su kaynaklarını kirletmeyecek şekilde, su havzalarından, kaynaklardan ve doğal yaşam alanlarından uzak noktalarda döküm alanları olmalı” şeklinde konuştu.
Kalıcı yaşam alanları inşa edilinceye kadar, depremzedelerin çadır kent ve konteyner kent gibi geçici yaşam alanlarında hayatlarını idame ettirmek zorunluluğu ile karşı karşıya olduklarını, bu yaşam alanlarının kendine has bazı dezavantajları barındırdıklarının altını çizen Tezel, “Alanların düzenlenirken yer seçimi, birimler arası mesafe, ortak kullanım alanları ve temizlik ünitelerinin belirli bir sistematik içerisinde yapılması gerekiyor. Bu konuda Şehir Plancıları Odamız tarafından hazırlanan geçici barınma alanları rehberi dikkate alınmalı” açıklamasında bulundu.
Planlama faaliyetine başlayacağımız ilk nokta kuşkusuz zemin olmalı
TMMOB Gaziantep İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aslı Ölçal Tezel, konuşmasını şöyle tamamladı: “Kalıcı yaşam alanlarıyla ilgili planlama faaliyetine başlayacağımız ilk nokta kuşkusuz zemin olmalı. Depremsellik, jeolojik ve jeoteknik etütler ince eleyip sık dokunarak tekrar gözden geçirilmeli. Yeni yerleşim alanları imara açılırken, fay zonu ve fay zonu sakınım bandı dikkate alınarak imara açılmalı.”
Zemin yapısı çok iyi incelenmeli ve buna göre hareket etmeli
Tezel, “Fay zonu ve sakınım bandı üzerinde herhangi bir yapılaşmaya izin verilmemeli. Yeni yerleşim alanları planlanırken mutlak suretle mikro bölgeleme ve sakınım planlaması yapılmalıdır. Sakınım planlaması adı üzerinde yeni şehri yaparken nelerden sakınılacağı, nelere dikkat edileceği, hangi bölgelere bina yapılmayacağı, hangi bölgelere şehir kurulmayacağının mekânsal analizleri oluşturuluyor. İkinci olarak da yeni yerleşilecek alanlarda belki 50 metre 100 metre hassasiyete kadar zemin yapısını çok iyi incelenmeli ve buna göre hareket etmeli” diye konuştu. Ali Göksular