BİL Tahtası
Gezdiğim ve yaşadığım her şehirde ilan tahtalarında yazılan , ve çizilen her konu ilgimi çeker, zaman harcar bakar incelerim. Geçtiğimiz günlerde bir kaç ilan afişi çok ilgimi çekti.
İlan tahtalarının birinde şu sözler yazılmış ‘IMF ye olan borcumuzu sıfırlayan Başefendiye teşekkür ederiz imza Ticaret Odası” Kanımca yazıyı işgüzar birisi, benim paramla, şaka yapmak için bu ilanı verdiğini düşünmekteyim. Türkiye’nin iç - dış borç toplamından bahsetmiyen bu ilan, yıllık kaç milyar dolar ihracaat yapıldığını ve bu ülkenin kaç milyar dolar ithalatı olduğunu söylemeden bu yazıyı yazdırmak, kanımca toplumla alay etmek olduğuna inanmaktayım.
Bir başka tabelaya baktığımda çocukluğum aklıma geldi, eskilere gittim. Yatılı okulda okuduğumuz zaman Kayseri’den Ankara’ya bir sebeple geziye geldik. O zaman, bu gün olduğu gibi, her köşe başında bir Lokanta, her sokağın başında bir ayak üstü yemek yenen yer olmadığından, yemek için gidilebilecek Lokanta adedi kısıtlı idi. Ankara’da bu günkü gibi çok Otel de yoktu. O tarihte otellerin büyük bölümü ‘Ulus’ diye adlandırılan, Ankara’nın eski bir semtinde ve Büyük Millet Meclisine yakın olan yerlerde bulunmaktaydı. Anadolunun bağrından gelen vatandaşlar, Büyük Millet Meclisinde Vekillerle görüşme sürecinde kullandıkları otellerdi bunlar.
Hatta Otellerin lokanta bölümü bile olmadığını hatırlarım. Yemek yemek için mutlaka bir lokantaya gidildiği kalmış aklımda. Bu lokantaların biride Ulus semtinde , bir binanın alt zemin katında, yoldan daha alt kot da bulunan bir lokanta idi . İsmi Çiçek Lokantası’ydı. Fazla aydınlık değildi, ve masaların üstü , pekte temiz olmayan beyaz bezlerle kaplıydı. Buna rağmen, o tarihte Ankara’da ender bulunan çiçekler küçük birer vazo içinde her masada vardı. Okulla birlikte orada yemek yiyeceğimizi evde söylediğimde, babamın surat asılmış, ‘ Başka yemek yiyecek yer bulamamışlarmı ‘ diye bana soru yöneltmişti.
Bende konunun neden bu kadar dikkat çektiğini sormadan ‘ Hocalar karar veriyor, bizde gidiyoruz’ diye geçiştirmeye çalıştım. Evdeki çıkan bu homurdanmaya, o tarihte, pek mana verememiştim. Seneler sonra Kızılay yöresinde ‘ Kalem ‘ diye bir lokanta açıldı, her kes ‘ Çiçek Lokantasının devamı ‘ dediklerini hatırlarım. Istanbul’da bulunan REJANS Lokantası gibi bir yerdi. Sol eğilimli ‘ Sosyal Demokrasi ‘ adı ile anılan düşünce çerçevesinde olan insanların devam ettikleri bu mekanda, duvarlar Nazım Hikmet’in şiirleri, teyze oğlu Oktay Rıfat’ın dizileri, ve bu şairler gibi bir çok yabancı Sosyalist yazarların sözlerini içeren yazılarla kaplıydı.
Ortam loş ışıklarla donatılmış, bol sığara dumanı bulunan bu yerde, akşamları bilinen insanların hava karardıktan sonra devam ettikleri bir yerdi. Bu yere beni ilk defa rahmetli Kurtan Fişek götürmüştü. İçerdeki bol sıgara dumanının yarattığı sis, masalarda bulunan insanların, diğer masalarda bulunan müşterileri tanımaya engel teşkil etmekteydi. Bir kez daha gitmiştim bu mekana amma, Çiçek Lokantası ile mukayese için uğramaktı niyetim. Sigara dumanından çok rahatsız olurdum, bu nedenle böyle mekanlarda fazla duramazdım.
Bir sokak üste ‘ Tavukcu’ isimli lokanta bana daha cazip gelirdi. Bol ışıklı , yenecek fazla bir çeşit olmamasına ragmen, lokanta çok kalabalık olurdu. Tek bir ürün vardı , Tavuk ve tavuk bazlı meze, kanımca Çerkez Tavuğu’da bulunurdu. Tavuklu şehriye çorbası, çeşitli tavuk ızgaralar, ve tatlı olarak tavuk göğsü sunulurdu bu mekanda.
Bu gün Ankara’da, Balgat’ta, bir caddeden geçtim, çok büyük bir lokanta açılmış , ışıl ışıl camları , lokantanın tavan yüksekliği bir kaç insan boyu, aydınlık bir görünümde ve lokantanın ismine dikkat ettim ‘ Tarihi Çiçek Lokantası’ . İnsanlar bazı isimlerin mirasından yararlanmaya çalışmakta diye yorumladım. Lokantayı işletenlerin bu Lokantanın tarihinden haberi olmadığına inanırım, hatta bu, ve bu gibi lokanta olan Karpiç’in Ankara’nın tarihi içinde nerede durduğundan bile haberleri olmadığını da düşünmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim, hem nalına hem mıhına.