Sarayın Köpeği
Evvelden evlerden birazca büyük bahçe içindeki binalara Köşk denirdi. Hatta Istanbul’da bilhassa Adalar’da bu köşklerden çokça görülür. Bu köşkler biraz geniş bir alana yayıldığı zaman KAŞANE adı ile anılır. Bu kaşanelerin korunmasıda bir ayrı konudur. Kapıya mutlaka iri cüsseli bir köpek bağlanır. Bu köpek sadece bahçevandan yemeğini alırsa, sadece bahçevanın sözünü dinler. Yahutta Kaşanenin bir vekil harcı olur, onun elinden yemek yerse, sadece onun komutunu dinler.
Istanbul’da Rumeli yakası ile Anadolu yakasında yeterince bu tür Kaşaneler bulunur. Buraları koruyan köpekleri tanımlamak için ‘’ Yalı iti ‘’ diye ad konulur. Kaşanelerin büyüklerine ne denir bilmemekle birlikte ‘Saray Yavrusu‘ denebileceğini düşünmekteyim. Böyle saray yavrusuna bir kaç kere davetli oldum, amma bina içini gözlemekten, nasıl korunduklarına dikkat etmemiştim.
Topkapı müzesini bir çok kez dolaştım. Osmanlı’dan kalan ve saklanan eşyalar içinde köpek tasmasını gördüğümü hatırlamamaktayım. Belki mutlaka köpek bulundurmuşlar olsa gerek, çünkü sarayda yenmeyen yemekleri atlara verecekler değilya, mutlaka kedi veya köpek buralarda yaşamıştır diye düşünürüm. Sultanın küheylanı varsa mutlaka birde köpeği olsa gerek . Eğer böyle olursa bu köpeğin ismi de ‘Sarayın iti‘ olurdu. Hani derlerya ‘Şanslı sinek itin terkesine biner sarayda yaşar‘ diye.
Kanımca Topkapı Sarayı’nda koskoca bahçede koşan bir köpek ne kadar şanslı olurdu. Yediği tabakta Saray artığı, yemediği bir kenarda köpek artığı olurdu. Otur derler köpeğe oturur, kalk derler köpeğe kalkardı. Bir kemik fırlatırlar bahçede, köpek koşar kemiği alır, kapı ağasına getirirdi. Seyretmek bile insana hoş gelirdi. Sarayın köpeği olmak bile bir şans olsa gerek. Şimdilerde bazı köpek cinsleri çok makbul. Hele böyle büyük yerleri koruma görevi yüklenirse, mutlaka Sivas Kangal olmalı diye düşünülebilir.
Kangal köpekleri serbest yaşamaya alıştığından Saray bu köpekler için biraz sıkıcı olabilir. Çünkü böyle köpeklere sadece Kurt ısırığı için korumalı tasma takılır. Topkapı Sarayı’nı korumakla görevli yüzlerce kapı kulu yanında bir kangal olurmu diye tahmin yürütemiyorum. Belki Hünkar süs olsun diye bir Afgan tazısı sarayda bulundurabilir amma, oda köpek cinslerinin arasında en narin ve en cılız olanıdır. İşte bu köpeğe Sarayın iti diyebiliriz.
Her it saraya yakışmaz. Hatta Kangal tipli Akbaş köpekleride serbest yaşamayı seven çoban köpeklerdir ve saraylara yakışmaz. Onlara bir sürünün mesuliyetini verin ve bırakın onlar korusun. Günde önlerine bir miktar yiyecek koyun, itiraz etmeden görevini yapar, ne de olsa çobanın itidir. Bende bir tarihte köpek alıp beslemeye yeltendim, yavru kurt köpeği evin her tarafını pislediğinden eşim bir gün karşıma durdu :
“Ya köpek yahut ben, seçimi yap”, deyince üzülerek köpeği fabrikanın kapısına götürüp bağlamıştım.
Bir tarihte rahmetli Turgut Özal’a bir kangal hediye etmişlerdi. Çankaya’da, köşkün köpeği bu kangaldı. Köpek iki ayağının üstüne kaltığında Sayın Özal’dan çok daha büyük durmaktaydı. Daha sonraları köpek Atatürk Orman Çiftliği’ndeki yere cinsinin korunması için verildiğini duyduğumu hatırlarım.
Şimdi Beştepe de bir saray inşaa edildi. Her ne kadar iskan müsaadesi olmasada bu sarayın 1150 odası olduğu söylenmekte. Henüz ne dışını, nede içini görmediğimizden, duyumlarla varsayım yürütmekteyiz. Binbeşyüz oda yetmeyeceği düşünülerek 250 oda ilaveside yapılmaya başlanacağını öğrendik. Bu kadar geniş bir sarayın mutlaka bir köpeği olması gerek diye düşünmekteyim. Hani Türk boylarının temsil edilerek koruduğu merdivenlerden aşağıya doğru yürüyen Cumhur, Sarayın itini çağırıp:
Çomar gel seninle bir toplantı yapalım, mahalledekileri de topla huzura, komutu ile, ikide birde Sarayın itini çağırsa ne olur, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.