Anne Yasası
Türk boylarında, aile yapısında temel olan aile içinde, evde anne egemen bir otorite hakim kılınmıştır. Her ne kadar baba evin reisi ise de, ev ahalisi annenin kanatları altında yaşamlarını devam ettirir. Annenin ev içinde hakimiyeti tartışılmazdır. Çocukların büyütülmesi, eğitilmesi ve onlarında bir aile yapısına kavuşmasında annenin rolünü inkar etmek mümkün değildir. Ben bu yapıyı doğada bozkurtlara çok benzetirim.
Bozkurtlarda da dişi kurt bütün sürünün hakimidir. Türk, Moğol ve Altay tarihinde Bozkurt çeşitli isimlerle anılır. Gökkurt, Gökbörü ve Börteçine bunlardan bazılarıdır. Bunlardan en çok anılanı ise Gökkurt tanımıdır. Vahşi Bozkurtlarda avlanma zamanı ve yerinin seçiminden başlayın, avın taktiği, avın yakalaması ve paylaştırılması hep dişi bozkurtun görevidir. Avdan aldığı payı, varsa yavrularına paylaştırmak dişi bozkurtun görevidir .
Dişi bozkurt sürünün güçlü devamı için en egemen erkek bozkurtla çiftleşir. Sadece bir değil, bir kaç genç bozkurtla çiftleşen kurtlarında var olduğu söylenir. Çünkü mühim olan sürünün bekasıdır. Anne sağlıksız yavruları beslemek istemez. Zaten doğa da buna yardım etmez. Ana bozkurt yavruların en güçlüsünün, zayıf yavruların yiyecek payını da almasına göz yumar. Çünkü yetişecek yavrular mutlaka güçlü olması gerekir. Zayıfların yaşamda yeri olmadığını, doğa anlatır. Bu sadece bozkurt’larda geçerli değildir. Bütün doğadaki yaşamda, yani vahşi dünyada çok geçerli kaidedir.
Bir sürüde mutlaka bir hakim anne rolünü üstlenen bir dişi bulunur. Onun kaideleri doğanın kaideleri ile paralellik arzeder. Doğa kaidesi yaşamak için gereği neyse o yapılır. Doğada merhamete yer olmaz. Aslanın eğer karnı acıkmışsa, yavru öküz başlı antilopu kolayca yakalayıp yemesinde merhamet aranmaması gerekir. Birisi otla beslenmekte diğeri ise etle beslenmekte.
Aile yapısında ise doğadaki yaşam tam olarak yansımasa da bir benzerlik, zaman içinde görmekteyiz. İnsan yapısında ego her zaman vardır. Çocukların yaşamlarında bile çoğunlukla yemekte, oyunda , anne baba sevgisini almakta önce ‘’ben‘’ demeleri son derecede doğaldır. Bu nedenle bizler zaman içinde nelerin doğru nelerin yanlış olduğunu görmekteyiz amma, kimi zaman bu doğruyu görüş zamanı geçmiş olmaktadır.
Rahmetli Annemin de bir çok anneler gibi evdeki hayatta bazı kaideleri vardı. Biz bu kaidelere “Annemin Yasası” derdik. Akşam yemeği saat 19.00 da yenir ve sofrayı kardeşler kurup, kaldırırdık. Salata yapma görevi, rahmetli babamındı. O çok severdi salata ile uğraşmayı. Sofraya geç gelen için yemek servisi yapılmaz, sofra kalktıktan sonra geç gelene yeniden kurulmazdı. O, içerdeki mutfakta ayakta yemeğini yerdi. Bu konuda annem çok katı idi.
Bugünlerde anne yasa olarak bildiğimiz temel yasamız, “ANAYASA”mız üzerinde yeni seçilen milletvekilleri, tamamını değiştirmek için girişimlerde bulunmaktalar. Belki doğrudur, bu ANAYASA değişmelidir. Buna ben de katılıyorum, çünkü tabirimi mazur görün, hani derler ya “Bol Yamalı Çingene Bohçası” diye bir tabir vardır, işte mevcut anayasamızı tarif edebileceğimiz durum bu durum. Fakat, bir Başkanlık Sistemine alt yapı ile buna çanak tutmanın, zayıf bozkurt yavrusunu beslemek gibi bir hataya götürür diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.