LONCA
Bu devirde her konunun bir okulu olduğu bir gerçektir. Bazı meslek dallarında okul henüz açılmadığı da bir gerçek. Evvelden meslek erbaplarının bir Lonca’ları vardı. Her Lonca’ya çocuk yaşta gelinir, hatta anne veya babalar çocuklarını getirir, yetenekleri yönünde bir meslek sahibi olmasını isterlerdi.
“Usta al bu çocuğu, eti senin, kemiği benim, adam olsun yanında” denirdi. Hiç bir zaman çocuklar kendi başına bu Lonca’lara gidemezlerdi. Lonca’larda eğitim gören talebeler her zaman bir çıraklık, daha sonra bir kalfalık, ve en sonunda bir ustalık dönemi yaşarlardı.
Her safhada çalışma denetlenir, yapılan her hizmet değerlenirdi. Çıraklar ve kalfalar sessiz kalmayı ve genelde öğrenmek için ustalarını dinlerlerdi. Her mesleğin safhaları sürecinde hiç bir zaman bir öğrenci konu değiştirmez, ustasının izni olmadan kendi kendine karar veremezdi. Ustasının her verdiği görev dikkatlice ele alınır, titizlikle icra edilir, bilhassa ustasının kritiklerine kulak verirlerdi.
Çıraklık bittikten sonra kalfa ve ustaların önünde imtahan edilir, ancak bu imtahan sonucunda kalfalığa geçişi kabul edilse bile, ustasının rızası olmadan kalfalığa Lonca’larda terfi olmazdı. Kalfalık süreci de aynen çıraklık sürecinde olduğu gibi ustalar tarafından denetlenirdi.
Hiç bir zaman gevşeme olmaz, sürecini tamamlayanlar imtahana alınırlardı. Burada da kalfalar, imtahanı vermiş olsalar bile, ustasının oluru olmadan terfi edip usta meslek sahibi olamazlardı.
Bir zamanlar Türkiye Cumhuriyeti kuruluş tarihleri sonrasında, Köy Enstitüsü adı altında bu tür yerler faaliyette bulunduysa da, zaman içinde Türkiye bu eğitim loncalarının kapatılmasına tanık oldu. Bu kapatılma, genç Cumhuriyet’te, dış etkilerle yaşanmış hatalardan biriydi. O tarihte bu eğitim yuvalarına sahip çıkabilseydik, bugün yaşadıklarımızı belki tanık olmayacaktık.
Eğitim yoksulluğu para yoksulluğu gibi değildir. Biri elinde ne varsa satar, yoksulluğunu gidermeye çalışır, diğeri ise öz benliğini, ruhunu, hatta inançlarını bile satar, fakat yoksulluğunu giderebilmesi mümkün olamaz. Ruhunu ve benliğini satan insandan, geriye zaten bir şey kalmaz.
Siyaset konusunda eğitim ise bu şerefli zanaatkarların konularından dışarıda tutulur. Siyaset konusunda çırak, kalfa ve usta sistemi işlemez. Hiçbir zaman bir usta, yanına çırak alıp yetiştirmeye yanaşmaz. Nedeni basit ve açıktır, usta kendine rakip yaratmayı sevmez. Bu nedenle iyi bir talebeyi yanına alıp yetişmesine göz yummaz.
Türkiye siyasi tarihinde seçim kaybeden her lider hiçbir zaman liderliği bırakıp gitmez. Genelde demokrasilerde liderler bir seçim kaybettiği zaman, en temayüz isme siyasi liderliğini bırakıp, bir kenara çekilir.
Ülkemizde ise kaybedilen seçim rakamlarını tersten okuyarak kazanılmış gibi gösterilip, liderlik koltuğuna daha sıkı tutunulur.
Loncalar gibi çıraklıktan gelmedikleri için usul, adap, terbiye gibi kavramların yerine, eskiden olduğu gibi mahalle kabadayıları gibi davranırlar. Sokağın bir başından narasını atar, omuzlarını bir o yana bir bu yana savurarak yürüyen bu bıçkınlardan mahalleli korkar ve sinerlerdi. Nedense böyle insanlara Kasımpaşalı denir, ve davranışları da öyle tanımlarlardı.
Bence ülkenin Cumhuru da, Başefendisi de hatta Vekil olacakların da Lonca eğitiminden geçmesi gerektiğini düşünmekteyim. Her gün, her haberde artık ilk önce Cumhur konusunu konuşmayı bırakmamız gerekir. Yakın tarihte kendisinden devamlı bahsedilen ne Tito’nun sonu , ne de Mussolini’nin sonu hiçte iyi olmamıştı.
243 defa muhtarları Beştepe’de eğitime alacağınıza, cahil halka okuma yazmayı, aklını kullanmasını öğretilse, bu arada Cumhur da hissesini düşeni alır diye bir sözüm geldi söyledim, hem nalına hem mıhına...