Büyük Lokma Büyük Laf
Çok amiyane bir tabir vardır, aslında kimseye yakıştırmak niyetinde değilim. Ancak kimi insanlar vardır söyledikleri sözleri, yedikleri yemeklere benzetmekteler. Hani derler ya büyük lokma ye gibi. Bu tabiri insanlar başka anlamlara çekmekteler.
Lokmayı ağzına alır, evirir çevirir, yutulabilecekse yuvarlar gider lokma. Kimi zaman lokmayı çiğnemeden yutarlar. Bu şekilde olursa yanında bir içecek kullanırlar. Hani ilaç alırken nasıl yuvarlarız hapları su ile, işte ona benzer bir durum oluşabilir. Ben zaten büyük lokma yemeye bünyem müsait olmamakta.
Yemek yerken kimileri bünyesine bakmadan lokmaları sıralar, ancak yemek yemekte bir sanattır diye düşünmekteyim. Nasıl yemek yapmak bir angarya olmadığına inanıyorsak, yemek yemekte bir sanattır.
Kimileri yemek yerken, kendilerinden geçerler, masada ne bulurlarsa yerler. Bir meydan muharebesine döner masa, çatal, bıçak sesleri arasında çiğnemeden yutulan lokmalar.
Ağızdan içeri giren ile ağızdan dışarı çıkan arasında bir bağlantı olur mu diye düşündüğümde, doğrudan ilişki bulunduğuna inanırım. Ağızdan çıkan sözlerin eğer anlamı ve hedefi varsa, önemlidir. Eğer anlamsız hedefsiz ulu orta olursa sözler, daha başka değerlendirilir.
Bende iz bırakan olaylar vardır, ve de bunlara bağlı olarak iz bırakan sözler vardır. Kimilerini bugün hala dile getirmekteyim. Bunlardan bir tanesi ‘’Bir ülkede küçük insanların gölgeleri uzuyorsa, o ülkede güneş batıyordur.” Ne kadar güzel bir benzetme. Bu sözün kaynağını araştırdım.
Kimileri bu deyim sözü için, bir Çin atasözü dediler. Kimin sözü olursa olsun güzel bir söz. Buna benzer bir çok söz daha bulabiliriz.
Hatta çok daha dokunaklı bir cümle vardır, kimin söylediği belli değildir amma çok kaliteli bir söz. ‘’Suskunluğum asaletimdendir, her lafa verilecek bir cevabım vardır lakin, bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye’’.
Şimdi bir söz söylediğiniz zaman anlamı olması gerekir. Dinleyenler bu sözden anlam çıkarsınlar. Sözün içeriğinde bir anlam olması gerekir.
Hatta eskilerin tabiriyle ‘Okkalı’ bir laf olmalı. Bir de söyleyenin oturaklı olması gerekir. Erenler her zaman konuşmaz, ancak konuştukları zaman söz ve hedef belirlenir. Onların sözlerinden anlam çıkarılabilir.
Bakın çok önemli bir kitap var, herkese tavsiye edilen bir kitap, NUTUK, büyük önder Mustafa Kemal’in kitapta geçen her sözünde bir anlam, her anlamda bir hedef çıkarılmakta.
Devrimleri yaparken çevresindekilerle tartışması, kurultaylar toplaması, dış siyasette attığı her adımda başarının bir sembolü olarak temayüz etmesi, çok çarpıcıdır. Hiç bir söyleminde:
“Bizi aldatmışlar, böyle olacağını düşünmedik, yanlışlıkla ihanet ettik” sözlerini söylememiş olması çok önemlidir.
Cumhuriyetin kuruluş sürecinde kaybedilecek vakit olmadığından verilecek kararların doğru ve verimli olmasına çok dikkat etmiş, Ata rahmetlik. Eğitiminde elde ettiği hasletlerden en önemlisi askeri beceri yanında Kültür ve Kurmaylık. Bu kazanımlar Devlet idaresinde çok önemlidir.
Devlet adamlığı için üniversite eğitimi önemli bir gerekçe olarak Cumhurbaşkanlığı vasıflarında aranmakta.
Anayasayı, her konuda olduğu gibi, dikkate almayan bir idareden ne bekleyebiliriz ki. Ülkenin saygın askeri otoritesini, birilerinin baskısı ile kırıp döktükten sonra, AFRİN’deki askeri başarıyı, siyasi malzeme yapılması konusunda toplum tepkili. Asker canını feda ediyor, birileri çıkıp övünmeye kalkıyor.
15 senedir Suriye’nin kuzeyinde yapılanmaya göz yuman, terör örgütünü Kobani’ye gitmesinde vatan toprağını çiğnetenler, eşkiyayı sınırda davul zurna eşliğinde hakim ve savcı ile karşılayıp, göz yumanlar, hiç mi hesap vermeyecekler? Her insan nasıl yaptığı hataların bir yerde hesabını veriyorsa, idare mekanizmasını kullananlar da hatalarının bir gün hesabını vermeleri gerekir.
Her sözünüzde “Ey Amerika”, yahut “Ey Avrupa”, hatta “Ey Avrupa Parlamentosu” diye söze başlarsanız, sizi artık kimse dikkate almaz. Büyük lokma ye, amma büyük laf etme diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.