Paşa Sütü
Dün öğleyin Istanbul’dan Ankara’ya gelirken arabamın dikiz aynasından seyrettiğim otomobil kazasında, tüylerim diken diken oldu, kanım çekilmişti. Ciddi süratle arkadan gelen bir araç, Gerede’den sonra uzun bir köprüden geçerken birden sol bariyere çarpıp, yolun diğer tarafındaki sağ bariyerlere çarptı, önü ve arkası paramparça olarak otoyolun ortasında duruverdi. Bu olayın geçtiği süreç yaklaşık bir kaç saniye içinde oluşmuş, benim ise durup geri dönmem mümkün olmayacağı bir uzaklığa gitmiştim.
Hemen 155 numaralı telefona sarılıp yeri ve mevkii telefona çıkan memura bildirdim . Birden düşündüm, araç 50 metre daha ileri gelip bu hadise olmuş olsaydı benimde bu kazaya karışmam işten bile değildi. Nasıl olduda bu düz yolda bu araç bu bariyerlere çarptı, bilmiyorum amma beni ‘’ Süt Korudu’’. Böyle durumlarda ne yapılır bilmemekle birlikte bundan başka bir girişimde bulunmanın doğru olmadığına inanmaktayım.
Bir tarihte İzmir’e giderken karşımdan gelen kamyon sürücüsünün uyuyup dereye devrilmesini izlemiştim. Olay gözümün önünde oluşmuş, korna çalıp ışıkla ikaz etmeme aldırmadan kamyon dereye uçmuştu. Koşarak gidip yaralı şoförü kamyondan çıkarıp arabama aldım. Doğru Turgutlu Devlet hastahanesine götürdüm. Acil bakım yerine yaralıyı koyduğum anda başımda emniyetin bir polisi bitivermişti. Memura ben bu şoföre yardım edip hastahaneye getirdiğimi anlatmam pek konuyu çözmedi. Memur ‘’ Seni bırakamam, karakola gelip ifade vermen gerekir ‘’ diye diretti.
Tamam, polis haklıydı amma, benimde İzmir’de yetişmem gereken bir ihalem vardı. Bir oldu bittiye getirip, memurun boş bulunduğu anda, tek katlı olan hastahanenin yan bir bahçe kapısından kaçarak arabama atlayıp oradan uzaklaşmıştım. Aslında yaralı kamyon sürücüsünün yaraları ve berelerinden başka bir konusu olmadığına inanmaktaydım.
Bu olay bende bir saplantı yarattığından, genelde bu durumlarda ‘’erkek olmanın onda dokuzu olay yerinden uzaklaşmaktır’’ diyen dayımın sözünü hep dinlemiştim. Bu olayda da, tek yönlü otoyolda geri dönmek mümkün olmadığından, olay yerine geri gidemedim. Hani derler ya ‘’ Sütten ağzı yanan Yoğurdu üfliyerek yer ‘’ diye, adlandırılan durum gibi bir olay.
Ne kadar dikkat etsek bazı konulardan kendimizi soyutlamamız mümkün olmamakta. Neresinden bakarsanız bakın, hepimiz böyle durumlarda, hassas olsakda, yüreğimizin sesini dinleyip doğru olduğuna inandığımız hareketleri yaparız. ‘’ Hiç birimiz sütten çıkan ak kaşık değiliz’’ diye düşünmekteyim.
Hepimizin doğruları ve yanlışları mutlaka vardır. Fakat bazı insanlar vardırki doğuştan veya yaşadığı ortamdan elde ettikleri alışkanlıklarla yaptıkları hatalar, bir birine katlıyarak giderse, bunlara toplum olarak vereceğimiz fazla bir katkı olmadığına inanırım ki böylelerine ‘’ Bu adamın sütü bozuk ‘’ diye adlandırırız. Bu insanlar, genelde şahsi menfaatlerini, her değerin üzerinde tutarlar. Ne yazık ki yaşamları boyunca olumlu anılmazlar.
Geçtiğimiz son günlerin olaylarına seyirci kalmaktayım. Çocukların süt içmelerini bir alışkanlık haline getirilme çalışmaları sürecinde, mutlaka bir kaç kişi veyahut müessese, bundan nemalandığı muhakkak. Bir kaç ilde çocukların süt içmesini teşvik eden vekillerimiz de ‘’bedava süt, baldan tatlıdır’’ diye faydalandığı muhakkak. Ben genelde ne Paşa konusuna, nede Süt konusuna muhalif gibi bakmamaktayım. Süt ve süt mamullerinin tüketilmesi, ülke ekonomisi bakımından önemlidir, fakat bu siyaset malzemesi olmaması gerekir. Seneler önce peder beni bakkala gönderdiğinde ‘’ Kars peyniri al’’ derdi. Kars’ta üretilen kaşar peynir çok değerli idi, hatta peynirin dış çevresinde oluşan sert kısmını kesip atarlardı, fakat ben bu kısmı çok severdim.
Cumhuriyet gazetesinde ‘’Paşa’’ konusunda yazılan yazı ve buna bağlı değerlendirmeler üzerinde fikir beyan edilmesinin doğru olmadığını düşünmekteyim. Yazı içinde ‘’Paşa’’ kelimesinin ne manada kullanıldığını, bir tek onu kullanan yazar ifade edebilir, yarası olan gocunur. Her okuyan istediği köşeye çeker. Rahmetli Zeki Müren’e de Paşa denirdi. Bizim sitenin kapıda duran güvenlik bekçisinede biz, Paşa diye hitap ederiz. Aylardır ‘’süt dökmüş kediler’’ gibi sessiz durulurken, Paşa konusuna toplumdaki infialin zahiri olduğunu düşünmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.