Bir musibet
Bir musibet bin nasihatten evladır derler ya. Kanımca bu günlerde biz bunu algılamaktayız. Bu musibet ne kadar da güçlüymüş bir düşünün. İnsanların ölmesini tabii ki kast etmemekteyim. Esas kastettiğim konu, bu virüsten korunmak için bütün medya kuruluşlarının el birliği ile insanımıza sağlıklı yaşamanın ana prensiplerini anlatmalarına neden olmasına sevinmekteyim. Günlük yaşamda nelere dikkat edilmesi gerekirse, virüslerden korunmanın ana prensipleri de onu içermekte. Değişik bir davranış yok. Sabah güne başlarken ellerinizi yıkayacaksınız. Yüzünüzü yıkayıp ve ağzınızı olursa az tuzlu suyla çalkalayacaksınız. Yemekten sonra ağız ve diş sağlığınız için dişlerinizi fırçalayacaksınız.
Buraya kadar yaşamın normal akması gereken halini tarif etmekteyim. İş yerinize giderken kullandığınız toplu taşıma araçlarında tuttuğunuz tutaçlardan sonra elinizi ne burnunuza ne de ağzınıza götürmemeniz gerekiyor. Bu da doğal yaşamdaki önemli bir davranış. İş yerinize gittiğiniz zaman mutlaka ellerinizi sabunla yıkamanız gerekmektedir. Bundan daha doğal ne olabilir ki? Bir öğlen yemeğe gitsek, yemekten evvel ellerimizi bol sabunlu su ile yıkamaz mıyız? Bu da son derecede doğal bir davranıştır.
İnsanların tuvaletten çıktıktan sonra ellerini yıkadığı konusunda bir yorumda bulunmak istemiyorum. Bunun olmazsa olmazlar içinde bir davranış olduğunu kabul ederim.
Ancak bu davranışı Arap ülkelerinde bire bir bulmak mümkün değildir. Hele Afrika ülkelerinde uzun entari giyenler ve de bol kumlu bir mekanda bulunurlarsa, hacetleri için yere çömelirler. Daha sonra kalkıp giderler. Bu sahnelere Sudan ve Mısır’da çok şahit olduğumu hatırlarım. Kum üstünde bulunan atık, sıcak ve rüzgarlı günlerde, kum her şeyi örter. Bu ülkelerde temizlik aramak son derecede zordur. Ülkemiz insanlarının kanımca bütün Müslüman ülkeler arasında, temizliğe en dikkat eden ülke olduğuna inanırım. Ancak zamanla bu temizlik mefhumunun değerini yitirdiğini izlemek bizleri üzmektedir.
Açıkta satılan bir çok gıda maddesinin hastalığa davetiye çıkardığı da bir başka hakikattir. Her ülkenin yaşam tarzları değişiktir. Virüsün yayılmasında en büyük etkenin pislik olduğu muhakkak. Çin’den yayılmasının bir başka nedeninin de, Çin de tüketilen gıda maddeleri içinde bulunan protein içerikli hayvansal yiyeceklerin neden olduğu söylenmekte. Hindistan ve Pakistan’da yaşayan insanların yaşam tarzları içinde temizlik aramak zor bir konudur. Bu insanların yemekten önce ellerini yıkadığına inanmamaktayım. Genelde elleri ile yerler ve kimi zaman ellerindeki yağı saçlarına sürdüklerine şahit olduğum çok olmuştur.
Ancak anlamadığım bir konu, Avrupa ülkelerindeki insanlar, temizliğe dikkat ederler. Bu titizliğin var olduğu ülkelerde de Çin’den yayılan hastalığa yakalanmış insanların olmasını anlamakta zorlanmaktayım. Belki bu ülkelere yapılan ithalatın büyük bir bölümünde Çin’de üretilen mallar olduğunu düşünsek bile, inandırıcı bir sebep bulmuş olmayız. Fakat herhangi bir virüsün, ortamını bulmadan yaşama süresinin uzun olmadığını uzmanlar söylemekte. Bu nedenle bu hastalığın çıkmasına sevinmekteyim. Ne de olsa bizim yaşam tarzımızı düzene sokmaya neden olmasından çok mutluluk duymaktayım.
İnsanların ve bilhassa yaşlıların hayatlarını bu hastalık nedeniyle kaybetmelerine üzülmedim desem yanlış olur. Fakat bizlerin, hatta genç neslin böyle bir eğitimden cebren geçmelerine çok sevindim.
Ülkemin içinde bulunduğu çok kritik dönemi kamufle etmesi bakımından ise önemli gündemleri değiştirmesinin, ülke yöneticileri tarafından çok olumlu karşılandığına inanmaktayım. Enflasyonun artması, genç üniversite mezunu insanların işsizlik problemi, geçim zorluğu, kazanılan gelirin satın alma gücünün zayıflaması, üretimin düşmesi, iç borç batağı ve dış borcun artması, büyümenin durması ile bağlı konuların gündemden çıkıp, yaşam içindeki bu önemli konuların, virüsle yer değiştirmesinin, ülke yöneticilerinin bayram ettiği değişim olduğuna inanırım diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.