Deve
Çok sevdiğim hayvanlardan biriside devedir. Ne kadar sakin hareket eder, sanki sarayın büyük salonunda vals edercesine yavaştır hareketleri. Genelde vahşi doğada yaşamadıkları söylenir. Birkaç türü olduğu ve bu türlerin genelde Afrika, Arabistan, Güney Asya ve orta Asya’da değişik tür develerin yaşadığı bilinir. Bir de güney Amerika’da yaşayan Lamalar vardır ki bunlar doğada yabani olarak ta yaşarlar.
Devenin, genelde çok özellikleri olan bir hayvan olduğunu söylerler. Hörgüçlerinde su depoladığı düşünülse de develerin hörgüçleri yağ deposudur. Uzun zaman yemeden, hatta su içmeden dayanabilme kabiliyeti vardır. Develerin burun deliklerinde birkaç kat tüy bulunduğu için vücudun su kaybı ve aldığı nefesin ısısını kontrol edebilme kabiliyeti, onu çölün aşırı sıcağından korur.
Deve gözlerinin çok güzel olduğunu söylerler. Çünkü develerin gözlerindeki birkaç kat kirpik, çöl tozundan gözlerini korur. Develer ağır yükler taşıyan hayvanlardır. Tarih boyunca hep deve kervanları ile yüzlerce kilo mal bir ülkeden diğer bir ülkeye götürülmesinde bu kervanlar kullanılmış. Hatta meşhur İPEKYOLU boyunca kervanların gün sonundaki durak yerlerine kervansaraylar inşa edilip, gece konaklamaları sağlanmıştır. Bugün hala bu kervansarayların kalıntıları bulunmakta. Develerin yaşadıkları yerlere göre kimileri tek hörgüçlü, kimileri ise çift hörgüçlüdür. Ancak Orta Asya’daki develer daha bir tüylü ve hörgüçleri semer şeklindedir. Bu uysal hayvanlar, dayanıklı olduğundan insanoğlunun asırlardır taşıma ihtiyaçlarında develeri kullanmaları yanında, etinden ve sütünden de faydalanıldığı bir gerçektir.
Devenin sütü inek sütünden daha fazla mineral ve yağ içerir. Bu nedenle deve sütü çok makbul bir süttür. Hani nasıl eşek sütü, inek sütü içemeyen insanlar tarafından kolaylıkla tüketilmektedir, deve sütü de bazı insanlar tarafından, inek sütü yerine kullanılmaktadır. Develerin her türlü otla beslenebilme yeteneği sayesinde en sivri dikenli otları bile yeme özelliği vardır. Bu dikenler ağızlarında bir problem oluşturmaz. Bu neden deve için bitki olması yeterlidir. Develerin bu yediklerini sindirmesi için mideleri, diğer hayvanların midelerinden değişiklik arz eder. Devenin ayakları da ilginçtir. Sert bir dokusu ve geniş bir tabanı olduğundan çöl kumlarında ayakları aşırı ısıyı duymadan ve ağır yüküne rağmen batmadan yol alabilir. Develer yüke itiraz etmez, suyu olmasa da yürür, ot vermeseniz de yola devam eder. Su bulduğunda 60 litre kadar su içebilir.
Develerin derisi de çok makbuldür. Birçok insan, deve derisinden yapılan üst giysiler ararlar. Yumuşak ve dayanıklı olan bu deri çok makbuldür. Develer her ne kadar uysal hayvanlar olsa da kızışma dönemlerinde çok agresif olabilirler. Hatta bazı türlerinde erkek deve ağzından içi hava dolu kırmızı bir kese sallayarak, rakip erkek develerle, bir dişi için kıyasıya dövüşe girer. Galip gelen deve, dişi deve ile çiftleşme hakkını kazanır. Bazı yörelerde ise develeri üstlerinde sandıkları ile dövüştürürler. Yaylalarda yapılan bu güreş tipi dövüş, yöresel festivallerin bir ritüeli cinsindendir.
Birçok Afrika ülkesinde ve Arabistan’da deve eti satılır. Hani lezzeti nedir deseniz, tarif etmek biraz zordur fakat, ülke insanları genelde tüketirler.
Çocukluğumda bazı şehirlerde develeri görürdük, Aydın, Denizli yöresinde, Mersin, Adana ve Gaziantep yörelerinde bu hayvanlar yük taşırlardı. Hatta İpek Yolu olarak bilinen Gaziantep’te Sani Konukoğlu Bulvarı üzerinde sembolik olarak konulan heykel deve kervanı, Gaziantep’e bir başka özellik katmaktadır. Restore edilen ve halka açılmış olan bir kervansarayın da, şehrin tarihi yapısını hatırlatan bir başka güzelliği olduğuna inanırım.
Bugünlerde Güney Amerika’da yaşayan Lamaların kanlarından temin edilen antikorların, COVİD-19 hastalığı tedavisinde bir ümit olarak görülmesinin altında, inanılmaz dayanıklı olduğu mu yatmaktadır, bilinmez. Mutlaka bu hayvanların böyle virüslere karşı oluşturduğu bir savunma sistemi olduğuna inanırım.
Deve denilince şekil itibari ile inişli çıkışlı bir yapısı olduğundan bazı deyimlere de konu olur. Deveye sormuşlar, “Neden hörgücün böyle eğri, büğrü?” Deve cevap vermiş, “Nerem doğru düzgün ki?”.
Bir ülke, idare edenler tarafından kötü yönetildiğinde; mesela enflasyon, işsizlik, maliye, ülke içi asayiş, fikir ve düşünce suçlusu gazetecilerin tutuklu olması, imam nikahlı çarpık bir aile felsefesi, dış ülkelerle kötüye giden ilişkiler ve bilhassa Milli Eğitim gibi çok önemli bir konuda 18 senede 23 defa “yalan, yanlış” eğitim sistemi değiştirilmesi gibi gerçeklerin tarifinde, devenin hörgücü deyimini hatırlarım. Neremiz düzgün diye bir sözüm geldi söyledim, hem nalına hem mıhına.