Haramlık
İnsan, yaşamına o kadar çok konu sığdırmakta ki, alt alta sıralarsanız kitaplar dolar. Bu kitaplar yazılmaya çocuklukta başlar. Değişik ve bol çeşitli konular bulunur. İlkokula gittiğimizde konular başkadır. Çocukluktan ergenliğe geçiş döneminde bulunan konular, ilkokuldakine benzemez. Üniversite hayatında yaşananlar ise, diğer okul çağlarındakine hele hiç benzemez.
Hayata atılmaya beş kala, hayat treni yolcularını bekler. Bu istasyonda doğru yöne bilet almanız gerekir. Çünkü bu trene alınan bilet tek yönlüdür. Yanlış trene binerseniz, inip tekrar ilk istasyondan bu yolculuğa bilet almanız mümkün değildir. Bu nedenle alacağınız bileti doğru yöne ve oturacağınız koltuğu doğru seçmeniz gerekir.
Hata yapmak, insanın doğasında bulunur. Her zaman doğru işler yapmak için yola çıkıp, yanlış yönlere saptığınız mutlaka olur. En iyisi doğru bilet alıp, yol boyunca tren ve yol değiştirmeye kalkmamak için, atılacak her adımın doğru atılması gerekir. Tanrının verdiği, ancak tamamını kullanmadığımız beynimizde, muhakeme merkezini de yeterince doğru kullandığımıza inanmamaktayım.
Binilen tren yolunu, insanın alın yazısı olarak alırım. Doğru yerlere gitmek için seçilecek güzergahta, insanın doğru karalar vermek için aklını kullanacağı bir lokomotifi olması ve ona yön verecek doğru şimendifer gereklidir.
İnsan yaşamı pek uzun görünse de son derecede kısa bir süreç. Dünyanın var oluş tarihini düşünürsek, milyonlarca yılda oluşması yanında bulunan insan yaşamına ait kalıntıların yaşları 12 bin sene evvele kadar gitmekte. Bu kadar uzun zaman dilimi içinde insan ömrünün 60-70 sene düşünürsek, son derecede kısa bir süreç olduğuna inanmaktayım. Bu süreçte yanlış yapmamaya gayret etmeyi bilmek gerekir. Çünkü tren sadece ileri giden bir mekanizmaya sahiptir. Geri geri gidip tekrar aynı yerden başka koşullarla yola başlamak hiçbir zaman mümkün değildir.
Bu yolculukta önemli kilometre taşlarının birisi, yolda size arkadaşlık edecek bir eşin seçimidir. Bu seçim aynı zamanda kendi soyunuzun devamında da önemli etken olacak bir eştir. Mutlaka çok dikkatli seçilmesi gerekir. Bu konuda hata oluşabilir, fakat bu hataların telafisi de olmaz. Çünkü ülkemde heba olmuş yüz binlerce çocuk, böyle birliktelikten meydana gelmiştir.
Bir hesap bilmezin topluma 3 çocuk yapın, diye telkin vermesi ile toplum, alt yapısı olmayan bir büyümeyle karşı karşıya kaldı. Bir de bunu kolaylaştıracak 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 230 maddesinde bulunan 5 ve 6 fıkraları Anayasa Mahkemesi iptal edince, resmi nikah zorunlu olmaktan çıktı, dini nikah yasal sayılmaya başlandı. Aslında bu iki madde kadınların haklarını korumaktaydı. Ülkemde zaten düşük olan eğitim seviyesi nedeniyle, vasat yurdum insanı dini nikahı başka yönden anladı.
2001 senesinde 64.73 milyon olan nüfusumuz 2010 senesinde 72.26 milyona ulaştı. Artan 9 milyon nüfus için ne yeni sanayi yatırımı yapıldı ne de yeni gelen bu nüfusun eğitimi için gereği kadar okul. Bu gelişen nüfusun ihtiyacına cevap verecek istihdama yönelik yatırımlar da yapılmadı. Tavşan gibi üreyen yurdum insanı sayesinde 2020 senesinde nüfus rakamları 83,61 milyona ulaştı. Bir başka ifade ile her 10 senede 10 milyon arttık. Ancak her 10 senede işsizliğe çare olacak çalışma alanları yaratılamadı.
Konuya bir de değişik yönden bakalım. 2001 yılı itibari ile cami sayısı 72,747, bu rakam Diyanet İşleri Başkanlığının verilerinde bulunmakta. Cami sayısının 2010 senesinde 81,984 sayısına erişmesini, yeni neslin nerelerden eğitim alacağının bir göstergesi olduğunu düşünmekteyim. Bu rakam 2020 senesinde 89,259 adet cami rakamına ulaştı. Biz ülke olarak yeni nesil için var gücümüzle cami üretmiş, her 10 senede 10,000 cami inşa etmişiz. Uhrevi duygulara yapılan bu yatırım sonucunda, ülkemde 10 milyondan fazla işsiz ordusu yarattık.
Son 20 sene içinde Milli Eğitim konusunda yayınlanan istatistik verilerinin hangisine inanacağımı bilemiyorum. Yalnız 2013 senesinde 28,177 ilkokul ve 17,019 ortaokul olduğunu biliyoruz. Bu belirsiz rakamlar, eğitim sistemindeki mantık dışı yapılan birçok değişikliklerle, 5+3+3’ten 4+8 ve bundan da vaz geçilip 4+4+4 gibi yapılan son 18 yılda 22 defa değişen eğitim sistemimiz olduğu bir gerçek. Bu kargaşa, okulların sayılarının istatistik bilgilerinde de belirsizlik yarattı. 2012 yılında var olan 28,177 adet ilkokul rakamının, 2016’da 24,155 gerilediğini görmekteyiz. Bu nedenle sağlıklı karşılaştırma yapmak zor. Ancak 2020 senesinde kayıtlarda devlet ve özel sektör ilkokul sayısında yayınlanan 24,790 rakamını dikkate alırsak, yeni nesil çocukların okuyup gelişeceği ilim yuvalarından ziyade, camilere yatırım yapıldığının acı ve de acıtacak şamar olduğunu düşünmekteyim.
Son 20 senede ülkemde o kadar çok olumsuz gelişmeler oldu ki yazmaya kalksak kitaplar dolar taşar. Ülkenin geleceğini ipotek altına alacak birçok akıldışı projenin 5 şirkete, ödemede hazine garantili yaptırılması, yurdum insanını uzun soluklu borçlandırarak sadece inşaat ağırlıklı konuların ele alındığını görmekteyiz. Yolcusu olmayan havaalanlarına milyarlar yatırılması yanında, bir PANDEMİ krizi bu kadar mı kötü yönetilir? Ülkemde 2 adet maske dağıtılması bu kadar mı zordur? Ülke insanını virüsten koruyacak aşıyı temin etme beceriksizliği yanında, bunun cezasını gariban esnafa, ekmek teknesini kapatarak, ödetmesini anlamakta güçlük çekmekteyiz.
Merkez Bankası’nın rezerv olarak bir kenarda tuttuğu 128 milyar doların hesabı verilemez mi? Kaybolan bu değer, PANDEMİ sürecinde ülke esnafını ayakta tutabilecek miktarda kaynak olabilirdi diye düşünmekteyim. Ticaret Bakanının, kendi şirketinden fahiş fiyatla kendi Bakanlığına dezenfektan aldırması konusu, neden soruşturulmaz? Ucunun nereye dokunacağını hiç düşündünüz mü?
Bu kadar olumsuzlukları, beş müteahhit dışında, bütün ülkeye yaşatan bir yönetimin, ekranlara çıkarak toplumdan HELÂLLİK istemesini, musalla taşında imamın mevta için aradığı helalliğe benzetirim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.